Yalnızlık

Allah’a ulaştıran yollardan bir tanesi de dünyanın karışıklığından, gürültüsünden sıyrılıp yalnız kalmak diğer bir ifadeyle Allah ile baş başa kalmaktır belki de.

Bediüzzaman bunu Risale-i Nur’da mealen “Allah’tan başka her şeyi terk etmek, terk ettiklerini de terk etmek.” ifadeleriyle açıklamıştır. O zaman insan bu kargaşa, karışıklık ve gürültülerle dolu dünyada zaman zaman bu yolu yakalamak için yalnız kalmalı, belki kalabalıklar içerisinde kendini bulmak için arayışlar içerisine girmelidir.

Güz mevsimi de insana kendini ve kâinatı hatırlatan, yalnızlığını çağrıştıran yollardan biridir aslında. Güz mevsimiyle beraber, ağaçlar yavruları hükmündeki meyvelerinden, onlara zenginlik katan yapraklarından ayrılır. Bütün bahar ve yaz boyunca onlara arkadaşlık eden kuşlar da ağaçlara veda ederler. Kâinat sessizliğe bürünür. Bir nevi vefat eder. Ve beyaz örtüyle beraber adeta kefenlerini giyerler, yeni yaratılış için gerçekleşecek yolculuklarına hazırlanırlar.

Bediüzzaman bu hakikati ifade için “Bir tek zîhayat olan zemin yüzü, intizamâtıyla, ahvâliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit, yani kış, beyaz kefeniyle, ölmüş o zemin yüzünü kapamasıyla, nazar-ı beşeri ondan çeviriyor. Veyahut, nazar, o giden bahar cenazesinin arkasından mâziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir. Yani her biri birer mu’cize-i kudret olan zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü, yeni gelecek birer hârika-i kudret ve birer hayattar zemin olan bahar dolusu hayattar mevcudât-ı arzıyenin gelmelerini ihsâs ve vücudlarına şehâdet ettiklerinden.” 1 diyerek aslında vefat olarak görünen bu mevsimin aslında dirilişin başlangıcı ve zeminin hayat bulması olduğunu ifade eder. İşte yalnızlıkta Rabbini arayan ve bulan insan, güz ve kış mevsimi ile de haşri, ebedî hayatı ve ebedî hayatı yaratan zâtı bulabilir.

Aslında bizim menfi bir hâl gibi gördüğümüz yalnızlık, ölüm, hastalık gibi imtihanlar ve kâinattaki güz mevsimiyle başlayan vefatların ruhumuza hissettirdiği hüzün gibi manalar nûr-u iman ile ahiretimizi kazandıracak vasıtalara dönüşebilirler. Risale-i Nur, Kur’ân eczanesinden aldığı reçetelerle bakış açımızı tam tersine çevirir. Her alanda rehberimiz olduğu gibi ruhen bunalan, imdat arayanların da bir psikolog gibi aklına, kalbine, ruhuna şefkatle dokunarak merhemler sürer.

Bediüzzaman bakış açımızın yalnızlık ve farklı sebeplerle değiştiği, ümitsizliğe düştüğümüz böyle zamanlarda “Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen de ki; Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir İlah yoktur. Ben ona tevekkül ettim. Yüce arşın Rabbi de odur.” âyetini düstur edinmemizi ve bu ayetin dürbünüyle olaylara bakmamız gerektiğini söyler.

Ve bu âyetin sadece Resulullah (asm) için değil, işârî manasıyla bütün insanların, bütün insanların reisi ve mürşidinin de iman ve Kur’ân’dan gelen medetle imdadımıza yetiştiğini, gayet emniyetli ve selâmetli bir gemi hükmüne geçtiğini ifade eder.

Öyle de mana-i işârîsiyle der ki “ ”Ey insan ve ey insanın reisi ve mürşidi! Eğer bütün mevcudat seni bırakıp fenâ yolunda ademe giderse, eğer zîhayatlar senden mufarakat edip ölüm yolunda koşarsa, eğer insanlar seni terk edip mezaristana girerse, eğer ehl-i gaflet ve dalâlet seni dinlemeyip zulümata düşerse, merak etme. De ki: Cenâb-ı Hak bana kâfidir. Madem O var, her şey var.” 2 Ruh kemâl-i emniyet ve sürurla o ayetin içine girer.

İşte böyle zamanlarda bu âyeti kendimize medâr-ı teselli yapar ve bu âyetin dürbünüyle olaylara bakar, Kur’ân şifahanesindeki “Allah bana yeter, O’ndan başka ibadete lâyık hiçbir ilah yoktur. Ben ona tevekkül ettim” reçetesini okuyup o âyetin içine girebilirsek, sükûnet bulacağız. Ve bu reçete asrın en kuvvetli ilâçları gibi ruhumuza sekînet verecek inşaallah.

Dipnotlar:

1. Sözler Otuz Üçüncü Söz.
2. Lem’alar On Birinci Lem’a.

Süeda Akçay

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*