Hutbe-i Şamiye İslâm âleminin hastalıklardan kurtuluş reçetesidir

Büyük İslâm âlimi ve müceddidi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bundan tam yüz yıl evvel Şam-ı Şerif’teki Emeviye Camii’nde okuduğu hutbesiyle ortaya koyduğu ve hazır bulunan cemaat ve âlimlerce de kabul gören “İslâm âleminin geri kalış sebepleri ve çözüm çareleri”, ne yazık ki, yüzyıl sonra bile tam anlamıyla anlaşılabilmiş ve uygulama imkânı bulabilmiş değil.

Bugün az bir kıpırdama olsa da, İslâm dünyası hâlâ bunalım ve dağınıklığını aşamamıştır. İslâm âleminin bu durumunun sürmesinin öne çıkan iki sebebi şunlar olabilir: Birincisi: Günümüze hitap etmeyen veya tatminkâr olunamayan yorumlar. İkincisi: Günümüzde kırılmaya çalışılsa da devam eden hanedanlıklar, krallıklar ve diktatörlük yönetimleri ve bunların sonucunda Batının bu coğrafya üzerinde kontrol gücünü devam ettirmesi. Bu iki mühim sebebin yanında diğer sebepler de cabası.
İslâm âlemini geri bırakan sebeplerin bir diğer âmili ise günlük hayatı okuyamamak ve iktidar eksenli çatışmalar, kişilerin iktidar ve muhalefet rekabetinin iflâh olmaz birer parçaları hâline gelmeleridir. Bunun sonucu olarak, iman ve irşad hususunda ve fertlerin tekâmülü açısından ilimle beraber sivrilebilecek mahir ve salih insanların olmamasıdır.
Bediüzzaman Hazretlerinin yüz yıl evvel ortaya koyup, teşhis ve tedâvisini sunduğu âlem-i İslâmın geri kalış hastalıklarını burada özet hâlinde sunalım:

1- Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
Ümitsizliğin çaresi emeldir. Yâni Allah’ın rahmetinden ümit kesmemektir. Dünya ve ahiret çalışmalarının kaynağı bu ümit olmalıdır.

2- Sıdkın hayât-ı içtimâiye-i siyasiyede ölmesi.
Doğruluk ve dürüstlüğü sosyal ve siyasî hayatımıza da aksettirmeliyiz.
3- Adâvete muhabbet.
Muhabbete mutlak sûrette yakınlık duymalı ve mâneviyâtımıza ve benliğimize saldıran düşmana düşmanlık duymalıyız.

4- Ehl-i imânı birbirine bağlayan nûrâni râbıtaları bilmemek.
Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik duygularının yaşanması, kin ve düşmanlık duygularının bertaraf edilmesi, sosyal ve ahlâkî hasletlerin toplum hayatına mal edilerek yaşanılmasının sağlanması.

5- Çeşit çeşit sârî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Meşvereti sosyal ve içtimâî hayatımıza hâkim kılarak, birbirimize karşı saygıyı, hoşgörüyü, nezâket ve adabı göstererek beraberinde hürriyet ve demokrasi tavrımızı geliştirmeliyiz.

6- Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek.
Müslümanların ve milletin menfaati, mutlaka şahsî menfaatlarin önünde tutulmalıdır. Bütün gayret ve çalışmayı şahsî menfaat için kullanmaya çalışmak hususunda, insanlık tarihi ve özellikle cahiliye devri ve Avrupa’nın ortaçağ dönemi bunun çarpıcı örnekleriyle doludur. Bu anlayış, sırf kendisi için çalışmayı, gayreti gerektirdiğinden, servetin bir takım ellerde toplanmasına sebebiyet verir ve toplumun fakirleşmesine sebep olur.
Fakirin gözü daima servet sahiplerinde olur. Servet sahipleri de, bunu korumak için uğraşır. Esasen sırf kendisi için çalışanın hiçbir zaman rahatı olmaz. Himmetini topluma hasredenler ise, hem kendileri kazanır, hem de topluma kazandırırlar. Bu da geçmişte Müslümanların İslâmiyete sarıldıkları zaman meydana çıkardıkları medeniyet ve müferrah toplumlardan anlaşılmaktadır.
İşte geri kalmamızın sebepleri bunlardır. Hak dine mensup olmanın terakkîye yetmeyeceği aşikârdır; o hak dini yaşamak gerekmektedir. Yetersizliklerimizin kaynağına inmeliyiz. Ve suçu da, çareyi de, kendimizde aramalıyız. Suçu doğuya ve batıya, şuna-buna atarak meselelerimizi çözemeyiz.
Müslümanların geri kalmasının sebepleri olarak, ayrıca, şu maddeleri sıralamak da mümkün:

1- İlmin ruhuna ve aslına nufüz edilememesi.

2- Kalkınmada mühim yer tutan iş bölümü ve ihtisaşlaşmanın yapılamamış olması.

3- Dünyaya hırsla yönelinmesi.

4- Dost ve düşmanı teşhis etmedeki basiretsizlik.

5- Müslümanların elindekilerinin Avrupa zâlimleri ve Asya münafıklarınca gasb edilmesi ve çalınması karşısında çare üretememek.
Bediüzzaman Hazretleri, Hutbe-i Şamiye’de teşhis ve tedavi mantığı içinde şu çözümleri üretir:

1- Kuvvetli bir ümit ve bu ümide takviye veren, besleyen beş kuvvet:

a- İslâm gerçeği, b- Şiddetli ihtiyaç, c- İslâmî hürriyet, d- İman gücü, e- İslâmi izzet ve onur.

Evet, bugün Müslümanların duruşuna bakılacak olursa; problemli olduğu görülecektir.

2- Zillet altında yaşamamak ve başkasına tahakküm etmemek prensibini hayata geçirmektir. Bunu da göstermeliyiz.
Diğer ana çözümler ise:

3- Doğruluk,

4- Sevgi,

5- Şahs-ı mânevî olma,

6- Meşveret,

7- Ve hamiyet biçiminde kısaca özetlenebilir.

Sonuç olarak; elimizdeki “fikir hazinesi”ni hayatımıza taşıyarak, dünyanın huzuruna katkı yapmamız lâzım ve elzemdir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*