Yeni Asya vasıtasıyla insanlara Risale-i Nur’u ulaştırdık

Eğitimci Mustafa Ergün ile Yeni Asya Neşriyatı, hatıraları, Eğitim müfredatı ve talebelere yönelik hizmeti konuştuk

*Hocam adet üzerine sizi tanıyabilir miyiz? Mustafa Ergün kimdir?

1954 Diyarbekir doğumluyum. İlk tahsilimi sevgili annemden aldıktan sonra, ilkokul sonrası, ortaokul ve lise tahsilimi Ziya Gökalp Lisesinde yaptım. Marmara Üniversitesi, Fransızca Bölümü, 1975-1976 mezunuyum. Otuz üç yıl çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptım. Üniversitede okurken, yakın akrabam ve çocukluk arkadaşım olan Ahmet Akgündüz ve ailesi vasıtasıyla Risale-i Nurlar’ı tanıdığımda üniversite son sınıftaydım. Üniversite öncesi, kütüphanelerde Türk Klâsiklerini ve Dünya Klâsiklerini inceleme imkânı buldum, emekliyim.

*1980’li yıllarda Diyarbekir Yeni Asya Neşriyat satış işlerini yürüttünüz. Dünden-bugüne Yeni Asya Neşriyatı hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?

1980 İhtilâli ve sonrasındaki uygulamalardan her kesim gibi cemaatimiz de olumsuz etkilenmişti. O ağır şartlar altında şehrin merkezi yerinde Yeni Asya Kitapevini açmıştık. Kitabevinin açılmasıyla adeta hizmetlerimiz katlanmış ve yeni bir aşk ve şevk vesilesi olmuştu.

Risale-i Nurlar, özel bir cam bölmede teşhir ediliyordu. Kitabevi o yıllarda adeta bir medrese gibi görev yaptı. Nur’un âşıkları, dostları bu mekânda buluşuyor, Nurlar’ı temin edip, müzakere imkânı buluyorlardı.

O dönem, yayınevimiz ve yayınlarımız alanında söz sahibiydi. Yeni Asya’nın söz sahibi olup markalaştığı bir dönemdi. Kitabevimiz vasıtasıyla binlerce eve Risale-i Nurlar, onun izahı ve şerhi mahiyetindeki yayınlarımız ulaştırılmıştı.

* Risale-i Nurlar’la ilgili hatıralarını bizimle paylaşır mısınız?

Kitabevinin işlerini yürüttüğüm dönemde çok sayıda tatlı hatıralarımız oldu. Bir kaçını arz edeyim. Bir kış günü, kitabevine, gelen bir havacı pilot binbaşı, sobanın yanını göstererek, ”Burada bir süre oturabilir miyim?” dedi. Kendisini buyur ettik, çay ısmarladık; ancak kalma süresi uzayınca bunu bir fırsat bilerek “İşaratü’l-İ’caz”dan Üstadımızın mükemmel bir “şeriat” tarifi olan bölümü okuyup izah ettim. Beni dikkatle dinledi ve “Eğer şeriat bu kitapta anlatıldığı gibiyse ben bu şeriatı kabul ediyorum” dedi.

Yine bir gün, ilk bakışta, köy imamı havası veren bir zat, fotokopi işi için kitabevine geldi. Fotokopi yaptırdığı metinler İncil’e aitti. Diyarbekir Meryem Ana Kilisesi’nin Papazı Yusuf Efendi’ymiş. Bu gidiş gelişler sonucu kendisine meâllî bir Kur ân’ı Kerîm hediye ettim. Daha sonra gelişen münasebetler sonucu, Ondokuzuncu Mektuptan, İncil, Zebur ve Tevrat’tan Peygamberimize (asm) işaret eden bölümlerin bulunduğu meseleleri fotokopi ederek Yusuf Efendi’ye ve onun vasıtasıyla tanıştığımız Mardin’deki Deyru Zeferan Manastırı’nda görevli İbrahim Efendi’ye gönderdik.

Daha sonra kadim dostum Prof. Dr. Mehmet Coşkunsel ile birlikte Yusuf Efendi’yi görevli olduğu kilisede ziyaret ettik. Bu ziyaretimizde, kilisenin avlusunda ayin için orada hazır bulunan cemaatine ve Yusuf Efendi’ye “Uhuvvet Risalesi”nden ders yaptık. Yeni Asya kitabevi adeta bir dershane halinde hizmete vesile oluyordu.

* Hocam, tecrübeli bir eğitimci olarak bugünkü eğitim müfredatını nasıl değerlendiriyorsun?

Eğitim sistemimiz ve müfredatımızla alâkalı şunları söyleyebiliriz:

1- Eğitim müfredatının her aşamasında, hatta okul öncesinde dahi, vicdanın ziyası ve ihtiyacı olan, dinî ilimlerin, yaşadığımız çağın modern imkânları da kullanılarak verilmesi gerekir.

2- Hatta dinî ilimler verilirken, aklın ihtiyacı olan medenî fenlerle birlikte, kaynaşmış bir şekilde verilmesi gerekir.

3- Okullarımızdaki dinî ilimler konusundaki boşluğu aile bu konuda kendisini yetiştirmiş fedakâr öğretmenlerimiz ve sivil toplum kuruluşları kapatmaktadır.

4- İnsanı odak noktasına koyan önceliği hak, hukuk ve adalet olan insanlığın dünya ve ahiret saadeti için çalışan bir nesil yetiştirmemiz gerekir.

5- Prof. Dr. İbrahim Canan’ın, çocuk terbiyesi için kaleme aldığı kitabında belirttiği “Çocuk eğitimi anne tercihiyle başlar” ifadesinde olduğu gibi, özellikle annelerin yetişmesine özel bir önem verilmelidir.

* Risale-i Nur hizmetinde bulunan talebelere vermek istediğin mesajın varsa alayım.

Risaleleri, doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ortaya koyabilmek için düzenli ve devamlı bir şekilde okumak, anlamaya çalışmak ve hayatımıza o yüksek hakikatleri uygulayıp Kur’ân’ın bu asra bakan yüksek hakikatlerine ayine olmaktır.

Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin şu tesbitini daima göz önünde bulundurmak: “Bizim işimiz hanımların iğneyle oya yapması gibi zahmetli ve sabır isteyen bir iştir.” Muhataplarımızı ve birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızı kırmadan, küstürmeden, onlara şevk verecek, onları cesaretlendirecek, hizmete sevk edecek şekilde davranmaktır.

Yıllarca kendileriyle meşgul olduğumuz, okuma programlarımıza, sohbetlerimize iştirak etmiş öğrencilerimizin ve muhataplarımızın yıllar sonra Risale-i Nurlar’ı temin edip okudukları, hizmet ettikleri tarafımızdan müşahede edilmiştir. Biz vazifemizi yapmakla mükellefiz, netice Cenab-ı Hakk’a aittir.

* Bu röportaj imkânını bana sağladığınız için teşekkür ederim.

Biz de size teşekkür ederiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*