Başlıktaki ifade, 31 Mart hadisesinden sonra (13 Nisan 1909) Hurşit Paşa’nın divan-ı harp mahkemesinde idamla yargılanmış, ancak beraat edip çıktıktan sonra Beyazıt Meydanı’ndan Sultanahmet’e doğru yürürken Bediüzzaman Said Nursî’nin söylediği bir sözdür. İdam sehpalarının arasından geçerek söylemiştir bunu.
Bugün bizlere bu sözü söyletecek o kadar çok hadise var ki; insan “Zalimler için yaşasın Cehennem” demekten kendisini alamıyor. Daha önce Balkanlarda olup bitenler, Irak’ta olup bitenler, Afganistan’da olup bitenler, son olarak Suriye ve Mısır’da olup bitenler “Zalimler için yaşasın Cehennem” diye haykırmayı gerektiriyor. Biz de sesimizin ve nefesimizin yettiği kadar “Zalimler için yaşasın Cehennem” diyoruz.
“Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılâp etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindendir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek, ânî bir şimşeği sermedî bir güneşe tercih etmek gibi bir divaneliktir.” (Barla Lâhikası, s. 57)
Dünyada kutsal olan değerlerin en başta gelenlerinden birisi hayattır. Hayatı veren Allah’tır. Onu alacak olan da Allah’tır. Adalet kurumundan başka hayata son verebilecek bir organ da yoktur. Hal böyle iken, bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek kadar büyük bir cinayet olduğu Kur’ân’da zikredilmişken, bir saltanat uğruna binlerce insanı katleden, hayatlarına son veren, beşikteki çocukları, kadınları, yaşlıları, ilim adamlarını öldürmeyi savaş hukuku bile kabul etmezken, gözü dönmüş canilerin bir günde yüzlerce masumu öldürmeleri başka nasıl ifade edilebilir? “Zalimler için yaşasın Cehennem” demek belki biraz yürekleri rahatlatır.
Allah’ın şu hitabını duyan, buradaki kahır elini hisseden, kendisine çeki düzen vermek zorundadır. “Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne serdiğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!” (Müddessir Sûresi, 11-14)
Dünyada haksızlığa ve zulme uğrayanlar, dünyanın adaletinde bunun karşılığını görmeyenler, yürekleri soğumadan bu dünyadan göçenler için sığınılacak en güvenli liman Allah’ın adaletidir. O da zalimlerin yakasını böyle tutacağını ifade ediyor. İyi ki O var. Yoksa dağlanmış yürekler, yanan gönüller, bîçareler nereye sığınacaklardı? Çaresizliklerini başka kime arz edeceklerdi?
Mazlûmen ölenlerin kaybedecekleri bir şey yok. Onlar fani hayatlarını ebedileştirdiler. Onlar için Peygamber Efendimiz (asm) kucağını açmış bekliyor.
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.”
Düşünmesi gereken biri varsa o da zalimler. Onlar için denecek şey şudur:
“Zalimler için yaşasın Cehennem!”
Benzer konuda makaleler:
- İman hizmeti
- ‘Yaşasın Cehennem!’ diyebilmek için…
- Haiti dersleri
- Kur’ân eczahanesinin imanî ilâçları…
- Kur’ân eczahanesinin imanî ilâçları…
- İman bir nurdur
- Hatıra, kaderidir insanın
- Zalimler için yaşasın Cehennem!
- Gençlerdeki şiddetin önü ne ile alınır?
- Zalimler için yaşasın Cehennem!
Adana’nın Saimbeyli İlçesi Çeralan Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve Liseyi Konya İHL de okudu. 1976 da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. Milli Eğitimin çeşitli okullarında öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Osmaniye’de yaşamaktadır. Osmaniye’de yerel bir gazetede haftalık yazılar yazmaktadır.
İlk yorum yapan olun