Yeni bir medeniyet ve Risale-i Nur’un dili

Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur’la, aynı zamanda yeni bir medeniyet inşâ etmekte, yeni ve orijinal bir bakış açısı getirmektedir. Risale-i Nur ferd, aile, toplum ve bütün insanlığı kucaklayan, her tabakanın hayat safhalarına bakan ilmî bir hitaptır. Gelişen ve değişen teknoloji ve ilimleri dikkate alan, yeni bir kültür, yeni bir medeniyettir bu. Bu bakış, Kur’ânî bir bakıştır. Diğer bir ifâdeyle, Kur’ân’ı, asrımızın idrakine göre yorumlamakta, tefsir etmekte, çağın anlayışına sunmaktadır.

“Mahzen-i mu’cizât ve mu’cize-i kübrâ olan Kur’ân-ı Hakîm, nübüvvet-i Ahmediye (asm) ile Vahdâniyet-i İlâhiyeyi, o derece kat’î ispat ediyor ki, başka bürhana hâcet bırakmıyor. Biz de onun tarifine ve medâr-ı tenkid olmuş bir iki lem’a-i i’câzına işaret ederiz.

İşte, Rabbimizi bize tarif eden Kur’ân-ı Hakîm, şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi, şu sahâif-i arz ve semâda müstetir künûz-u esmâ-i İlâhiyenin keşşâfı, şu sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakàikın miftâhı, şu âlem-i şehâdet perdesi arkasındaki âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı Rahmâniye ve hitâbât-ı Ezeliyenin hazînesi, şu âlem-i mâneviye-i İslâmiyenin güneşi, temeli, hendesesi, âlem-i uhreviyenin haritası, zât ve sıfât ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı nâtıkı, tercümân-ı sâtıı, şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi, hikmet-i hakikisi, mürşid ve hâdîsi; hem bir kitâb-ı hikmet ve şeriat, hem bir kitâb-ı duâ ve ubûdiyet, hem bir kitâb-ı emir ve dâvet, hem bir kitâb-ı zikir ve mârifet gibi, bütün hâcât-ı mâneviyesine karşı birer kitap ve bütün muhtelif ehl-i mesâlik ve meşârib olan evliyâ ve sıddîkînin, asfiyâ ve muhakkikînin her birinin meşreblerine lâyık birer risâle ibrâz eden bir kütüphâne-i mukaddesedir.

“Hem Kur’ân, müessistir, bir Din-i Mübînin esâsıdır ve şu âlem-i İslâmiyetin temelleridir ve hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeyi değiştirip, muhtelif tabakata” hitap etmektedir. Elbette, her kesim, ondan hissesini alacaktır. Her tabakanın diline göre konuşacaktır. Dolayısıyla, Risale-i Nur, Kur’ân’ın bu özelliğiyle hemhâl olup, aynı zamanda onu yansıtacaktır.
***

Bu kararmış çağda, sararmış duygular devrinde, karmakarışık fikirler arasında, darma-dağınık hisler içerisinde, kip kirli bir dönemde, bunalmış bir sosyal hayatta, perişan bir dünyada, vahşet ve bedeviyet sahrasında, cehalet karanlığında, sömürü düzeninde, kulun kula köle edildiği vasatta, duyguların esaret altına alındığı bir karmaşa içinde;

Risâle-i Nur, yeni bir kültür sunar, yeni bir medeniyet inşa eder, yeni bir dünya nizâmı getirir, yeni hayat takdim eder, yeni bir çığır açar ve Asr-ı Saadetin ruhuna sadık yepyeni bir model, huzur ve mutluluk dolu aydınlık, müjdeli bir istikbal, bir sistem, sunar bize…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*