Yeni Asya’ya bakılıyor

Buradaki “bakmak”, “kulak asmak” ve “önem vermek” mânasındadır.

Kendi okuyucularının ve takipçilerinin dışında da Yeni Asya’ya bakanların, aradığını bulmak adına sayfalarında göz gezdirenlerin, duruş ve çizgisini tasvip ve takdir edenlerin, hatta mecrasını bulunca, kendilerine göre değerlendirenlerin varlığından çeşitli vesilelerle haberdar oluyoruz.

Bugün Yeni Asya’nın yazıp hatırlattığını, akabindeki gün veya günlerde bir başka basının konu alanında nazara verdiğine çok şahit olunmuştur.

En yakın misalini şu “Yargıtay’dan örnek karar” meselesinde gözlemledik. O konuya ilk dikkat çeken Yeni Asya oldu. Gücünü Yeni Asya’dan ve şahs-ı manevîden alan ve nefesini muarızların ensesinde hissettiren Kâzım Güleçyüz konuyu hukukî bir çerçevede ele aldı. Sonra bir iki gazete aynı paralelde yorumlarla konuyu manşete taşıdı.

Yeni Asya’nın İttihad’la başlayan mazisi böylesi örneklerle doludur.

Demokratik haklarını kullanmada, hukuk ve adaleti savunmada, din ve vicdan hürriyeti kapsamında baskılara karşı direnişinde, müstehcenliğe karşı mücadelesinde, Risale-i Nurlar’ı neşretmede, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni bütün yönleriyle tanıtmada, Risalelerin sadeleştirilmesine ve devlet tekeline alınmasına karşı yaptığı mücadelede ve bunun gibi daha nice haklı ve müsbet alanlarda “bakılacak” ve itibar edilecek tek adres olmuştur Yeni Asya!

1982’de darbe anayasası referandumunda “hayır”ın rengi mavi idi. Bu yüzden maviyi övmeye cesaret lâzımdı. Mavili övgülere askerin allerjisi vardı. 1987’de siyasî yasakların kalkması için ANAP iktidarı döneminde yapılan referandumda da “evet”in rengi mavi idi ve övgüsü iktidarca yadırganır olmuştu. Her iki durumda farklı misyon taşıyan “mavi”yi sahiplenen Yeni Asya, medya tarihinde destan yazmıştır. Hatta denilebilir ki, 1987’de siyasî yasakların kaldırılması referandumunda “evet” şıkkındaki kıl payı fark Yeni Asya’nın dağıttığı yüz elli bin kadar broşürle sağlanmıştır.

Yeni Asya’ya bir de muarızane ve hasmane bakış vardır ki, gazetenin her noktasına baktıran bir bakış!

Ne için?

Tenkid için!

Yıpratmak ve zayıflatmak için!

Bir açık nokta bulamayınca da, bir kulp takmak için!

İftira için!

O kadar inceden inceye incelenir ki bazen, “Bu haberin değeri bu kadar mıydı, neden böyle küçük puntolarla iç sayfaya alınmış” diye itirazlar da gelir.

Yeni Asya’ya bir de geçtiğimiz 1 Kasım’da Tokat’ta bir bakıldı ki, aman ne bakış! Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir bakış! Basın tarihinde görülmeyen ve ahlâk felsefesinde yeri olmayan bir bakış! Kitapseverlerin dâvet edildiği Tokat Fuarı’nda 31 Ekim’de yerini alan Yeni Asya Neşriyat’ı gün boyunca büyük bir alâka görür. Ziyaretçiler doya doya bakar. Meğer bu bakanlar arasında düşmanca bakanlar da varmış ki, bu “bakış” gece vakti “yıkış”a dönüşür. O güzelim stand talan edilir. Haklı Yeni Asya’ya düşen de, bu haksızlığı yargıya taşımak olur.

Sosyal medyada da Yeni Asya’ya hem çok bakılıyor hem de çok kafaya takılıyor.

Son gelişmelerin son gidişatının son şekline ve bu şekilden türeyen bazı şaşkınlara da bakınız ki; sen sosyal medyada doğru bir söz paylaşıyorsun, bazı şaşkınlar sana değil de, Yeni Asya’ya çatıyor!

Son olarak, Yeni Asya’nın bir makalesinde işlenen bir mevzunun zamanla kendi zeminine taşındığına bir misal arz edeyim.

O makaleden küçük bir bölüm:

“Tamam, hem Anneler, hem Babalar Günü onlara mübarek olsun. Ben yetim ve öksüz biri olarak, onları kıskanmıyor, bunun kompleksine kapılmıyorum. Zira dünyada milyonlarca öksüz ve yetim vardır. Her an, her saniye buna yenileri ekleniyor.

Hem zaten Habib-i Ekrem (asm) Efendimizin hem yetim, hem öksüz büyümüş olması da, teselli kaynağı olarak bize yetiyor ve artıyor bile.

Öyleyse mesele nedir?

Mesele şudur:

Geliniz ülkemizde ve dünyada bu kadar anılan günlere bir yenisini daha ekleyelim ve bunun kabul görmesi için çalışalım.

Adını da koyalım:

“Öksüzler ve Yetimler Günü”

(Mikail Yaprak, 14.5.2009 Yeni Asya)

Ve dört yıl sonra, Gine’nin başşehri Conakry’de düzenlenen Dışişleri Bakanları Konseyi 40. Oturumu’nda İHH’nın teklifini görüşen İİT, her yıl Ramazan ayının 15. gününün İslâm âleminde “Dünya Yetimler Günü” olarak idrak edilmesini karara bağladı.

Dünya Yetimler Günü’nün ilki, Ramazan ayının 15. gününe denk gelen 12 Temmuz 2014’te idrak edildi.

Yani Yeni Asya’da yapılan bir ilânat, sonunda gerçek zemininde de ma’kes bulmuş oldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*