Yeni Asya ve dâvâ

Elbette ki Yeni Asya ‘dâvâ’nın kendisi değildir. Fakat mücadele meydanlarında bayrak veya sancaktarın ehemmiyetini biliyoruz.

Efendimiz (a.s.m.) ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeydandır’ diyor. Zalim idarecilere itirazın ehemmiyetini haber veren yüzlerce hadis-i şerif vardır. Yeni Asya; hem üslûbunu, hem zamanlamasını ve hem de mesajını Risâle-i Nur’dan alarak hayatı boyunca zalimlere, haksızlara ve müstebitlere karşı adalet, hukuk ve hürriyet dilleriyle konuştu ve konuşuyor. 12 Mart cuntasının korku salan generallerine hangi dil ile konuşmuş ise, 12 Eylül’ün hürriyetşiken örfî idare komutanlarına aynı eda ile cevap vermiş; yalnız kendi camiasını savunmamış, mazlûm ve mağdur bütün ehl-i imanın avukatı olmuştur. 12 Eylül’ce nezarete alınan Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendiyi müdafaa ettiği gibi, 1970’li yıllarda Fethullah Gülen Hocaefendinin hizmetlerine yapılan taarruzlara da aynı üslûp ile cevap vermiştir. 28 Şubat’ın yine Fethullah Hoca için ‘yalan ve tezvirattan’ oluşan dosyasına ‘paçavra’ diyen Yeni Asya’nın savunduğu dâvâ bir bütündür, umum ehl-i imanı ve mazlûm insaniyeti içine alır.

Yeni Asya’nın ihtilâlciler tarafından defalarca kapatılmış olması ve kapalı tutulduğu günler itibariyle rekoru elinde bulundurması, yukarıdaki ifadelere bir başka nesnet oluyor.

Risâle-i Nur’un dâvânın bir unsuru olarak gündeminde tuttuğu en ehemmiyetli bir meselesi de ‘doğru İslâm’ meselesidir. İfsad şebekelerinin maddî-manevî yardımıyla destekledikleri bid’alarla tahrip edilmek istenen ‘doğru İslâm’ı Kitap, Sünnet ve icma çerçevesinde müdafaa ediyor. Teorik ve pratik olarak gazetemizin sayfalarından inmeyen bu mücadele, karşı hücumların kesilmemesiyle anlaşılıyor ki, kıyamete kadar devam edecek. Bu çerçevede doğru İslâmı zamanımıza ders veren Risâle-i Nur’un serbestiyeti dâvâsını kazanan Yeni Asya, şimdi de Risâle-i Nur’un ve Nur Talebeliği mesleğinin tahrif ve tahribine çalışanlarla mücadele ediyor. Risâle-i Nur’un altı bin küsur sayfalık külliyatının nokta ve virgüllerine dahi büyük kıymet veren gazetemiz, küçülen global dünyada Risâle-i Nur’un tahrifine, istismarına ve ahiret dışındaki dâvâlara alet edilmesine karşı başlattığı dahilî ve haricî cihadını İnşaallah kıyamete kadar sürdürecektir.

Yeni Asya’nın savunduğu tezlerden birisi de ‘doğru tarih’ tezidir. Son yüzyılın tarihî hakikatlerini kendi hasis menfaatleri için tersyüz eden resmî tarih ideoloilerine karşı şimdiye kadar büyük mücadele veren Yeni Asya, Yakın Tarih Ansiklopedisi ismindeki çalışmasıyla millete bir inkılâp yaşatmıştır. Hem Türkiye’de ve hem de Avrupa’da doğrulara ulaşmayı kuvvete dayanan kanunlarla engelleyenler, insaniyetin hür fikrine dayanan ‘doğru tarihe ulaşma’ gayretine dayanamayacaklardır. Yeni Asya hedefe kadar bu tezi savunmaya devam edecektir.

Yeni Asya hayatı insanlara en doğru şekilde yansıtmaya çalıştığı gibi, okuyucularını hayata hazırlamayı da aslî görevleri arasında saydı. Materyalist medeniyetin savaş, ihtilâl ve iğfallerle hakim olmaya çalıştığı hayatta; insanca ve Müslümanca yaşamayı Yeni Asya hem savundu ve hem de amelî tarzını gösterdi. Ahirzamanın zulümlü, dehşetli, insafsız ve aldatıcı hayatında en çok işkence ve eziyete dûçar olmuş yaşlıların, çocukların, kadınların ve hastaların dertlerini hep gündemde tuttu ve tutuyor. Takva dairesinde yaşamak isterken itilip-kakılan dindarlarla, Sünnet-i Seniyyeyi hayatlarına taşımaya çalışan mü’minlerin sığınaklarının başında hep Yeni Asya geldi. Merak edenler, onun macera dolu arşivlerine bakabilirler.

Türkiye insanının şahsî hayatına musallat olmuş faiz, israf, yalan, ticarî ahlâksızlık, aldatma, hırs ve tamahkârlık hastalıklarına çarenin nasıl bulunacağını da Yeni Asya yazdı, çizdi ve yorumlamaya devam ediyor.

Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, Yeni Asya, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin Kur’ân ve hadisten lemean eden Risâle-i Nur Külliyatındaki hakikatleri ‘yayın ilkeleri’ olarak kabul ettiğinden, hadiseleri hep o çerçevede değerlendirdi, tenkid etti, yorumladı veya tasdik etti.

Bazen çevremizde Yeni Asya’nın hadiselerle tekzip edilmesini, için için isteyenler çıkabilirler. Fakat biz, Yeni Asya’nın onların da hayırhahı olduğuna inanıyoruz. Zira mağduriyetlerinde, musibetzede olduklarında veya beşerî bir ihtiyaç anlarında herkesten önce yanı başlarında Yeni Asya’nın Rabbimizin Rahim ismine mazhar elini göreceklerdir. Şu kırk senelik hayatımızda, hadiselerin hep bu minval üzere cereyan ettiğini, bizimle yürüyenler gördü ve yaşadı.

Bediüzzaman Hazretlerinin Van Kalesinden aşağı kaydığı anda, hayatından üstün tutarak seslendirdiği ‘dâvâm’ kelimesini, gazetemiz hep başı üstünde tuttu. Elhamdülillahi hâzâ min fazlı Rabbî…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*