Yeni köprüler kurmak

Şanlı ecdad hem maddî, hem manevî “köprüleri” her yerde tesis etmiş. İlk önce gönüller üzerine kurulan “köprüler”, daha sonra, dereler, ırmaklar, nehirler, göller, denizler ve kıtalar üzerine kurulmuş. İ’lâ-yı Kelimetullah için!

İslâm’dan, Kur’ân’dan aldığı tükenmez bir manevî güce dayanarak bütün cihanda bir “manevî cihadı” başlatan mümtaz ecdadımızdan Cenab-ı Hak ebeden razı olsun. Tek tek gönül imar etmekten başlayan bu yolculuk, sıradağları da, asırları da aşarak bütün âlemi kuşatmış. Fertlerden başlayan bu kervan şimdilerde, devletleri ve kıtaları kapsadı.

İman-Kur’ân dâvâsı, Son nebînin (asm) sağlığında, Asya, Anadolu, Afrika’ya uzanmıştı. Şimdi, ise peygamber emaneti “tebliğ ve irşat” metoduyla son müceddidin rehberliğinde aynı şekilde devam ediyor. Son asrın müçtehidinin himmet ve gayreti ile, halis, fedakâr, sadakatli, istikametli müntesipleri Avustralya’dan İsveç’e, Japonya’dan ABD’ye, Arjantin’den Moğolistan’a, Rusya’dan Nijerya’ya kadar dünyanın iki yüze yakın ülkesinde “Nurdan köprüler” kuruldu. Bu köprüler, kıyamete kadar da inşallah devam edecek.

Aşk ve şevk verici hizmetler hem Anadolu’da, hem de—başta Avrupa kıtası ağırlıklı olmak üzere—bütün dünya üzerinde devam ediyor elhamdülillah.

İki haftayı aşkın bir süredir Avrupa’da, özellikle Fransa ağırlıklı olmak üzere Almanya’da bulunuyoruz. Aynı zamanda buradan dünyanın yirmiye yakın ülkesiyle bire bir telefon ve internet bağlantısı ile devamlı olarak temas halindeyiz. Geçmişte hayal bile edemediğimiz hizmetlerin kokusunu alıyoruz ve ayak seslerini işitiyoruz.

Nurun bütün müntesipleri bu “ağırlığı” kaldırmaya, yeni sorumluluklar almaya, yepyeni “köprüler” kurmaya hazırlıklı olmalılar. “Gelen neslin kapısında durmamak için, engel olmamak için!”

O ihtiyar, hastalıklı, her an kontrolde ve göz hapsinde tutulan Üstadın, sağlığında Risale-i Nur Külliyatını beş lisana tercüme ettirip, o­n dört ülkeye ulaştırdığını Tarihçe-i Hayat’tan tespit ettiğimde, bir yabancı dil öğretmeni olarak kendimden utandım.

Fransa’da çok kısıtlı sayıdaki hizmet ehlinin gayret ve fedakârlıkları bana ilerisi için ümit verdi.

ImageÜç günlük Almanya seyahatim süresince, Almanya’nın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, genç, ihtiyar, emekli ve çalışan, erkek ve bayanların programlı ve gayretli çalışmalarını görmekten büyük keyif aldım.

Bıyığı terlememiş yirmiye yakın gencin umre ziyareti, ortaokul-lise seviyesindeki bir başka grubun anavatandaki hizmet merkezlerinde seyahatleri, gençlerin de ihmal edilmediğinin en büyük göstergesiydi.

Ahlenli kahramanların, beş katlı büyük, mülk hizmet merkezlerinin yanına eski hizmet merkezini de satın almaları ve yeniden tanzim etme, gayret ve çabaları istikbalin kıtalarındaki değişikliğin en belirgin müjdeli habercisi!

Şimdi köylerden beldelere, ilçelerden şehirlere, devletlerden kıtalara uzanan uzun ince bir yolda “köprü kurmak”, yapılan “köprüleri” tamir etmek ve genişletmek zamanıdır. Gönülden gönüle yapılacak bu semeradar köprülerin banileri, ustaları mazide Anadolu’dan çıkmıştı. Şimdi o­nların torunları dört değil, altı kıtaya yayılmış.

Hizmetin fedakâr ve cefakâr hadimleri! En kuvvetli olan manevî köprüden başlayarak, en güçlü silâhımız olan “duâyı” hiç eksik etmeden gönüller üzerine köprü kuralım. İhtiyar kürenin, bîçare insanları Kur’ân nuruna muhtaç!

Bu fakir ve hizmet ehli evladı, Fransa’ya bu hizmete karınca kaderince hizmet edebilmek için geldiler. Buradan Almanya’ya o­nun için geçtiler. Bu münasebetle de, yepyeni “köprüler” kuruldu elhamdülillah.

Bizi, Fransa’nın başşehri Paris’teki evlerinde üç hafta ağırlama zahmetine fedakârca katlanan Abdullah bey ve eşi Nurdan hanımefendi olmak üzere buradaki Şahin kardeşimiz ve diğer hizmet ehline; Paris’ten alarak özel arabasıyla Almanya’ya götüren Hüseyin ve Abdülmecid bey kardeşlerime, ayrıca Köln’de bizi hiç yalnız bırakmayan, evinde misafir eden, özel arabalarıyla bizi tekrar Paris’e kadar getirme nezaket ve zahmetine katlanan, başta Abdullah kardeşimiz ve eşi ŞemiNur hanımefendi ve Osman kardeşimiz olmak üzere, Almanya ve Fransa’nın fedakârlarına, bu konuda her türlü imkânı seferber eden diğer bütün hizmet ehline en kalbî şükranlarımızı arz ediyoruz.

Yazımı, Almanya’nın Dusseldorf şehrinde Ali kardeşimizin iş yerinde karşılaştığımız Trabzonlu Ali Ustaya ayak üstü sorduğum soruya o­n kadar şahidin huzurunda verdiği çok çarpıcı ve etkileyici bir cevapla bitirmek istiyorum:

“Ali Ağabey, sen Yeni Asya’yı tanıyor musun?”

“Elbette!”

“Bediüzzaman’ı tanıyor musun? Hıhh! o­nu kim tanımaz ki! Eğer dünyada Bediüzzaman gibi üç dört kişi olsaydı dünya şu anda böyle perişan olmazdı!”

İşte! Bir iş yerinde, ecnebî diyarında, ilk olarak tanışdığımız birisinden, ayaküstü beş dakikada kurduğumuz bir “köprünün” tatlı ve anlamlı bir neticesi!

Sağlam ve sarsılmaz gönül köprüleri kurmak ve devam ettirmek ümit ve temennisiyle Avrupa seyahatimiz devam ediyor. Dua ediyor, sizlerden de dua bekliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*