Yasak var, sahibi yok

Başörtüsü yasağıyla ilgili konular tartışılınca herkesin aklına gelen şey üniversitelerde uygulanan ‘kanunsuz yasak’ olur. Dünyanın rağmına olarak yıllardan beri uygulanan bu yasağın kanuna dayanmadığını artık sağır sultanlar da duydu. Buna rağmen hâlâ yasağı sürdürmek isteyen ‘yetkililer’ var.

YÖK’ün İstanbul Üniversitesi’ne yazdığı bir yazısıyla uygulama kısmen değişti. YÖK, İÜ’ye yazdığı yazıda; “Ne olursa olsun, öğrenciyi sınıftan atma” diyor. Buna göre başörtülü öğrenciyi sınıfa almak istemeyen öğretim üyesi bunu yapamayacak, ama sınıfa giren öğrenci hakkında ‘tutanak’ tutup bir anlamda yönetime şikâyet edebilecek. Uygulamada bu ‘tutanakların’ nasıl bir netice vereceği şimdilik meçhul.

Bu basit adım bile uygulanan yasağın hem kanunsuz, hem de temelsiz olduğunu dünya âleme gösterdi. Ancak şaşılacak bir durum var: Düne kadar başörtüsü denince en son sözü en önce söyleyen ‘çevre’ler, bu gelişme karşısında nasıl oluyor da bu kadar sessiz kalabiliyor? Yanlış anlaşılmasın, bahsettiğimiz o ‘çevre’lerin bu uygulamaya itiraz etmesini istemiyoruz. Fakat, “Bu sessizliğin ardında başka bir niyet ve plan olmasın” diye hem kuşku duyuyor, hem de ihtiyatlı olmak lâzım diye düşünüyoruz.

Aynı zamanda şu soru da akla geliyor: Başörtüsü yasağını kısmen de olsa sona erdiren ya da yumuşatan YÖK yazısı, geçen yıl yazılamaz mıydı? Bugün için ‘kanunsuz olan yasak’ geçen yıl da kanunsuz değil miydi? Yıllardan beri “Siyasî irade kararlılık göstersin, kanunsuz yasak hemen sona ersin” diyenler haksız mıydı?

Başörtüsü yasağı kısmen sona erdi diyoruz, çünkü problem sadece üniversitelerde yaşanmıyor. Hâlâ inatla kanunsuz yasağı sürdürmek isteyen bazı üniversiteler var ve bunlarla ilgili haberler de duyuluyor. Türkiye’yi idare edenler bu keyfî uygulamalara da izin vermemeli. Kanunsuz uygulamalar yapanlar adalet önünde hesap vermeli…

Başörtüsü konusunda uygulanan keyfî yasak hakikaten bir ölçü oldu. Kimileri üniversitede uygulanan yasağın sona ermesiyle bu konunun kapanacağını düşünüyor. Her zaman ifade etmeye çalışıyoruz, tekrarlayalım: Bu mesele sadece üniversitelerin meselesi değildir. Başörtüsü yasağı bütün kademelerde sona ermelidir. Kimse, ‘kamusal alan’ deyip yasağı sürdürmeyi düşünmesin. Bu yasak bütün neticeleriyle birlikte ‘çöp’e atılmadan yasak tam anlamıyla sona ermiş kabul edilemez. Hür dünyada nasıl uygulanıyorsa, ‘Hür, demokrat ve Müslüman Türkiye’de de aynı şekilde uygulanmalı. “Gurbet”te başörtüsü ile istediği okulda okuyan ve istediği görevi yapabilen vatandaşlarımız öz vatanlarında niçin bu haklardan mahrum kalsın?

İnşâallah; kanunsuz ve sahipsiz bu yasak tamamen sona erecek, bu yasak dolayısıyla mağdur olanların hakları da tazmin edilecek. Bir inat uğruna kanunsuz yasağı savunanlar buna hazırlansın…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*