Yeni Asya âlet olmaz

Image
Günlük her sayısının ikinci sayfasında Bediüzzaman Said Nursî köşesiyle güne merhaba diyen bir gazeteyi, günübirlik siyasetlerin ve sun’î gündemlerin baskısından kurtarmak; bu gazeteyi çıkaranların ve dikkatli okurlarının boyunlarının borcu olsa gerektir.Aklı geveze ve fikri fasid yapma istidadında olan mevcut siyasetin çıkar çekişmeleri, balyozların ve topuzların ağır baskısı altında sersemleşen medya organlarını, bırakalım “ifrat-tefrit” zikzakında debelenip dursunlar.

(Zira onlar 28 yıl önce darbe anayasasına “evet”e çalışırken de hakim gücün esiri olmuşlardı. O zaman tepelerinde balyoz vardı, şimdi de topuz, yani siyasî güç var.) Ama Yeni Asya’ya yakışan, hadd-i vasattan ve istikametten şaşmamaktır. Büyük ve evrensel bir dâvânın naşir-i efkârı olma vasfına gölge düşürmemektir.

Yeni Asya siyasî entrikaların aleti olmaktan her zaman uzak kalmıştır. Hiç kimsenin de Yeni Asya’nın bu haklı ve vakur duruşunu yadırgamaya hakkı ve yüzü yoktur. Daima yön veren ve yapıcı fikir üreten bir Yeni Asya’yı, sırf inat uğruna kaale almayanların, ne iyi ve ne de kötü gününde onun yanında olmayanların, şimdi kalkıp da ondan “yandaş” bir yayın yapmalarını beklemeleri abesle iştigal olsa gerektir. Bu gazete daima doğrunun yanında, yanlışın karşısında yer almıştır. Hiç bir gücün keyfine göre yayın yapmamış, hiçbir gidişatın seyrine kapılmamıştır. Hele hele Yeni Asya’yı haklı ve zorlu mücadelesinde bir zamanlar yalnız bırakanların, hatta yanındayken korkuya kapılıp yanından uzaklaşanların; bugünün siyasî entrikaları karşısındaki tutumundan dolayı Yeni Asya’yı töhmet altında tutmaya hiç mi hiç hakları yoktur. Onlar varsınlar, uzaklardan gazel okumaya devam etsinler.

«««

Boğazlarına kadar siyasete saplananlar, müsbetlerini bile menfiye dönüşmekten koruyamayanlar, kendilerince hayırlı adımlarını bile şer hesabına geçmekten kurtaramayanlar, mukaddes değerlerini bile o uğurda harcamaktan kendilerini alıkoyamayanlar, şimdi kalkıp da bize müsbeti veya menfiyi, “evet”i ya da “hayır”ı telkin etmesinler. Bu sözlerimiz sadece iktidar mensuplarına değil, umum siyasetçileredir. Birçok meseleyi, millet namına Mecliste halletmek dururken, milleti yerli –yersiz meşgul edenleredir. Hakiki demokratları siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya çalışanlaradır.

Hem müsbeti, hem menfiyi; hem “hayr-ı mahz”ı, hem “şerr-i mahz”ı; hem “adalet-i mahza”yı, hem “adalet-i izafiye”yi Kur’ânî ve nebevî ölçülerle açıklayan; şer üzerine te’sis edilen siyaset âlemindeki ehven-i şerri tesbit edip önümüze koyan, böylece semavî mukaddeslerimizi arzî ve beşerî siyasetlerin lekelerinden mahfuz tutan bir Bediüzzaman’a yüz yıldan beridir kulak tıkayanlara ve inadına farklı arayışlara tevessül ederek, onun dâvetine “lebbeyk” demeyenlere şimdi biz mi “lebbeyk” diyeceğiz?

Tamamen politize edilen, siyasî rant ve oy ticaretine dönüştürülen, vatandaşın akl-ı selim düşüncesine ipotek koyan, ayrıştırıcı ve bölücü beyanların oyuncağı haline getirilen “evet-hayır” cephelerinin birinde yer almak ve bir cephenin savunucusu kesilmek, Yeni Asya gibi müstakim bir gazeteye elbette yakışmazdı.

Zaten bugün, Üstad Said Nursî’nin, 31 Mart hadisesinde ne istediğini bilmeyenler için yaptığı enteresan yoruma yakın bir hal var. Yani sağını solundan fark edemeyenlerin, tûtî kuşları taklidi gibi “eveet”, “hayıır” ve “boykoot” naralarıyla hakikî maksat ortada anlaşılmaz olmuştur.

«««

Bugüne kadar yapılan darbelere, askerî müdahalelere baksanıza.. Hepsi de, Bediüzzaman’ın hararetle savunduğu hürriyet ve demokrasi fikirlerinin makes bulabileceği, millet iradesinin hakim olabileceği bir gidişata yapılmıştır. İrtica yaygaraları ve terör azgınlıkları, darbelerin sadece bahanesi, yemi ve maşası olmuştur. Bugün siyaset sahnesinde ve maalesef ehl-i din arasında Bediüzzaman’ın siyasetteki muktesid mesleğini ve ehven-i şerrini kıranlara rahmet okuyanlar vardır. Bugünkü varlıklarını darbecilere borçlu olanlar vardır. 1960’ın 27 Mayıs’ında, 1971’in 12 Mart’ında, 1980’nin 12 Eylül’ünde ve 1997’nin 28 Şubat’ında, Bediüzzaman’ın ehvenini kıranlar, acaba o ehvenin yerine daha ehven olanını mı buldular? Yoksa terörü ve kaosu tırmandırıp, ülkeyi geriye mi götürdüler?

«««

Hayatı boyunca müsbet bir duruş sergileyen, talebelerini de menfi hareketten sakındıran, menfi icraatlara alet olmamak için, kendisine yapılan makam ve servet tekliflerini reddederek, bu uğurda her çileye razı olan ve eserleriyle hak ve hakikatı neşreden Bediüzzaman’ın fikirleri ışığında yayına devam eden Yeni Asya, müsbeti de, menfiyi de çok iyi tanır. Yerine göre “hayır”, yerine göre “evet” demesini çok iyi bilir. Geçmişte de bu “hayır” ve “evet” imtihanından yüz akıyla çıkmıştır. İsterseniz hemen bir hatırlayalım:

Devlet ve iktidarın gücünü arkasına alan ihtilâl anayasasına “evet” hususunda millete baskı yapılmasına, basın organlarının sindirilmesine rağmen, Yeni Asya merdane “hayır” demeyi bilmiş ve sonucuna da katlanmıştır.

1987’de siyasî yasakların kaldırılması hususunda, iktidarın ve iktidar şakşakçılarının “hayır” yönündeki baskılarına rağmen, Yeni Asya “evet” için çalışmış, az bir farkla yasakların kaldırılmasına vesile olmuştur. 2007’deki “Cumhurbaşkanını halk seçsin” referandumunda da, teklifin kimden geldiğine bakmadan, demokrasi için “evet” demiştir.

Bugünkü “evet-hayır” meselesinde, Yeni Asya iki tarafın birinde kendisine yer bulamıyorsa, meselenin haklı zeminde yürütülmemesinden ve siyasî hesapların aleti haline gelmesindendir. Yeni Asya bu meselenin altında değil, üstünde kalacaktır. Projektörlerini paketin ve referandumun üstüne çevirecektir. Zira bu “evet-hayır” cepheleri netamelidir ve bu cephelerin başını çekenlerin demokrasi karnesi zayıftır. Hem de değneğin iki ucu da bulaşıktır, bulaşmamak lâzım.

Kalan süreç içinde de Yeni Asya’dan beklenen odur ki, okurlarının şuuruna, basiretine ve vicdanına itimad ederek, herhangi bir tercihte ısrar etmeden, onları aydınlatsın. Sandıktan çıkan sonuca saygı duymakla beraber, darbe anayasasını tam sivilleştirinceye, inanç ve düşünce önündeki engelleri tam kaldırıncaya kadar haklı mücadelesine devam etsin.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Mikail Hocam
    Referandumda birYeni Asya okuyucusu nasıl bir tavır almalı? Yazınızda net bir cevap veremiyorsunuz. Yeni Asya kimsenin aleti olmadan tavır takınıyorsa bu tavrın adı nedir?
    Evet mi, Hayır mı yoksa Boykot mu? Bu sorunun cevabı çok mu zor? Risale-i Nur külliyatı bu konuda bir ipucu vermiyor mu? Bir fikir, kanaat ve cemaat gazetesi olan Yeni Asya milletin kaderini tayinde önemli bir etkisi olan bir siyasi olay karşısında net bir tavır sergileyemiyorsa, ne zaman sergileyecek?
    Demokrat adını taşıyan ve olma iddiasındaki bir siyasi partinin düştüğü içler acısı bir durumun bu belirsiz tavırda etkisi olabilir mi?
    Vicdan sahibi herkesin insan hak ve hürriyetleri alanında yetersiz de olsa olumlu kazanımlar getirdiğini kabul ettiği bir Anayasa değişiklik paketine “Hayır” denebilir mi? “Birşey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz” Tamamına Hayır dediğimiz bir anayasanın kısmen de olsa değişiklik imkanı ve fırsatı ele geçmişse, bu fırsat geri tepilir mi? Yazınızda sorularıma cevap bulmak isterdim. Saygılarımla.

  2. Kiymetli agabeyimiz Mikail Yaprak gazetemizin durusunun nasil olmasi gerektigi hususundaki kanaatini vazih bir dille izah etmistir. Allah razi olsun.

    Yorum yapan Nadir Hatipoglu bey kardesimizin hala kimsenin aleti olmadan nasil bir tavir alinmasi gerektigini sormasi, bu makaleyi bir kere daha okumasi gerektigine delalet eder.

    Risale-i ‘Nur’un günü birlik siyasi meselelere alet edilemeyecek kadar ulvi hakikatler icerdigini hatirlatmakta fayda var.

    Degistirilmeye calisilan maddelerin milletin kaderini tayin ettigi hususunda sizinle hemfikir olmayan kardeslerinizi siyasi tarafgirlik,inatcilik ve vicdasnizlikla itham etmek, dogru ile yanlisi ayirt edebilecegimiz acik bir örnektir.

    Referndum denildigi zaman akla ilk gelmesi gereken sey; herkesin kendi kanaatlerini hür bir sekilde ortaya koymasidir. kendisi gibi düsünmeyenleri bir mü’mine yakismayacak sekilde itham etmek, o referandumun asil mahiyetini ortaya koyar. eger hakikaten bu 24 maddelik degisim milletin hayrina ise, o zaman bu milletin oylarini kazanabilmek icin kullandiklari siyasi manevralarin bir kismini da mecliste kullanip, hic millete sunmadan mecliste degistirebilecek iradeyi gösterselerdi. yok eger mecliste alti üstü 24 tane maddeyi degistirebilecek güce ve iradeye sahip degillerse o zaman bir zahmet cekilsinler de, isi ehline biraksinlar.

    Vesselam

  3. Mikail hocam;

    Makaleniz için teşekkür ederim. Allah sizden razı olsun.
    “Hakiki demokratları siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya çalışanlaradır.” Şu kelimeniz çok güzel fakat Hakiki demokratları Demokrat Partide Partiden ihraç ediyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*