Yaz oğlum, yengeni de yaz!

Ankara’dan kırk yıllık kadîm dost ağabeyimiz Ali Toker, bizden 70’li yıllarda Yeni Asya’da çıkan yazılarımızı tanzim etmemizi istedi. Biz de bu iş için, yavaş da olsa, zor da olsa kolları sıvadık.

Zaten yazılarımızın çıktığı gazete-lerden müteşekkil şahsî bir arşivimiz vardı. Onları çıkartıp çalışmaya başlayınca, zaten hassas bir yapıya sahip olmamdan mütevellid olmalı ki, beni yine efkâr bastı!

Nasıl basmasın ki, gazetelere baktım sararmış, eskimiş, bir dokunsan her tarafı dökülüyor. Kendimize bakıyoruz, 20 yaş civarında bir gençken şimdi ne hâle gelmişiz. İçini okuyorsun, künyedeki isimlerden kimler gelmiş, kimler geçmiş… Yazarlara bakıyorsun yine tahassür hissediyorsun. “Yeni Asya mektebi”nde okuyup da, şimdi başka yerlerde olanları hatırlayınca “Vay Yeni Asya, sen ne büyükmüşsün! Sende yetişen talebeler dört bir tarafa dağılmış!” diyorsun.

Neyse, sadede gelecek olursak, işte yıllar önce gazetemizde yazdığımız o yazılardan bir tanesi dikkatimizi çekti. O yıllarda biz Yeni Asya’nın Ankara bürosunda, bir taraftan gündüz yapabileceğimiz hizmetlerimizi yapıyor, bir taraftan yazı yazıyor, diğer taraftan gece Ankara baskısını yapı-yorduk. Bazen de işte böyle muhabirlik yapıyorduk.

Yaşı müsait olanlar bilir. CHP-MSP koalisyon hükümeti, 12 Mart 1971 hadisesinden sonra, “vatan düşmanlarının hapishanede bulunanlarını affetmek” için teşebbüse geçmişti. Tabiî MSP ciheti “hapiste bulunan dindarların da çıkartılması için” bu işi yaptıklarını söylüyordu. Aslında bu cihette Erbakan’ın hakkında 40 adet dosya vardı, en büyük maksatları da bunu kaldırmaktı. Nurculardan da birçok kimse hapisteydi o zaman. Onların en meşhurları da; Mustafa Cahid Türkmenoğlu, Ömer Tuncay, Recep Yanar, Recep Kök ve Erol Çınar’dan müteşekkil bir gruptu ki, Türkmenoğlu ve Ömer Ağabeyler, Nurculuk dâvâsındaki en ağır hapis cezasıyla tecziye edilmişlerdi, tam 7 yıl. İşte bu kahraman ağabeylerimiz, “Yeter ki komünistleri affetmeyin, biz de af istemiyoruz” mânâsında bir dilekçe ile müracaat etmişlerdi. Neticede tabiî af çıkmış ve memleket 12 Eylül girdabına sürüklenmişti.

Memlekette, millet lehinde olan her şeyin yanında, aleyhindekinin de karşısında olan Yeni Asya, orada da vazifesini, avazı çıktığı kadar yapmaya çalışmıştı. Biz de iki arkadaş (diğeri, yakın tarihlerde Millî Eğitim Bakanlığının Din İşleri Genel Müdürlüğü’nü de yapmış olan Ahmed Gül idi.) Ankara caddelerini ge-zerek, vatandaşla röportaj yaparak, bu af ile alâkalı görüşlerini alıyorduk. Bir yerde ekmek bayii olan bir vatandaşla yaptığımız diyalog çok enteresandı. Bir sözünü de bu yazıya başlık yaptığımız, 31 Mart 1974 tarihli Yeni Asya’da yayınlanan ve birinci sayfadan başlayarak iç sayfalarda devam eden o röportajı, orijinal başlığını da yazarak nazarlarınıza havale ediyoruz:

“Vermiyorum!

“Gazetemiz, Yeni Asya’nın açmış olduğu; ‘Anarşistlerin affı’ ile ilgili ankete, yurdun dört bir yanından cevaplar gelirken, biz de, Ankara Bürosundan iki arkadaş, geçtiğimiz Pazar günü, halktan cevap almak için, teşebbüse geçtik. Gittiğimiz yer. Ankara’nın köhne bir mahallesiydi. Bir bakkal önünde iki kişi duruyordu. Yanlarına yaklaştık.             ,

— Selâmünaleyküm.
— Aleykümselâm.

— Beyefendi, Biz Yeni Asya’da  ‘Anarşistlerin affına, evet mi, hayır mı?’ şeklinde bir anket yapıyoruz. Siz ne cevap verirsiniz? Adam, birden irkildi ve:

—  İnsaf be kardeşim! Bir de, evet mi, diyeceğiz? Ona bizim dilimiz varmaz. Elbette istemiyoruz.

— Peki yazalım.
Cevaplarını yazdıktan sonra:
— Allahaısmarladık, dedik.
— Güle güle! Allah işinizi rast getirsin!
— Sağ olun.
“Sonra, ara sokaklardan geçip, bir ekmek bayii’nin önüne geldik.
İçerde ihtiyar bir adam vardı:
— Selâmünaleyküm amca.
— Aleykümselâm, buyurun.

— Bey amca, biz gazeteciyiz. Yeni Asya gazetesinde, ‘Anarşistlerin affına evet mi; hayır mı?’ diye bir anket açtık. Siz ne dersiniz?

— Peki, ya ‘Hayır’ deyince, ‘Evet’ diye yazarsanız?
— Bakın, verilen cevaplar işte, burada, diye gazeteyi gösterirken;
— Benim okumuşluğum yok evlâd. Madem ki, doğrusunuz. Öyleyse ‘Hayır’ yazın.
“O, esnada dükkâna yine aynı yaşta bir adam girdi:
— Bey amca sizi de yazalım.
— Neymiş?

— Anarşistlerin affı ile ilgili bir anket. Evet mi, hayır mı diyorsunuz?

“Ekmek tezgâhından, ekmek almak için uzanan adam yüzünü buruşturarak, yine suratı gibi bir cevap verdi:

— ‘Ben, ekmek yemesini bilirim. Başka bir şey bilmem’ dediği anda, ihtiyar ekmekçi, adamı iterek:

— Bırak. Ekmek de yeme!
— Sana ne yahu? Ben paramla yiyorum!
— Paranla ha! Sen bu vatanın evlâdı değil misin?
Ve biz münakaşayı fazla uzatmadan kestik:
— Peki, bey amca. Biz gidelim! Bizi durdurarak:
— Yaz oğlum! Yengeni de yaz!
— Peki, yazalım.
— Neyse, haydi Allahaısmarladık. Hayırlı işler amca.
— Güle, güle evlâdım. Allah razı olsun.
…….
“Ve böylece, yarım saat içinde 100’ün üzerinde cevap, aldık. Bunlardan 1 kişi bile ‘Evet’ demedi.

“Anladık ki; bu millet, anarşist isimli komünistlerin affına razı değil! Bundan 2-3 sene evvel, kendilerine korkulu günler yaşatan ve vatanı satmak isteyenleri, affetmeye taraftar değil!

“Evet beyler! Siz ne yaparsanız yapın. Lâf oyunları ile saf Müslümanları kandırmak isteyip, ‘fikir suçu canım’ deyip, şuursuzca kafanızdan hükümler çıkartın. Bu millet anarşistleri affetmeyecek! Onları affetmek isleyenleri de affetmeyecek! Nasıl affetsin? Allah muhafaza, eğer komünistler emellerine nail olup da bu vatanı Rusya’ya teslim etseydi, acaba onlar bizi affedecekler miydi?

“Hey gidi hey! Şahsî kırk tane ceza dosyası için, milletin selâmetini hiçe saymak isteyen bazı dindarların kulakları çınlasın!”

İşte, kırk sene öncesinden kalan bir yazı idi bu. Yeni Asya, neşriyat hayatına başladığı ilk günden beri, hep dinimizin, milletimizin yanında olmuştur, olmaya da devam edecektir inşaallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*