Yarım asırlık hıyanet

Image
Bugün; Cumhuriyet tarihinde, millete ve memlekete karşı yapılan ilk hıyanet hareketinin 50. yılına girdik. Yani 27 Mayıs 1960 ihtilal-i hainanesi yapılalı yarım yüzyıl olmuş. Geçtiğimiz günlerde elime eski tarihli gazeteler geçti. O günlerin gazetelerini okuyunca, bu yazıyı yazmak durumunda kaldım. O gün ben çocuktum. O sene ilkokula kaydım yapılacaktı ve çok sevinçliydim okula gideceğim için. İşte, o meş’um ihtilalin yapıldığı haberi duyulunca, demokrat babam kahrolmuştu, burnundan soluyordu, neredeyse ağlayacaktı. Kolay mıydı?

Yirmi beş sene kendilerine kan kusturan, adeta yaşama hakları bile elinden alınan, bırakın dini vazifelerini yaşamayı, ”Allah!” demenin dahi yasaklandığı CHP’nin o zalim günlerinden, kendilerini düzlüğe çıkaran, rahat nefes almalarını sağlayan, insan olduklarını hatırlatan DP’nin, 1950 de iktidar olmasıyla, daha doğrusu, milletin kendisinin iktidar olmasıyla beraber yaşanan 10 sevinç yılı, bir anda, bir gecede hain ve vatan millet düşmanları tarafından ellerinden alınmıştı. Buna kahroluyordu babam. Artık bedduanın, içinde her türlü bed kelimelerin olduğu bedduanın hepsini yapıyordu babam. Tabii, babamın o üzgün halini görünce biz de üzülüyorduk, o çocuk aklımızla anlamaya çalışıyorduk hadiseyi. Biraz muttali olunca, kendimize göre anlıyorduk.

Çok değil, daha birkaç ay önce, Ankara’daki büyük bir sel felaketinin neticesinde yapılan inşa çalışması için mahallemize gelip, benim de onun elini öptüğüm ve yanağımızı makaslayarak, ”tonton çocuk” dediği Adnan Menderes’i alaşağı etmişti hainler. Demokratik yoldan yapamadıklarını, hıyanet yoluyla yapmışlardı. Şeş cihetten suç işlemişlerdi aslında. Ama zavallı milletim ne yapıyordu? Çaresizlik içinde seyrediyordu olanları…  Mahallemizin insanları birbirine soruyor, iyi bir haber almak istiyordu. Mahallemizin sakinlerinden askeriyede çalışan Rabia teyze, akşamları cemseyle (CMS) yapılan servisle işten eve geliyordu. Mahalleli etrafına toplanıyor, sorup soruşturuyordu. En çok da Menderes’i merak ediyorlardı, ama verilen cevaplar çok hoş değildi. Millet ağlıyordu, millet düşmanları adeta göbek atarcasına seviniyordu. Evet, hain ve lain ve millet tarafından da nefretle karşılanan ihtilal yapılmıştı. Bununla ilgili çok şeyler yazılıp çiziliyordu. İşte o mezkur gazetelerden elime geçenlere baktım, inceledim. Bir tanesine çok şaşırmıştım, Cumhuriyet gazetesine, milletin neredeyse 90 senedir karşısında olan gazeteye. İhtilal 27 Mayıs’ta olmuş. Gazeteler bunu ancak bir gün sonra vermesi gerekirken (hele o günün teknolojik imkanlarıyla) bu gazete aynı 27 Mayıs gününde veriyordu haberi… Şaşırmamak elde değildi….. O gazetenin ve diğerlerinin kupürlerini de, size göstermek arzu ettim. Bakın ve siz de benim gibi acı bir tebessümle seyredin. Hele Milli Birlik komitesinin tebliğlerini bir görün de bakın. Yalan, iftira ve despotluğun her türlüsü sergileniyordu o bildirilerde. 22 tane tebliğ (bildiri oldu ya şimdi bu kelime de) yayınlamışlardı. Artık hürriyete dayalı her türlü hak ve hukuk kısıtlanmış, memleket MBK komite başkanı ve TSK başkumandanı Org. Cemal Gürsel’in tebliğleriyle idare ediliyordu. Bunlardan birkaç tanesinin başlıklar şöyleydi:

-İnönü (İsmet) ve arkadaşları sıhhat ve selamette. -kordiplomatliğe sokağa çıkma yasağı.-Şehirlerarası telefon görüşmeleri hakkında.
-A.Menderes ve H.Polatkan Kütahya yolunda yakalandı.
-Gazeteler hakkında karar. Bunun gibi bir dizi bildiri.

Enteresan gördüğüm şeylerden biri de, Bülent Ecevit’in o zamanki CHP’nin yayın organı olan Ulus gazetesindeki baş yazısıydı. ”Günaydın” başlığıyla çıkan yazısında Ecevit, şöyle giriş yapıyordu;  Karanlık günlerin sona erdi Günaydın Türk Milleti! “ Sonunu ise şöyle bağlıyordu bizim demokratik Ecevit. “sağ olasın Türk ordusu! Günaydın Türk Milleti! “Tabii, o gazete, yani Ulus gazetesi, ihtilalden bir gün sonra, 28 Mayıs’ta haber veriyor. Cumhuriyet ise, 27 Mayıs tarihli gazetede o gün yapılan ihtilali haber veriyordu. Nasıl bir şeyse? Hani eski tabirle ve minel garaip…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Bu Ecevit, M.F. Dehhâk Hocanın ölümüne ağıt yaktığı “Büyük Devlet Adamı” Ecevit mi ya’nî? Hani şu, Milletvekili Merve Kavakçı’yı Başörtülü olduğu için Meclisten yaka-paça kovan adam?..
    Ortak paydaları ne kadar genişmiş..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*