Yeni Asya yenilenmeli mi?

Her zaman “yenilenme” taleplerine açık olan bu gazetenin sorumlu ve yetkilileri; dâvâya gönül veren bütün kitle adına, eminim ki, bu yöndeki taleplerin asıl maksadına bakar.

Gazetenin büyümesi, gelişimi ve daha geniş kitlelere ulaştırılması maksadına matuf, iyi niyetli bütün taleplere kulak tıkanmaz, bilâkis kulak kabartılır.

Kabuk değiştirme, revizyon, üslûp, mizanpaj, teknik dokümanlar, kalifiye eleman, araç ve gereçler, hizmet içi eğitimler, gazetecilik mesleği seminerleri, vesaireler hususundaki görüş ve tavsiyeler, vizyona yönelik talepler elbette dikkate alınır ve değerlendirilir.

Ama “yenilenmek“ kılıfı içinde gazeteyi mesleksizliğe sürükleme, misyonunu unutturma anlamındaki taleplere karşı bu gazetenin cevabı her zaman açık ve net olmuştur.

“Bu kafayla bir yere varılmaz, fikirlerinizi ve misyonunuzu değiştirin” şeklindeki çağrılara asla itibar edilmemiş, bundan sonra da itibar edilmeyeceği kesindir.

Bugün 44. yılına adımını atan Yeni Asya Gazetesini, fikriyatından ve çizgisinden saptırma anlamına gelen telkinler ve baskılar, daima Allah’ın izniyle püskürtülmüştür.

Kaldı ki, artık zamanın çarkları, bu gazetenin savunduğu evrensel değerlerin lehine dönüyor ve dönecektir.

İşte 28 Şubat macerası, gazeteniz tarafından masaya yatırılıyor. Bugün kimlerin kimler tarafından sorgulandığını ibretle seyrediyorsunuz. Kimlerin aksi maksatlarıyla nasıl tokat yediklerine, kendi kazdıkları kuyulara nasıl düştüklerine, feleğin çarklarının nasıl ters işlediğine bakıyorsunuz.

Bakınız, Bediüzzaman da, ta yüz yıl öncesinden bu günlere işaret ediyor gibi:

“Millet uyanmış; mugalâta ve cerbeze ile iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telâkki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır, inşaallah.”
«««

Böyle yüzyıl öncesinden istikbâli gören bir göz sahibinin fikirleri istikametinde yayın yapan bir gazetenin, görüş ufku zaafiyeti ve fikir karmaşası gibi bir problemi asla olamaz.

Lâkin, kabuk değiştirme ve revizyon anlamındaki yenilenmeye her zaman ihtiyaç vardır ki, imkânlar dahilinde bu da yapılıyor. Bu yöndeki gayretlerin yeterli olup olmadığı meşrû zeminlerde her zaman tartışılabilir. Yeri ve zamanı gelmişken, izninizle bir-iki noktaya da biz değinelim..

Üslûp ve gerçekleri sunum tarzları, gelişmelerin seyrine göre yeniden dizayn edilebilir nitelikte konular.

Yazarlar, muhabirler ve çalışanlar daima kendilerini yenilemeli ve geliştirmeli.

Risale-i Nur hakikatlerinin hayata yansımaları, sade bir üslûpla ve olaylar aynasında sunulmalı. Ama en yeni okuyucu da onun orijinalinden mahrum bırakılmamalı ki, Bediüzzaman köşesi bunu sağlıyor.
«««
Ve geçmişten günümüze bir anekdot…

Haftalık bir Osmanlı gazetesinin, 1 Haziran 1896 tarihli nüshasındaki “Mesleğimiz” başlıklı bir makale, yaklaşık 117 yıl öncesinden günümüze ışık tutacak kadar taze görünüyor.

Bilhassa şu cümlelere dikkat lâzımdır:

“Zamanımız, terakki etmek, ileri gitmek, kendi terbiye-i İslâmiyemizi muhafaza ve siyanet eylemek zamanıdır. Din nedir, namus nedir, iffet, istikamet, sadakat, hamiyet sözleri ne demektir. Allah’a ve Resulüne itaate nasıl memur olmalıyız, (…) gibi ciddî meselelerle iştigale mecburuz.”

“Muharrirlerimiz, umuma faydalı fikirleri açık sözlerle anlatsınlar.“

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*