“Yalnız Meclis-i Mebusan devleti taşır ve idare eder”

Risale-i Nur’dan bir meseleyi okurken bazen bir kelime çok dikkatinizi çeker ve okuduğunuz meselenin ifade ettiği manaların anlaşılabilmesi için bu kelimenin ne kadar gerekli ve hatta elzem olarak araya konulduğunu görürsünüz.

İşte, Divan-ı Harbi Örfi’den alacağımız aşağıdaki hakikatte ki “yalnız” kelimesine dikkat ederek okuyalım. “Zaman-ı sabıkta revâbıt-ı içtimâ ve levazım-ı taayyüş ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşaub etmediğinden, bazı kalil adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu zamanda revabıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüt etmiş ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb’usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr o devleti taşıyabilir ve idare ve terbiye edebilir. Bu hakikate misâl, eski hükûmet-i müstebide, yeni hükûmet-i meşrûtadır.” (Divan-ı Harbi-i Örfi)

Yukarıda ki hakikatte de görüldüğü gibi “yalnız” kalb-i millet hükmünde olan meclis-i mebusan, ümmetin fikirlerinin ifadesi olan meşveret-i şer’î ve bir toplumun ve devletin kuvvetini ifade eden hürriyet-i efkâr devletimizi taşır ve idare eder ve bütünlük içinde uyumlu hareketini sağlar. Eski zamanda bile tek şahsın fikri devletin idaresine ancak yarı kâfi gelirken, fikirlerin geliştiği, ihtiyaçların çeşitlendiği, dünyanın en uzak köşesiyle bile her konuda iletişim halinde olunduğu bu zamanda tek şahsın fikirlerinin yeterli gelemeyeceği ifade edilmektedir.

“Mecmuda bir kuvvet bulunur; hiçbir fert o kuvvete mâlik olamaz: bir kalın şerit ile eczasından kalın bir telin kuvveti gibi… Veyahut efkâr-ı umumiyeyi mutazammın yeni hükûmetimiz ve eski hükûmetimiz gibi. Ey millet, biz şimdi kalın şeridiz. Her kim muhalefet ile veyahut hodserane ile bunu zayıf etse, umumun hakkına affolunamaz bir cinayettir.” (Divan-ı Harb-i Örfi) Hakikatinden de anlaşıldığı gibi mecmuda bulunan kuvvete hiçbir fert malik olamaz. Mecmuda bulunan kuvvetin göstergesi olan meclis-i mebusanı zayıflaştırmak değil kuvvetlendirmek gerektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*