Yeni Zübeyirler lâzım!

Ufukların karardığı zamanda Afyon Hapishanesinin şafağında tulu etti. Bediüzzaman’ın muhkem talebelerinden, Denizli Hapishanesinde Üstadının yerine şehit düşen Hafız Ali’ye bir manada vekil olarak Zübeyir Gündüzalp, imdada yetişti. Kısa zamanda kadir ve makamını, hizmetleri ile ispat ederek Üstadının etrafında pervane oldu.

Yeni Said’in Üçüncü Said’e inkılâp ettiği dönemde çok mühim hizmetleri ile yaşlı Üstadının yoluna baş koydu. Yanından saniye ayrılmadığı gibi ülke ve dünyadaki gelişmelerden haberdar etti. Nur Talebelerinin istikametini temin eden Lâhikalar’ın tanzim, tertip, tedvir ve tebliğinde Zübeyir yine koştu.

Üstadının vefatının akabinde kopan ihtilâl fırtınası ile cemaatin savrulmamasında, kalkan duruşu ile Zübeyir dikkatleri çekti. Üstadından aldığı meşveret dersini tatbik ederek mümtaz ve mümeyyiz ağabeylerle yapılan müşaverelerin neticesinde alınan kararın uygulanmasının temininde yine koştu, yorulmadı, yılmadı.

Ülkede terörü besleyerek, muhtıralarla muhtemel ihtilâle zemin hazırlanması arefesindeki o tehlikeli hadiseleri engelleyici hizmetlerde yine o vardı. Siyasi âlemde, İslâmın lehine demokrat cenahtaki dağınıklığın toparlanmasında, cemaat içerisindeki birliğin bir manada sağlanarak siyasilere, istikamet gösterilmesinde yine Zübeyir önde.

İstikametin temini çok önemli idi. İman hizmeti istikametli olmalıydı. İhtilâller ve muhtıralar yeteri kadar tecrübe vermişti. Eskinin Lâhika hizmeti bir manada devam ederek irtibat sağlanmalıydı. Bir lahana yaprağı kadar olması murad edilen duâ, nihayet ‘Yeni Asya’nın tezahürü ile kabul edilmişti.

Yeni Asya’nın Nur prensipleri üzerine tesisinde yardımcı kardeşlerinin önünde, arkasında ve içinde Zübeyir vardı.

Afyon müdafaalarından Yeni Asya satırlarına varıncaya kadar cesaret, dirayet ve istikamet dersini, kardeşlerine veren yine Zübeyir idi.

Artık onun da vazifesi tamamlanmıştı. 1971 yılının 2 Nisan’ında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Allah rahmet eylesin.

Yeri doldurulamaz ideal bir şahsiyet idi. Üstadın vefatı ile devraldığı şahs-ı manevîyi temsil etmeyi, şahsında taşıyan bir şahsiyet. Onun vefatının ardından cemaat hamdolsun bir sarsıntıya maruz olmadı. Zira Nur prensipleri kavi olarak yer etmişti, sağlam zeminlere kök salmıştı.

Bunları heyecan ve ümit ile anlatırken, son ihtilâlden, post-modern darbe ve e-muhtıralardan beri eksikliği ciddî manada yeniden hissediliyordu. Gerçi yetiştirdiği kardeşleri dirayetle hizmeti organize etseler de yine Zübeyir bir başka idi.

Zaman, dünün gençlerini bugün yaşlı hale getirmekle kalmıyor, ihtiyaca işaret ediyordu; Zübeyirlerin yetişmesi lâzımdı. Zamanın bu işaretini elbette anlayanlar anladı, ama ufuklar sıkıntılı idi.

Fecr-i sadık öncesi çıkan fecr-i kâzipler bazılarını yanılttı. Yanılanlar pusulaya da dikkat etmemişler anlaşılan. Üstadından aldığı dersi veren Zübeyir, “Meşveret pusuladır” diyordu.

Fecr-i kâzibin rüzgârı ülke içinde ve dışında ciddî çalkantılara sebep oldu. Gündüzler gece olmaya yüz tuttu. Masumların hayatı heder oldu. Ahirzamanın Büyük Mehdisinin hizmet metodunu hayatları pahasına bazıları anlamaya başladı, ama onlara ve başkalarına anlatacak yeni Zübeyirler lâzımdı.

Yalancı bulutlar güneşin doğmasını setretmeye yetmeyecek inşaallah. Ama burada da yeni Zübeyirler lâzımdı.

Köşesine çekilmiş, kendindeki kıymetten haberi olmayanların ikaz edilerek, intibaha getirilip, vazifeye, hizmete sevk edilmesi lâzım. Bununla, hem mevcut Nur cemaatlerinin yakınlaşması ve hem de demokratların İslâm’a hizmet konusunda tahrik, tanzim ve tedbiri lâzımdı. İşte bunlar gibi daha mühim işler için yeni Zübeyirler lâzım.

Biliyorum, Zübeyirler içinizde. Onu yetiştiriyorsunuz. Günü geldiğinde hizmet zeminine uğurlayacaksınız. Bu konudaki hazırlığınızı da tebrik ediyorum.

Ama ben yine de işaret edeyim, tebşir edeyim, tahrik edeyim; yeni Zübeyirler lâzım, diyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*