Yarın “S.Nursî’de de yanıldık” derlerse…

Dünya hükûmetler tarihinde en çok “Yanıldık, aldandık, aldatıldık…” diyen; aynı şekilde “Zigzaklar, U dönüşler” rekorunu elinde tutan kimselerin, yarın-öbürgün çıkıp “Yahu biz Said-i Nursî ve Risâle-i Nur konusunda da yanılmış, aldanmış, aldatılmışız…” demeyecekleri ne mâlûm?

Sahi, bu adamların böylesi dönüşler yapmayacağını, böyle şeyler söylemeyeceğini kim garanti edebilir?

Evet, şimdiye kadar hemen hiç bir meselede istikrarlı gitmeyen ve “sabit-kadem” olamayan, kalamayan adamların, bundan sonra ne yapacaklarını kimse kestiremez, kimse bir garanti veremez.

Nitekim ve ne yazık ki, o aynı zihniyetin sahipleri, çoğu kimsenin asla ihtimal dahi veremediği böylesi bir sürecin içine girmiş durumdalar.

Münafıklar ve iman hizmetinin gizli düşmanları, daha evvel “dindar kisveli” adamları piyasaya sürdüler. Onları maşa gibi tepe tepe kullandılar. Özellikle Said Nursî’yi karalama faaliyetlerinde bir çoklarını kullandıktan sonra, adeta suyunu sıkıp posasını da çöpe attılar.

Bunlardan istedikleri neticeyi, başarıyı sağlayamayınca, şimdi yeni ve daha itibarlı görünen Diyanet ve İlâhiyat mensuplarını devreye soktular. Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra onları kullanmaya vargüçleriyle çalışacaklar.

Esasen, bunların bir kısmı maşalığı peşinen kabullenmiş gidiyor, bir diğer kısmı ise “meslek-meşrep” noktasında Bediüzzaman’a şiddetli muhalif olduğu için, başlatılan son taarruz furyasına gönüllü olarak katılmayı kabul etmiş durumda.

Müflis denemeler

Bilindiği gibi, Risâle-i Nur’a karşı birkaç sene evvel dehşetli bir “tahrifat furyası” başlatıldı. Meşrû zeminde ve müsbet hareket metoduyla yapılan kararlı ve azimli mücadele neticesinde, bu tehlike büyük ölçüde savuşturulup bertaraf edildi.

Hemen arkasından, bu kez devlet-hükûmet eliyle “inhisarcılık dalgası” devreye sokuldu. Yine müsbet hareketle 666 gün süren şânlı bir mücadelenin ardından, o azim tehlike de izâle edilmiş oldu.

Bütün bu dost maskeli manevralardan birşey elde edemeyen ve maksatlarına nail olamayan karanlık odaklar, bu kez milletin nezdinde nisbeten daha itibarlı görünen Diyanet ve İlahiyat camiasını tahrik ile taarruza sevketmeye yöneldi. Şimdiki vahim durum tam da bu, maalesef.

* * *

Bu vesileyle, hepsine ve herkese bir kez daha hatırlatmak isteriz ki:

Hey efendiler! Beyhude yorulmayın. Bazı bîçarelerin Nur’dan mahrumiyetine, dolayısıyla dalâlete düşmesine sebebiyet vermeyin.

Şunu da kat’iyen bilin ki: Şimdiye kadar Risâle-i Nur’a karşı yapılan gizli-açık bütün taarruz denemeleri iflâs etti. Sahipleri de müflis ve itibarsız şekilde göçüp gitti.

İnanıyoruz ki: Onlar Dâr-ı Âhirette rezil ve zelil bir duruma düşecekler. Hesap Gününde yüzleri kara çıkacak, biiznillah… Zira, Kurân’ın malı olan Risâle-i Nur’un bütün hedef ve programı, sırf rızâ-i İlâhî için iman kurtarmak ve insanların ebedî saadetine hizmet etmektir.

Böyle bir hizmete-dâvâya muarız olan, karşı gelen, hele ihanete varan saldırılarda bulunan kimselerin dünya da, âhirette de bedbaht olacaklarına inanıyoruz.

Ve, esasen bu inancımızın gereği olarak, aldatılan ve aldatılmaya meyyal olan din kardeşlerimizi böyle mükerrer yazılarla ikaz etmeye çalışıyoruz.

Lüften uyanın artık!

Şimdiye kadar olan-bitenler karşısında bir türlü intibaha gelemeyen ihvanlarımıza da bilhassa seslenmek istiyoruz: Ey Azizler! Lütfen uyanın artık. Bakın, sizin Üstad kabul ettiğiniz zâta ve onun telifâtı olan Risâle-i Nur’a “Dindarlık perdesi altında” özellikle son zamanlarda atılmayan çamur, yapılmayan, icad edilmeyen yalan, düzmece kalmadı. Üstelik, bunu tepeleri işgal edenler de açıkça görüyor, biliyor ve sadece seyretmekle yetiniyor.

Bu şirret heriflere karşı gelmediğine, onları susturmaya çalışmadığına, dahası, onlara ilmî cevaplar verecek kimseleri konuşturmadığına göre, olanı-bitenden sadece haberdar değil, aynı zamanda böyle olmasını kendisi de istiyor veya tasvip ediyor demektir. Bu, aynı zamanda “dolaylı teşvik” mânasını da taşıyor.

Durum şayet tersi olsaydı, olan-bitenden bir rahatsızlık, bir hoşnutsuzluk emaresinin görünmesi gerekmez miydi? Varsa, nerede?

Demek, durum bilgileri, teşvikleri ve dahi kontrolleri altında.

Buna göre, yarın-öbürgün çıkıp şunu deseler, artık hiç şaşırmamak lâzım: Efendim, biz resmî Diyanetimize ve İlâhiyatçılarımıza güveniyoruz. Onlar, hem Said-i Nursî’yi hem de kitaplarının muhtevasını araştırdılar; içinde bir sürü yalnış şeyler buldular… Biz de bu hocalarımızın beyanlarına itimad etmek durumundayız. Bunlar resmî dairemiz ve kurumlarımız çünkü. Dolayısıyla, bir zamanlar yayınlayarak yardımcı olduğumuz Risâleler konusunda da yanılmış, aldanmış, aldatılmışız… Rabbimiz ve milletimiz bizi affetsin.

Câ-yı dikkat bir nokta-i siyah!

@salihoglulatif:

Ey ehl-i Siyaset!

Ey ehl-i Diyanet!

Ey ehl-i Tarikat!

Ey İlahiyat ve Medrese ehli!

Risâle-i Nur’a ve Talebelerine ilişmeyin! Bu vatana ve millete cidden yazık olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*