Yeni Asya ‘kara propaganda’ mı yapıyor?

alt

Aylardır süren bandrol ve haftalardır devam eden korsan madde konularında, doğrudan ilgili kişi olduğu halde şimdiye kadar ağzını açıp tek kelime etmeyen Kültür Bakanı Ömer Çelik nihayet konuşmuş.

Yeni Akit’in 19. sayfasında tek, Star’ın aynı sayfasında da üç sütuna verilen beyanlarında Çelik, bandrol meselesine şu yorumu yapmış:

“Bakanlığa yapılan bir ihbar neticesinde, şimdiye kadarki basımların Risale-i Nur’ların yasal vârislerinden izin alınmaksızın yapıldığı ortaya çıktı ve bütün bu basımlar kaçak durumuna düştü. Bunlara bandrol verilmesi Bakanlığımız açısından mümkün değil. Verdiğimiz andan itibaren suçlu durumuna düşeriz.”

Neymiş? Bu süreç “bir ihbar”la başlamış.

Oysa daha önce Bakanlık adına yapılan açıklamada, BİMER kanalıyla sorulan suallere verilen standart cevaplarda ve Müsteşar Yardımcısının Plan Bütçe Komisyonundaki beyanlarında, “bir ihbar”dan değil, BİMER’e yapılan “çok sayıda şikâyet ve başvuru”dan söz ediliyordu.

Peki, bunlardan hangisi doğru; “bir ihbar” mı, yoksa “çok sayıda şikâyet ve başvuru” mu?

Bakan, “Eserleri basmak isteyen yayınevlerinden, eser sahibinin yasal mirasçılarından belge getirmeleri istendi. Pek çok yayınevi bu belgeyi getireceğini söyledi. Fakat şu âna kadar yasal vârislerden gelen bir belge yok” diyor.

Yeni Asya’nın verdiği Seyda Ünlükul imzalı belgeyi kabul etmeyip, bu konudaki tavrı başından beri belli olan, yani “Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da karışmam, isteyen herkes basabilsin” diyen Saadet Ünlükul’dan da belge getirilmesini şart koşan Bakanlığın işi yokuşa süren tutumundan ise söz etmiyor.

1956’dan 1975’e kadar gizli, ondan sonrasında Yeni Asya ve Sözler Yayınevleri ile başlayıp, zaman içinde diğer yayınevlerinin de katılımı ile gerçekleşen risale basımları için “kaçak” diyen Bakan, izin vermemekle eleştirdiği yasal vârislerin bu basımlara yönelik bir itiraz ve şikâyetinin bulunmamasını neden örtbas ediyor?

Ve bu süreçte “merhumun talebelerinin büyük çoğunluğu”yla görüştüklerini söyleyen Çelik’in, “Bir-iki kesim hariç, bununla ilgili gerekli bilgilendirmeler yapılmış durumda” sözü, bir itiraf niteliğinde. Böylesine hassas bir konuda o “bir-iki kesim”i dışlamaya ne hakkınız var?

Dahası, dışlamakla da yetinmeyip, Star’a göre “bazı gazeteler”i, Yeni Akit’e göre “bir gazete”yi “kara propaganda yapmak”la suçluyor Çelik. “Başbakana ve bize karşı yanlış ifadeler kullanıyorlar” diyerek üste çıkmaya çalışıyor. Tut kelin perçeminden. Hem suçlu, hem güçlü.

Soru sormak, haksız ve yanlış bir uygulamaya itiraz etmek, sivil tepki hakkını kullanmak ne zamandan beri “kara propaganda” sayılıyor?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*