“Yeni Asya, puslu, fırtınalı zamanlarda bizi hiç yanıltmadı”

Mahmut Nurlan…

Termometrelerin 40 dereceyi aştığı, Temmuz ayın ilk haftası, havanın sıcak olduğu bu günlerde Niyazî-i Mısrî Hazretleri’nin;

“Bakıp cemal-i yare çağırırım dost dost /Dil oldu pare pare çağırırım dost dost dediği gibi, ben de Diyarbakır’dan dostlar diyarı Malatya’ya, Hâtem Levent kardeşimizin düğün dâvetine icabet etmek ve akabinde Mahmut Nurlan Ağabeyle bir röportaj yapmak üzere sabahın erken saatinde yola çıktık.

Dört saatlik bir yolculuktan sonra Malatya’ya vardık, otuz yıldan beri Yeni Asya Gazetesi temsilciliğini yapan vefa ve sadâkat kahramanı Ahmet Kurnaz Bey’in hizmet bürosuna gittim. Temsilciliğin yakınında bulunan Söğütlü Camii’nde Cuma namazımızı kıldık. 1936–1940 yıllarında rahmetli Abdülmecit Ünlükul’un Cumhuriyet Çarşısı’nda manifaturacılık yaptığı mekânı birkaç dakikalığına da olsa gezip merhum abimizi mânen derhatır ettikten sonra Medrese-i Nuriye’nin hizmet mahâlli olan Asya Apartmanı’na gittik. Akşam çay sohbetinde Nur hizmetinin sadık ve müstakîm kahramanları ile bir araya gelerek hasret giderdik.

Başta arz ettiğim üzere Malatya’ya gelişimin bir sebebi de Mahmut Nurlan Ağabey ile bir röportaj yaparak bazı hatıralarını derlemekti.

Bu fırsatı değerlendirerek, ilk sorumu kendisine yöneltiyorum:

Mahmut Nurlan kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?

11.04.1946 Doğanşehir, Fındıkköyünde doğdum. İlkokul Doğanşehir’de, Orta ve Endüstri Meslek Lisesi’ni Malatya’da okudum. 1967 yılında mezun oldum. 1967–68 tarihlerinde iki yıl kendi köyümde vekil öğretmenlik yaptım. 1969 yılında asrın reçetesi olan Risale-i Nur eserleri ile tanıştım. 1970’de askere gittim. Daha sonra Almanya’ya gittim. 2011 yılında Almanya’da emekli olarak Türkiye’ye dönüş yaptım.

Mahmut Ağabey, arkadaşlar arasında size neden “Baba Mahmut” diyorlar?

Malûmunuz ismim, Mahmut, Oğlumun ismi de Mahmut, torunumun da ismi Mahmut. Dolayısıyla bizi birbirinden tefrik etmek için bana “Baba Mahmut” diyorlar. Hatta iltifat olsun diye 1’inci, 2’nci, ve 3’üncü Mahmut diyenler de var.

Mahmut Ağabey, Türkiye ve Avrupa’da yarım asırdan beri Risale-i Nur hizmeti içerisinde bulundunuz, sergüzeşte-i hayatın ile alâkalı söyleyeceğin veya vermek istediğin mesaj var mı?

Efendim, Risâle-i Nurlarla ilk tanışmam Tabiat Risalesi ile oldu. Anlamak ne mümkün? Mecburî lügat istedim, âdeta her bir kelimenin altına manalarını yazarak okumaya başladım. Bu okumalar eğitim hayatımın ve hocalarımızın içimize işlediği tabiat putunu eritiyor ve beni bir yaratıcıya (Allaha) götürüyordu. Allah’ı tanımaya başladıktan sonra bizden ne istiyor diye araştırmaya başladım ve bütün bunları Risale-i Nur eserlerinde buldum. Risâle-i Nurlar’la müşerref olmak, şereflerin yükseği ve en kıymetlisi olduğu idraki içerisindeyim. Allah’ın bir fazlı, ikramı ve ihsanıdır, diye şükür ediyorum…

Aralık 1971’de Almanya’ya çalışmaya gittim. Evvelâ Dortmund civarında işe başladım. Sonra Düsseldorf’a taşındım. Türkiye’den Risale-i Nur kitaplarını istedim. Artık her fırsatta okuyordum. Bir gün mescit denen namazgâhta namazdan sonra cemaate Risale-i Nur’dan okuyordum. Afyon’lu Ömer isminde bir Ağabey, “kardeş bir de Yirminci Mektuptanda okur musun?” dedi. O yıllarda, Almanya gibi bir yabancı memlekette, bir Nur Talebesi ile karşılaşmak beni çok mutlu etmişti. Böylece Nur sevdalılarına kavuşmuş oldum. Çünkü o ana kadar yalnızdım ve şahsî olarak bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Çok geçmeden beş kişi olduk, Elhamdulillah. Mustafa Hız (Afyon), Ferhat Özer (Balıkesir), Ali Zeki Kaya, Ahmet Çakmak (İstanbul) ve bu fakir Mahmut Nurlan…

Artık sevinçliydim, aradığım kervanı bulmuştum, hizmet aşkı ile hemen bir daire kiralayarak dershanemizi açtık. Daha sonra üç arkadaşımız memlekete dönüş yaptılar, geride iki kişi olarak, yani on bir kuvvetinde, iki sene hizmete sarıldık, birçok kişi bu hizmet kervanımıza katıldılar. Başka yerlerde dershaneler açılmaya başladı. Açılan bütün dershanelerin açılışlarına gider, müfritane irtibatta bulunurduk, uzak yakın fark etmezdi. Hafta sonları çantama Yeni Asya Yayınları’nı doldurup mahalle mahalle, semt semt, çarşı çarşı geziyorduk. Durmak yok! Nerelere ulaşabilseydik dergi ve gazetemizi bırakırdık. Hizmetin halâvetinden olsa gerek, yorgunluk nedir bilmezdik…

Bu şekilde Almanya’da hizmetler inkişaf etti, Elhamdulillah. Beraber olduğumuz dâvâ arkadaşlarımla emekli olduktan sonra bu kutlu dâvânın Avrupa kısmını, gözümüz arkada kalmayacak şekilde çok güzel yetişen ve hizmete sahip çıkan gençlere bayrağı teslim ederek, herkes memleketine ben de Niyazî-i Mısrî’nin diyarı Malatya’ya, memleketime döndüm. Hizmette emeklilik olmaz, Rabbim son nefesimize kadar bu hizmetlerde istikametten ayırmasın. Âmin…

Risaleleri ve hizmeti tanımamızla birlikte gazetemizi de tanıdık, elhamdülillah.. O gün bu gündür yaklaşık 48 yıldır gazetemizin bilâistisna hemen hemen her sayfasını hem de tarihi ne kadar eski olursa olsun mutlaka okurum. Yeni Asya, puslu, fırtınalı zamanlarda bizi hiç yanıltmadı, elhamdulillah… Ve şundan da çok eminim ki; önümüzdeki zaman diliminde Yeni Asya Gazetesi çok daha iyi anlaşılacaktır. Yeni Asya Gazetesi daima hukuktan ve adaletten yana, “Hakkın hatırı âlidir hiçbir hatıra feda edilmez” düsturu ile dik duruşunu göstermiştir.

Mahmut Ağabey, son olarak okuyucularıma bir tavsiyeniz olacak mı?

Malûmunuz olduğu üzere bizim hizmetimiz hizmet-i Kur’âniyedir. Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’ın hakikî bir tefsiridir. Âlem-i İslâm’ın ve ehl-i imanın malıdır ve bu vatan ahalisinin İslâmî bir maden-i iftiharıdır. Risale-i Nur, bu zamanda ve istikbalde bir seyfü’l- İslâmdır. Elden geldiği kadar bu eserleri insanlara ulaştırmak lâzımdır. Çünkü bu eserler beşerin halâskârıdır. Bundan dolayı bu eserleri anlayarak okuyalım, anladığımızı çevremize anlatalım, anlatalım….

Duâya çok muhtaç olduğumuz şu günlerde, ülkemiz ve âlem-i İslâm adına bol bol duâ edelim. Selâm ve muhabbet ile…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*