Yanlışa “Taraf” olmayalım

Image
Bediüzzaman Said Nursî’nin en eski, en sâdık ve en çilekeş talebelerinden biri olan ve bundan tam 38 sene evvel (13 Mart 1970) bugün vefat eden büyük âlim Seyyid Şefik Arvasî hakkında, dünkü Taraf gazetesinde hatalarla dolu bir yazı yayınlandı.

Temenni edelim ki, burada yapacağımız düzeltmelerin bir benzeri orada yapılır.

 
* * *

Taraf’ta 11 Mart günü başlayan “Kürt İslâmının Yeni Yol Haritası” başlıklı yazı dizisinin dünkü bölümünde “Kürt dindarlarının siyasî gücü: Medreseler” başlığı kullanılmış ve aslında ciddî bir münasebeti olmadığı halde, bu konuya Bediüzzaman Hazretleri ile onun vefakâr, cefakâr talebelerinden Seyyid Şefik Efendinin de ismi karıştırılmış.

Bu şahsiyetlerin asıl konuyla bağlantıları çok zayıf olması bir yana, ayrıca bu zâtların hüviyet ve hizmet hayatları çok farklı, hatta aykırı şahsiyetlerle öyle bir karıştırlarak takdim edilmiş ki, bunları düzeltmeye çalışmak, konuyu en baştan yazmaya kalkışmaktan çok daha zor görünüyor.

Biz, bunların bir kısmına kısaca değinelim; gerisini de dosyayı yayına hazırlayan meslektaşımız Nevzat Çiçek’e havale edelim.

1) 1514 yılında Osmanlı’ya “müsâlemetle” dahil olan Kürtlerin medreselerine, en az üç asır müddetle siyaset hiç girmedi.

2) Said Nursî’nin medrese hayatı ile, yazıda ismi zikredilen diğer âlimlerin medrese tahsili arasında dikkate değer bir benzerlik bulunmadığı gibi, aksine ciddî ölçüde farklılıklar var. Bediüzzaman’ın medrese tahsili hem çok kısa (toplam bir–iki sene gramer ve üç ay da ilim) olmuş, hem de saadece çocukluk zamanını içine alır. 13–14 yaşından sonra en büyük âlimlerle münâzarâya başlamış. Kaldı ki, onun tercih ve takip ettiği eğitim tarzı da, klâsik medrese tarzından tamamiyle farklıdır. Dolayısıyla, nasıl olur da aynı kategoriye dahil edilir, anlamak kolay değil. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 312)

3) Yazıda iki farklı şahsiyete, hüviyete, hizmete, mizaç ve karaktere sahip olan iki “Arvasi” birbirine adam akıllı karıştırılmış. Tıpkı, Şeyh Said ile Said Nursî isimlerinin birbirine karıştırılması gibi…

Meselâ, söz konusu yazıda Üstad Bediüzzaman’ın eski talebesi, Denizli Hapishanesi maznunlarından, Sultanahmet Camii eski imamı Seyyid Şefik Arvasî Efendi ile Necip Fazıl’ın hocası Şeyh Abdülhakim Arvasî’nin hem ismi, hem de hüviyetleri birbirine karıştırarak tuhaf mı tuhaf bir sunum yapılmış.

Şefik Efendi için, “Sultan II. Abdülhamid’in hocası” deniliyor, ayrıca günümüzde “Işıkçılar” diye bilinen cemaatin de mânevî önderi olduğu nazara veriliyor.

Oysa, Sultan Abdülhamid’den 42 yıl sonra dünyaya gelen Şefik Efendi, 1884–1970 yıllarında yaşamış olup, herhangi bir cemaatin lideri falan değildir.

Söz konusu yazı dizisinde kast edilen, ancak hakkında çok yanlış ve karışık bilgiler sunulan cemaat lideri, olsa olsa Abdülhakim Arvasi’dir. Ki, o da 1865–1943 yılları arasında yaşamış olup, sinnen on yaş büyük olduğu Bediüzzaman Said Nursî ile herhangi bir ülfet ve uyumlu bir münasebeti olmamıştır. Hatta, çok noktada zıtlaşarak ayrılıp gittiler bu fâni âlemden.

* * *

Genelde, cesur davranan ve doğruları olduğu gibi yansıttığı kabul edilen Taraf’taki bu yazı dizisinde düzeltmeye muhtaç daha başka noktalar da var.

Ancak, biz şimdilik bu kadarıyla iktifa etmeyi düşünüyoruz.

Neticeyi görelim, bakalım; ihtiyaç hâsıl olması durumunda, konuya tekrar değinmeye çalışırız.

Bundan dolayı da kızmak, gücenmek, alınganlık yapmak yok. Mühim olan, yanlışların izâlesi ve doğruların olduğu gibi yansıtılmasıdır.

Taraf çalışanlarının da aynı düşüncede olduğunu biliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*