Yasaklı şarkılar, yasaklı kitaplar…

Başlığa bakıp da, şarkılarla veya musıkî ile alâkalı bir şey yazacağımı zannetmeyin. Konumuz, doğrudan şarkılarla alâkalı değil.

TV kanallarını dolaşırken, TRT Müzik kanalında “yasaklı şarkılar” diye bir şey gördüm ve o cümle dikkatimi çektiği için biraz baktım. Hassaten 70’li-80’li yıllarda solcuların yasaklanmış şarkılarını çalıyordu. İçimden “Madem yasaktı, şimdi niye çalıyorsunuz? Veya niye yasakladınız?” dedim. Tabiî sonuna kadar bakmadım. Sırf Arap müziğinden ilhamen yapılan ve onlar tarafından da “Arabesk” diye yasaklanan Orhan Gencebay tarzı müzikleri verdiler mi bilmiyorum. Ama burada benim aklıma o “yasak şarkılar”dan, “yasak kitaplar” geldi.

Zamanında neler neler yasaklamışlardı bu memlekette. Ne kitaplar, ne yazılar, ne şiirler… Solculardan daha şiddetli muâmeleye maruz kalan ise; bu memleketin, milletin, vatanın, din-i mübin-i İslâmın lehinde yazılan eserlerdi.

Bu milletin başına gelen 25 senelik fetret devri (1925-1950) başta olmak üzere, yakın zamana kadar neşredilmeden yasaklanan veya neşredildikten sonra yasaklanan bir sürü kitap v.s geldi aklımıza. Rıza Nur’un “Hatırat”ından tutun, Lozan ile alâkalı bir kitaba kadar yıllarca yasaklanmış olan bu kitaplar, ancak el altından temin edilebilmişti. Burada isim isim yazsak çok yer kaplayacak olan o nev’îden bir tanesi, benim çok garibime gitmişti. Bir dönem yasaklanmış, ama şimdi serbest olduğunu tahmin ettiğim Refik Halid Karay’ın “Deli” isimli bir eseri var. Orada, bir kişinin Meşrûtiyetin ilân edildiği yıllarda aklını kaybettiği, daha sonra 1930’lu yıllarda tekrar kendine geldiği ve tabiî Osmanlı’dan sonra bir sürü devrimlerle her şeyin devrildiğini müşahede ederek, her garip gelen şeyi etrafındakilere sorması ve duvarda asılı M. Kemal resmine bakarak “Bu İngiliz kim? Bu matruş (bıyıksız-sakalsız) kim?” diye sorması o eserin yasaklanmasına sebep olmuştu.

Tabiî “Din öldürülecektir!” hedefi istikametinde hareket eden cebbar hükümetlerin, milleti dinsiz bırakmaya çalışması hareketine karşılık, buna muhalif olarak birçok dinî kitap yazılmış, ama bunlardan birçoğu ya akamete uğratılmış, ya da katledilmiş.

Hele bunlardan birisi var ki, o da; dünyada eşi-menendi görülmemiş bir zulme uğramış olan ve birçok badire atlatarak bu günlere gelmiş olan Risale-i Nur Külliyatı’dır. Tabiî dinsizliğin temsilcilerinin “Din öldürülecektir” prensibiyle hareket etmelerine karşılık, bu dinin sahibi olan Cenâb-ı Hakk’ın tasarrufuyla da vazifelendirilen, ahirzaman müceddidi Bediüzzaman Said Nursî’nin eserleridir bunlar. “Dinin öldürülemeyeceği, yok edilemeyeceği, sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu dünyaya ilân etme” yolunda yazılan, yazdırılan ve taunların, firavunların, deccalların batıl fikir ve emellerini darmadağın eden bir Kur’ân tefsiridir bu. Onu okuyup yazan, neşreden, kenarından kıyısından geçen herkesin suçlu sayılıp, hapsedildiği, hesaba çekildiği, zehirlenip öldürülmek istendiği Risale-i Nur eserleridir. Esas en büyük “yasaklı” o eserlerdir. “Yasaklı şarkılar” yerine, TRT’miz bu eserleri nazara vererek “Bir zamanlar yasaklanmış kitapları, şimdi bütün dünya okuyor” diye bunları anlatmalıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*