Yaşasın kardeşlik ölsün ırkçılık

Irkçılık fikrinin bir fitne olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yargıcı, “yaşasın kardeşlik” dedi.

IRKÇILIK FİKRİ BİR FİTNEDİR

Bediüzzaman Haftası faaliyetleri kapsamında Viranşehir’de “Bediüzzaman’ın Milliyet Anlayışı” konulu konferansta konuşan Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Yargıcı, ırkçılık fikrinin dessas zalimlerce Müslümanların arasına bir fitne olarak sokulduğunu, bu fitnenin ilacının da kardeşlik müessesi olduğunu söyledi.

KİMLİKLER İNKÂR EDİLDİ

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra devlete Türk ırkçılığı fikrinin hakim olduğunu, toplumu oluşturan diğer unsurların dışlandığını belirten Yargıcı, “Tek Partili dönemde ezan yasak, Kur’ân yasak, din yasak. ‘Lâz’ım, ‘Çerkez’im, ‘Kürd’üm demek yasak. Yıllarca bu yanlış politikalar devam ettirildi, bugünlere gelindi’ dedi.
Yaşasın kardeşlik, yok olsun ırkçılık

Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı ve Risale-i Nur Enstitüsü işbirliği ile Bediüzzaman Haftası faaliyetleri kapsamında düzenlenen “Bediüzzaman’ın Milliyet Anlayışı” konulu konferans Viranşehir Belediye Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Konferansın açış konuşmasını yapan Bediüzzaman Vakfı Mütevelli Heyet Ü-yesi İsmail Zorlu, Vakfın faaliyetlerini anlattı. Daha sonra söz alan Harran Ü-niversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Yargıcı, “Irkçılık fikrini içimize atan dessas Avrupa’nın dessas zalimleri. Evs ve Hazreçlileri birbirlerine düşürenlerle, bugün Müslümanları birbirine düşürmek isteyenlerin maksatları aynı, hedefleri bir. Bunu da başardılar” dedi. Doç. Dr. Yargıcı konuşmasına şöyle devam etti; “Çünkü Avrupa zalimleri, beyaz ırkın üstünlüğüne inanmışlardı. Darwinizmin sosyal boyutu, onların başka ırkları düşük ırk, barbar ırk olarak görmelerine destek oldu. Kuvvetli olan üstün idi. Ekonomik ve teknolojik bakımdan üstün olanın başkasını yutmaya, onunla beslenmeye ihtiyacı vardı. Onları tarih sahnesinden silmeye hakkı vardı. Allah’a hesap vereceğine inanmayanların bunu yapmaları normal. Çünkü vicdan tefessüh etmiş, çürümüş. Onları kendi menfaatini temin için her türlü fitneyi yapmaktan, her türlü zulmü yapmaktan engelleyecek hiç kimse yok. Üstün ırk  teorisi ile Afrika ülkelerinde iliklerini sömürmedikleri, köleleştirmedikleri bir ülke kalmadı. Bugün açlıkla, temiz su kaynakları bulamamakla ölüme mahkûm edilen insanların ölen cesetlerinde onların parmak izleri var. Aynı üstün ırk düşüncesi, iki dünya savaşını ortaya çıkardı ve yüz milyondan fazla insanın ölmesine, ondan daha fazla insanın çeşitli şekillerde zarar görmesine sebep oldu. Sonra bunun zararlarını anladılar. Bu onları çok pahalıya patlamıştı. Bunun üzerine ittifak kurdular.

MÜSLÜMANLARIN İTTİFAK KURMAMASI İÇİN IRKÇILIĞI ARAMIZA SOKTULAR

Ama Müslümanların birbirleriyle ittifak kurmamaları için bu defa ırkçılık, menfi milliyet gibi hususları aramıza soktular, dessaslık yaptılar. Çünkü Müslümanlar birlik olup, kardeşlik içinde yaşayıp ekonomik ve teknolojik olarak ilerlerlerse Avrupa’ya rakip olacaktır. Bu da onların iştihalarını kabartan böyle büyük bir pazarın ortadan kalkmasına sebep olacaktır. Bu yüzden Araplarda kabile ırkçılığını hortlattılar, bir çok irili ufaklı devletçikler çıkardılar. Bir çoğu bizim bir ilçemiz kadar bile nüfusa sahip değil. Ama başında bir şeyh var, ailesi geniş. Lüks hayat. Birleşme düşüncesi, demokrasi, özgürlük kimsenin aklına gelmiyor. Aklına gelenlerin de başına gelmedik kalmıyor. İşte Suriye. Bizde ise, Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte hakim olan zihniyet, Türk olmayanların ön ayak olduğu ırkçı düşünceler olmuştur. Devlet ırk temeli üzerine kurulmuştur. Irk temeli üzerine kurulan bir Cumhuriyet, kafatası ölçme yarışına girmiştir. Kim Türk, kim değil. Kürtler de aslında Türktür onlara göre. Neden çünkü onlar öyle buyuruyorlar. Kart kurt Kürt saçmalığı Kürt kardeşlerimizi ne kadar rahatsız etmiştir, beni de öyle. Tek Partili Cumhuriyetin yanlış politikaları ile yüzleşmedikçe bunun bütünüyle ortadan kalkması imkânsız. Bu baskıcı rejim, komünizmin cumhuriyet versiyonunu uyguladı. Ezan yasak, Kur’ân yasak, din yasak. Lâzım, Çerkezim, Kürdüm demek yasak. Bir de, Müslümanım demek yasak. ‘Türküm doğruyum’ diyeceksin. Ama doğruluğu sağlayacak dinî alt yapı olmayınca, yanlışlıklar doğrun olacak. Çalışkanım diyeceksin. Ama yıllardır “yat yat uyu, uyu uyu yat” ninnileri ile çocukları uyutacaksın. Sen yatakta, Batı ve Avrupa atakta, ayakta. Artık uyanma zamanıdır. Bizim gibi doğu ve Asya ülkelerini ayağa kaldıracak olan şey dinimizdir. Dinimizden uzaklaştırıldık, ne hale geldik. Dinimize artık kimse irtica gözüyle bakmayacak. Kimse dindara mürteci demeyecek. Mürteci, Avrupa atakta iken bizi yatakta bırakanlardır.”

DAĞDA SİLÂHLA DEĞİL, İRFAN YUVALARINDA KALEMLE MÜCADELE ETSİNLER

Bediüzzaman’ın; Hey’et-i içtimaîye-i İslâmiye, büyük bir ordudur. Kabail ve tavaife inkısam etmiş. Fakat binbir birler adedince cihet-i vahdetleri var. Hâlıkları bir, Rezzakları bir, Peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir, vatanları bir, bir bir bir… binler kadar bir bir… İşte bu kadar bir birler, uhuvveti, muhabbeti, vahdeti iktiza ediyorlar. Demek kabail ve tavaife inkisam, şu âyetin ilân ettiği gibi, tearüf içindir, teavün içindir… tenakür için değil, tahassum için değildir!..” sözünü nakleden Doç. Dr. Yargıcı, konuşmasının son bölümünde, “Yaşasın kardeşlik. Yok olsun ırkçılık, menfi milliyetçilik. Yaşasın sulh ve barış. Kahrolsun düşmanlık.  Demokrasi ve özgürlük kuvvet bulsun. Herkes Allah’a kulluk bilinci içinde geniş insanlık ve İslâmlık kardeşliği için barış ve huzur içinde yaşasın, yarınlarımız aydınlık olsun, çocuklarımız dağlarda silâhla değil, irfan yuvalarında parlak istikbalimizi iman ve bilim ile inşa etmek için için kalem ile mücadele etsinler” diye konuştu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*