Vicdan

Vicdanının sesini dinlemek. Ruhumuza, mânevî vücudumuza yönelmek. Kendimizi nefsimizin ve şeytanın yönlendirmesine, yönetmesine karşı çıkmak. İzin vermemek. Çünkü vicdanlı, vicdan sahibi insan öfkelenmez. Hiddetlenmez. İtidâlle davranır. Bu yüzden de sağlıklı karar verebilir.

Nefsini dinleyen insan ise, öfkesine kendini kaptırıp, kin ve intikam duyguları ile hareket eder. Haksızlıkla karşılaşan, haksızlığa uğrayan vicdanlı kişi çeker gider. Orasını terk eder. Öfkesini yutar.1 Onlar takva sahipleridir. Yani Allah’tan korkarlar. Nefsini dinleyen kişi ise, gördüğü kötü muâmelenin aynısıyla veya misli ile karşılık verir. Azgınlaşır. Onu kimseler tutamaz. Zapt edemez. Halbuki vicdanına uyan, vicdanının sesini dinleyen kişi, merhametlidir. Hoş görülüdür. Toleranslıdır. Sabır gösterir. Fedakârlıkta bulunur. Nefsine uyan insan ise, acımasızdır, zalimdir.2 Sabırsızdır. Bencildir. Şahsî çıkarını düşünür. Kendi menfaatinden başkasını gözü görmez.

Oysa insanın nefsine uyması büyük bir belâdır. Nefsine uyan kişinin içinde fırtınalar kopar. Davranışlarına karmaşa, başıbozukluk hâkimdir. Rahat değildir. Huzursuzdur. Kendine güvenini kaybetmiştir. Tedirgindir. Geleceğinden endişelidir. Halbuki vicdanının sesini dinleyen insan Hüdâperesttir. Kalbi Allah ve insan sevgisi ile doludur. Yaratılanı Yaratandan dolayı sever. Huzurludur. Haset etmez. Kıskançlık göstermez. Öfkelenmez. Kin gütmez. Kin ve intikam duygularından uzaktır. Sevgi doludur. Merhamet sahibidir. Çevresine saygılıdır. Sorumluluk sahibidir. Güzel ahlâklıdır.

Çünkü Cenâb-ı Hak insana, nefsini kötülüklerden sakınmasını emreder. Öğütler. İnsanoğlu vicdanının sesine kulak vererek, dinleyerek; bu emri yerine getirebilir. Uygulayabilir. Kişinin vicdanı; yapılan iyilik karşısında, haz, lezzet alırken, yapılan kötülük karşısında da rahatsız olur. Rahatsızlık duyar. Demek ki, insanoğlu için müspet hareket fıtrîdir. Yaratılışından gelen bir davranıştır. Hele âhirzamanda bu fitne ve fesat, daha da dehşetli bir hâl alır. Yangın her yeri sarar. İstilâ eder. O halde fesat ve fitne zamanlarında, daima Allah’tan yardım isteyelim. Koruyucu, muhafaza edici mânâsındaki Hafîz ismine sığınalım. Tâ ki fitne ve fesat ateşi bizleri de içine alıp yakmasın. Biraz da dinî ilimlerle meşgul olmalıyız. Çünkü vicdanımızın gıdası, ışığı dinî ilimlerdir. Aklımızın gıdası ise medeniyet fenleridir. “Vicdanın ziyası ulûm-ı diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir”3 sözüne kulak vermeliyiz.

Dipnotlar:

1- “O takva sahipleri ki, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler.” (Âl-i İmran Sûresi, 134. âyet.)

2- “Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Suresi, 72.Ayet. )

3- Münazarat, Bediüzzaman Said Nursi, s. 127 (İkincisi), s. 131 (Beşincisi), Yeni Asya Neşriyat

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*