Zaman ahir zaman olsa da…

altZamanımızın ahir zaman olduğu, kıyametin iyice yaklaştığı, haber verilen alâmetlerin ortaya çıkmasıyla kendini göstermektedir.

İnsanoğlu kendi eliyle dünyayı yaşanmaz hale getirmekte, iklim ve ekolojik dengeyi bozmakta, savaş, terör, katliâm, zulüm, işkence gibi cahiliye devrine ait ne varsa zamanımıza taşımaktadır. Cenâb-ı Hak bu dünyayı, insanların ve diğer canlıların dayanışma ve ahenk içinde yaşamaları için programlamış, her canlının ihtiyacını karşılayacak şekilde türlü türlü nimetlerle doldurmuştur. Ne var ki, bazı insanların açgözlülüğü ve hırsı, başka insanlara ve başka canlılara hayat hakkı tanımama gibi bencilliği, dünyanın hem maddî, hem manevî havasını değiştirmiştir. Yani dünyayı yaratılış gayesinden uzaklaştırmıştır. Dünyanın sahibi de, dünyanın işlevinin sona erdiğini, içindekilerle birlikte ahiret âlemine boşaltmanın zamanı geldiğini irade ederek, kıyameti koparacak, bu fâni âlemi bâki âleme taşıyacaktır.

Zaman ahir zaman olduğuna ve kıyametin de bir gün mutlaka kopacağına göre, bugünkü gidişata bakıp da “eyvah, her şey bitti, zaman gittikçe kötüye gidiyor, daha da fenalaşacak” diye dünyadan el etek çekip bir köşede ölümü beklemek, Müslümana yakışan bir davranış değildir. Evet, zaman ahir zaman, kıyamet de yakındır, ama bu yakınlık bizim zaman ölçüleri kavramımıza göre değildir. Dünya hayatının, bir eğik düzlem şeklinde gittikçe kötüye gideceğini düşünmek doğru değildir. İnsanlık tarihi inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Yeryüzünde zulmün hakim olduğu, insanlığın dibe vurduğu devirler çok olmuştur. Ama her seferinde bir müceddid çıkmış, dini zamanın anlayışına göre yeniden yorumlamış, üzerindeki tortuları temizlemiş ve insanlığı içinde bulunduğu bataklıktan kurtarmıştır.

Bugün içinde bulunduğumuz zaman dilimi de pek iç açıcı olmayan bir seyir arz etmektedir. İçeride demokrasi ve temel haklar konusunda karanlık bir tünelden geçilirken, toplumda ahlâk dibe vurmuşken, dışarıda da İslâm âlemi tarumar olmuş durumda. Dünyanın en korkunç silâhları, Müslümanlar üzerinde deneniyor. Bir karıncayı bile incitmekten uzak bir inancın mensupları, bugün birbirini boğazlar hale gelmiş bulunuyor. Bu kadar menfi durumlar karşısında İslâm’ın ve insanlığın geleceğinden ümidi kesip, “artık kıyamet âlâmetleri iyice belirdi, bundan sonra insanlığın tekrar huzura kavuşması mümkün değil” diyerek ümidi kesip karamsarlığın girdabında boğulmayı beklemek, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek demektir. Halbuki, “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.” (Buhari, 9:125) müjdesi, kıyamete kadar geçerliliğini koruyacaktır.

Ahir zaman müceddidi Bediüzzaman Hazretleri de, bu galip gelecek ümmetin temsilcisi olarak, bundan daha karanlık devirlerde bile hep ümitli olmuş, hep geleceğe dair müjdeler vermiştir. Deccalizmin ve süfyanizmin İslâmı boğmak için bütün gücüyle saldırdığı, büyük velilerin bile “Ahir zamandır, gittikçe fenalaşacak” dedikleri bir zamanda, onlara itiraz eden ve “Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki sanlarla konuşacağım“ diyerek istikbaldeki gençlere cennetâsa bir baharı müjdeliyor.

Evet, bu cennetâsa baharın ılık esintileri her gün biraz daha yakından hissediliyor. Her an, İslâm âlemi üzerindeki kara bulutların dağılması ve haber verilen baharın nevruz günlerinin gelmesi mümkündür.

Unutmayalım ki, gecenin en karanlık zamanı, sabahın en yakın olduğu zamandır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*