Yüz yıllık temel

Medresetüzzehra’nın temelleri Van’da atılır fakat Barla’da vücut bulur; dua başka şekilde kabul edilmiştir. Erek Dağı ile Barla dağları her daim birbirlerine bakmakta, birbirlerini tamamlamakta, birbirlerine yardım etmektedir; Van denizi ile Barla denizinin suları birbirine karıştığı, birbirini suladığı gibi…

Barla dağlarına giden yol Erek Dağı’ndan geçer, Erek Dağı’na giden yol da Hira Nur Dağı’ndan geçer. Birbirlerine geçmeli, birbirleriyle bağlantılı birbirleriyle beraberdir bu üç dağ. Medresetüzzehra’da Ashab-ı Suffa’nın izi, sesi, soluğu var.

Ashab-ı Suffa yüksek duvarlı, yüksek binalarda okumadı; Isparta kahramanları, Eskişehir kahramanları, Denizli kahramanları, Kastamonu kahramanları, Anadolu kahramanları da yüksek binalarda tedrisat görmedi; Yusufiye medresesinde, Zehra medresinde, kırda, dağda, bağda hakikat dersini dinledi.

Yeryüzü talim yeri, yeryüzü çalışma alanı, yeryüzü mescid; Zehra üniversitesinin öğrencileri için. Dağları birleştirirler, nehirleri birleştirirler, denizleri birleştirirler, şehirleri birleştirirler; kâinatı “Bir” adına bakarak birleştirirler; Suffa soluklu talebeler.

Medresetüzzehra bir asra yakındır faaliyet hâlinde; talebeleri dünyanın her yanına ilim, hikmet, marifet götürme gayretinde; gittiği yerde okul, üniversite, medrese kuruyor. Kim demiş Risale okuyanlar dört duvar arasında duruyor diye; evet onlar dünyanın dört bir yanına Medrestüzzehra’nın meyvelerini taşıyor, yeni yerlere, yeni yüreklere, yeni kalplere tohumlar atıyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dili konuşuyor olursa olsun Risaleleri açan “online” Medreseye bağlanıyor canlı tedrisata başlıyor; akıl dinliyor, kalp dinliyor, latifeler dinliyor, vicdan dinliyor, nefis dinliyor…

Medresetüzzehra’nın bâtına bakan kısmı bu; bir de zahire bakan yönü var; bir asırdır temeller yerinde duruyor, bir adım atılmış, bir tuğla örülmüş değil. Kafkaslar karışık, doğu dalgalanıyor, Irak işgal edilmiş, Afganistan, Pakistan çiğneniyor, Suriye sınırımızdaki ateş kapıyı zorluyor; demek ki Medrese kurulmamış, öğrenciler “funun-u medeniye” ile “ulum-u diniyeyi” beraber okumamış.

Fitne gece gibi yağıyor; ehl-i iman birbirini boğazlıyor, akıl kalp ile çarpışıyor, şeytanî insîler bayram yapıyor. Neredesin Zehra Medresesi, neredesin hocaları, neredesin talebeleri; uykunun hangi karanlık deminde rüya tabiriyle meşgulsün?

Yüzyıl önce Bediüzzaman’ı ağırlayan Van Valiliği bugün “Medresetüzzehra” fikrini ağırlıyor; Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Akademik Araştırmalar Vakfı, Risale Akademi ile birlikte. Yüz yıllık “gaye-i hayal” düzenlenen sempozyumla konuşuldu, tartışıldı, farklı yönleriyle ele alındı. Risale-i Nur medresesinde okumuş akademik öğrenciler birlikte hareket etme, aynı hedefe birlikte yürümenin örneğini verdiler; artık Zehra üniversitesinin zuhuru yüz yıllık hayal değil; atılan temeller zihnen ve kalben yükselmeye başladı, sıra fiiliyata geçirmekte.

Kim yapacak bunu? Ömerler, Hamzalar, Saidler…
Ne zaman yapacak? Anayasa değişebildiğinde, eğitim özelleştiğinde ve özerkleştiğinde…

O zaman ne zaman; biz bugün olacakmış gibi hazır olalım, belki bakarsınız Mevlâ yarından da yakın ediverir.

Hira Dağı’nı Erek Dağı’na, Erek Dağı’nı Barla Dağı’na—Bursa’da yaşayan biri olarak—Uludağ’la birleştirip buluşturamıyorsam; Suffa soluklu Medresetüzzehra’nın madden ve manen inşasında bir taş olamam, bir harç olamam, bir çivi olamam. Olamasam İslâm coğrafyası böyle olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*