Zam, zam, zam… Ucuzluk ne zaman?

Bu tekerlemeyi, bizim kuşaktan hatırlayanlar olacaktır.

Rahmetli Demirel hükümeti zamanında söylenen bir tekerlemeydi bu. Şimdilerde insanlar, değil böyle bir tekerleme, “zam var” demekten bile çekinir oldu…

Yirmi beş senelik bir zulüm, fetret ve despotluk devrinden, rahmetli Menderes hükümeti sayesinde kurtulan, feraha eren aziz vatandaşlarımız, Allah’ın bu günleri gösterdiğinden dolayı çok şükrediyorlardı. Vatandaş, sevinçten bayram ediyor; Allah’ına, dinine, ezanına, Kur’ânına kavuşmanın sevincini yaşıyordu. “Allah” demenin dahi yasak olduğu devirlerden, Allah’ın ismini yücelten bir devre gelinmişti.

Rahmetli Menderes, milleti tekrar kendine getiriyordu. Yaşanan bu yirmi beş senelik süfyaniyet devri, bir rüya gibi geçmişti. Artık vatandaşın ekserisi seviniyordu. Daha düne kadar horlanan, itilen, kakılan vatandaş, bugün adam yerine konuluyordu. Toplu iğnenin dahi dışarıdan ithal edildiği Türkiye, artık maddî ve mânevî sahalarda bayağı mesafe,  merhâle kat etmeye başlamış ve hızla kalkınmaya girmişti.

Fakat şer güçler, Menderes rahmetlinin, hassaten mânevî sahalardaki yaptığı hareketlerden rahatsız olmuşlar, tâ ezanın aslî hüviyetine çevrilmesinden itibaren, onun ipini çekmişler ve hem dâhili, hem de hâricî ittifakları neticesinde, şeytanî bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hâin ve alçak ihtilâliyle alaşağı etmişlerdi. Aslında alaşağı edilen, milletin iradesiydi. Temiz ve helâl reyleri heder edilmişti. Tıpkı, takib eden ihtilâllerde yapıldığı gibi…

27 Mayıs 1960 ihtilâli hükümetleri, Menderes’e bir sürü iftira attıkları gibi, “memleketin hazinesini bitirdi” yalan ve iftirası ile milletin çoğundan, biraz da baskıyla, zorbalıkla, ziynetlerini, parmaklarındaki alyanslarını da toplayıp, ekonomiyi düzlüğe çıkarma bahanesi şeytanlığıyla, ihtilâlcilere hem Ankara, hem de İstanbul’da “alyans evleri” diye bilinen evler yaptılar. Hatta rahmetli babam anlatırdı. Millî Birlikçi bu ihtilâlci subaylardan biri, bir kahvehanede Menderes’i filan kötülerken, vatandaşın birinin dikkatini, o ihtilâlci subayın parmağındaki yüzük çekmiş, bir bakmış ki, zorla ellerinden alınan kendi yüzüğü. Milletin içinde bir bağırmış, “yalancı hırsızlar, bu yüzük benim. Çıkar parmağından yüzüğümü!” diye.

Neyse… Bunların akabinde, 1965 senesinde yapılan seçimden sonra vatandaşın nazarında, “Menderes’in devamı” diye, rahmetli Demirel’in,  Adalet Partisi, ezici bir ekseriyetle seçimi ve aynı zamanda da DP ve Menderes’in de rövanşını alarak iktidara gelmişti. Rahmetli Demirel, bir Anadolu çocuğuydu. Anadolu’nun, vatandaşın, köylünün sıkıntılarını, dertlerini çok iyi biliyordu. Hemen kolları sıvayıp iş başı yaptı. Ama ihtilâlci hırsızlar, hazinenin içini boşaltmıştı.

Vatandaşın menfaatine olacak her şeyi yapıyordu, fakat ekonomi hazineyle orantılı idi. Onun için, istemese de bazı şeylere zam yapılıyordu. Buna rağmen, vicdanlı vatandaş, vaziyetleri bildiğinden çok takmıyordu. Ama fitne-fesat boş durmuyor hem AP içinden hem de dışarıdan herkes Demirel’e vuruyordu. Bir iki zam yapılsa, hemen avazı çıktığı kadar bağıranlar oluyordu. Zannedersem, ismi “Ali Avaz” olan bir çığırtkan da bir plâk yapmış, o bed sesiyle, “zam, zam, zam… ucuzluk ne zaman?” diye de türküye benzer bir acibe sürmüştü piyasaya. Demirel’e şeş cihetten vuruyorlardı. Akaryakıt, çay ve şekere gelen zamlar, bütün her şeye tesir ediyor, piyasa bir anda zamlanıyor, ortalık allak-bullak oluyordu.

Şimdilerdeki sessizce yapılan zamları gördükçe, aklıma bunlar geldi. Ne gazetelerde, ne TV’lerde pek söylenmiyor. Hele çay, şeker zamlarından vatandaş hiç haberdar olmuyor bile. Ancak satın alacağı zaman haberdar olabiliyor. Bunların en acaibi de akaryakıt fiyatları. Emme- basma tulumba gibi, bir iniyor, bir çıkıyor, anlaşılmaz bir vaziyet.

Bir virüs musîbetinden sonra hem devletin, hem esnafın eli vatandaşın cebini iyice boşalttı. Yani bir nev’i, virüsten meydana gelen zarar vatandaştan çıkartıldı. Vur abalıya misâli…

Doğalgazın metreküpü iki liraya, elektriğin kilowatsaati de neredeyse bir liraya yaklaşmış. Diğerlerini de söylemiyoruz, herkes görüp, biliyor zaten.

Ama bunlar mühim değil. Artık, kimse çıkıp da,  “zam, zam, zam… ucuzluk ne zaman?” demiyor, diyemiyor. O sözler mazide kaldı…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*