Yeni bir başlangıç: ÜÇ AYLAR

Yeniden üç aylara bizleri kavuşturan Rabbimize sonsuz hamd olsun! Hayatımızda zaman zaman yeni başlangıçlara ihtiyaç duyarız.

Dinî manada tertemiz sayfaların açıldığı ve eksikliklerin giderilerek daha iyi bir kul olma kararının alındığı aylardır üç aylar. Gönül ister ki hata ve eksiklik hayatımızda hiç olmasın. Ancak beşeriz. Bazen şaşabiliyoruz. Ahir zamanda yaşadığımız için manevî dünyamıza hiçbir zamanda olmadığı kadar hücum ediliyor. İşte, Bediüzzaman Hazretleri içinde bulunduğumuz bu ruh halini şu şekilde özetliyor:

“Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; mânevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir. Şuhur-u selâse ve muharremede âlem-i İslâmın mânevî havası, umum ehl-i imanın âhiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı sâfileştiriyor, güzelleştiriyor, müthiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder. Fakat o şuhur-u mübareke gittikten sonra, âdetâ o âhiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi, dünya sergisi açılmaya başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı müzahrefe o manevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 69)

Görüldüğü üzere iki ayrı zaman dilimi kıyaslanıyor. Üç aylar ve diğer zamanlar. Üç aylar bitince de yeniden sarsılmaya başlıyoruz. Peki, üç ayları diğer aylardan ayıran en temel özellik nedir? Cevabı sanırım yaşantımızda gizli. Üç aylar en fazla “helâl!” dairesinde yaşadığımız ve en fazla “haram!” dairesinden kaçındığımız aylardır. Böyle olunca hem ferdî olarak, hem ülke olarak ve hem de insanlık olarak huzurlu bir zaman dilimini lehimize şahit yaparak üç ayları geçiyoruz. İstatisliklerde bu neticeyi teyit ediyor. En az suçun işlendiği, en az kötü alışkanlıkların yapıldığı ayların üç aylara denk gelmesi tesadüf olmasa gerektir.

Üç aylar bazen yaz aylarına denk gelir. Bu kritik zamanlarda insan ister istemez menfi olarak etkilenmesi ihtimali vardır. Bu tehlikeyi gören Üstad, çözümü de gösterir:

“Aziz, sıddık, sarsılmaz, usanmaz, çekinmez, çekilmez kardeşlerim;

Evvelâ: Bu yaz, derd-i maişet cihetiyle ve bu şuhur-u selâse, ibadet haysiyetiyle bir derece Nurlar’ın kitabetine fütur verebilir diyenlere beyan ederiz ki: Bilâkis, yazmaya şevk verir ve vermek gerektir. Çünkü Nur’un hizmeti, hem maişet, hem rahat-ı kalbe bereketleriyle yardım ettiği gibi, ibadet-i tefekkürî nev’inden olması cihetiyle, mübarek ayların sevaplarına büyük yardımı olur.” (Emirdağ Lâhikası, s. 199)

Zamanımızın metanet zamanı olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. Hizmette sebat göstermemiz gerekir. Aksi halde sadece biz değil, hizmetimizin de zarar göreceğini Üstad Hazretleri ifade etmektedir: “Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maişet meşgalesi hengâmı ve şuhûr-u selâsenin çok sevaplı ibadet vakti ve zemin yüzündeki fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu cihetle, gayet kuvvetli bir metanet ve vazife-i nuriye-i kudsiyede bir sebat olmazsa, Risale-i Nur’un hizmeti zararına bir atâlet, bir fütur ve tevakkuf başlar.” (Emirdağ Lâhikası, s. 71)

Risale-i Nurlar’ı tanımak çoğu insana nasip olmayan bir lütuf. Ne kadar şükretsek azdır.

Rabbim cümlemizi üç ayların hakkını veren kullarından eylesin inşaallah. Amin…

Cenk Çalık

Benzer konuda makaleler:

1 Geri Dönüşüm

  1. Bediüzzaman üç ayların nasıl değerlendirilmesini tavsiye eder? | EuroNur.tv

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*