Yemen’in hıçkırıkları duyulmuyor mu?

sukru-bulutŞam-ı Şerif’in kapısı Halep’teki facialardan olsa gerek ki Taiz ve San’a’daki dramlar bir türlü gündeme gelemiyor.
Mazlûmların uğradığı felâketlere zalimlerden dolayı dönüp bakmamak da bir başka zulüm olmaz mı?

İran ile Suudi’nin üzerinde boğuştuğu Yemen’de, Suudi’ye 10 milyarlık silâh satan Amerika’nın ve BOP hayallerinden vazgeçmeyen Amerika’nın hangi dolapları çevirdikleri dikkatlice medyadan kaçırılıyor. Almanyaya bayan Von den Leyen’den silâh almaya gelen Suudi savunma bakanı müsteşarı Almanlara İran’ı kötülüyor. İranlıların bulunduğu yerlerde mutlaka problemlerin olacağını söyleyen general, Amerika’nın himayesinde eli kolu bağlı şehirleri sivilleriyle beraber neden bombaladığını açıklamıyor. İran’ın açıktan desteklediği Huti’lere karşı başlayan harekâtın başından günümüze tam on bin insan ölmüş. Bunlardan üç bin küsûrunu siviller oluşturuyor. Okulların, hastanelerin ve sivil kuruluşların bombalandığı Yemen’de bilhassa Batı basınının ilgisizliği bu savaşın devamını isteyen odak noktalarının işini elbette kolaylaştırıyor.

MEZHEP SAVAŞLARINI KÖRÜKLEYENLER

Farklılıkları nifak ile çatışmaya çevirenleri az çok biliyoruz. Yalnızca Yemen’de değil. Türkiye’de, Irak’ta, Suriye ve Mısır’da da bu oyunlar tezgâhlandı. Globalleşmenin beraberinde getirdiği kısmî hürriyetler, haberleşme imkânları ve demokrasi hareketleri orta doğu halklarının cehalete taamen kurban gitmesini çok şükür ki engelliyor. BOP’un ajandasındaki çatışma projelerinin çoğu tutmadı. Bunun Yemen’de de tutmayacağını ümid ediyoruz. İran’ın, Irak ve körfezdeki Şia’yı uzaktan kumandaya gücü yetmeyeceği gibi, Suudi Arabistan da demokrasinin yarım adaya gelmesini engellemeyecektir inşallah.

Amerika’nın desteğini Yemen’i bombalama ve şehirlerini denizden kuşatmaya değil, bilâkis doğru demokrasi ve hürriyetlerin inşasında kullanabilseydi Suudi hanedanı sair İslâm coğrafyasındaki mağlûp hanedanların kaderinden kurtulurdu elbette… Başta Amerika olmak üzere yüzmilyarlarca doları zalim Avrupalılara rüşvet olarak veren hanedanın bu metodla uzun süre iktidarını devam ettirebileceğini kimse söyleyemez.

Ne Suudi hanedanı ve ne de Türkiye şu halleriyle kendilerini Sünnî İslâm dünyasının temsilcileri olarak lanse edemezler. Şu son 15 sene zarfında onlarca zalim ikinci Avrupa’nın oyununa gelerek İslâm âleminde iç savaşlara sebep olmuş bu iki devletin, İran’ın karşısına mezhep dörtlüsüyle dikilmeleri İslâm dünyasını artık heyecanlandırmıyor.

NEOCONLAR VE SUUDİ HANEDANI

Amerika ve Suudi arasındaki geleneksel ittifakı bilenler, şu başlığa itiraz edebilirler. Birçok Arap ülkesinin İngiltere, Fransa, İspanya ve İtalya’nın şerlerinden kurtularak bağımsızlığa kavuşmaları geleneksel demokrasi tarafı Amerika’yı Ortadoğu’da munis gösterse de 11 Eylül’den sonraki Amerika’nın işlediği cinayetler elbette geleneği bozdu. Kendi elleriyle kurdukları el-Kaide’de istihdam ettikleri teröristlerden dolayı bugün Suudi Arabistan aleyhine dâvâ açan Amerika’ya elbette Araplar müsbet bakmayacaktır. Belki de Obama’ya rağmen neocon ve neoliberal ittifağın idareyi ele geçirmekte olduklarını düşünüyorlardır. Suudi’yi birkaç körfez ülkesiyle karadan ve havadan Yemen üzerine gönderen Amerika’nın mahiyeti de yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Yalnızca Suudi’nin değil bütün bölge ülkelerinin bu menfi Amerika (neoconların Amerika’sı) için yeniden tahlillere ve analizlere gitmelerinin zamanı geçiyor.

Karşılığı tam belli olmayan şişirilmiş dolarlara rağmen genel ekonomi sıkıntısında, gayr-ı meşrû yollarla bölgeden çaldıklarının millî servete bir cent yansımadığı ve adaletin her gün biraz daha zayıfladığı bu Amerika’nın desteğinin de ne kadar faydalı olacağını tahmin etmek gerekiyor. Paralarının çoğunu bankalara ve fonlara yatırmış söz konusu ikinci Amerikalıların yarın Avrupa’ya dönüp Euro’ya sahip çıkmayacaklarını kim garanti edebilir ki?

NETİCE: 200 yıldan bu yana çile çeken Yemen’e Müslüman eliyle yapılan bu zulme yüksek sesle karşı çıkmayan dindar basınımızın da günahı büyük. Her gün Halep ile yatıp kalkan bir kısım medyanın Taiz ve San’a’yı görememeleri, gafletten öte insanlığa ihanet sayılır, artık. Taraf gütmeden siyasî boğuşmaları nazara almadan ve mezhep farklılıklarını da tamamen göz ardı ederek masumların sesi olmak vazifemiz değil mi? Gazze’ye giderken İsrail’e teslim olan yardım gemilerini Yemen’e de yönlendirmenin zamanı geçiyor. Açlık, ilâçsızlık ve yoksullukla perişan olan, her gün üzerlerine bombaların yağdığı şu musîbetzede halkın hıçkırıklarına kulak kesilmenin zamanı geçiyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*