Zamanın siyaseti kalpleri ifsat eder!

Allah için sevmenin ve Allah için buğz etmenin yerini,1 “siyaset için sevmek, siyaset için buğz etmek” almamalı. Melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine manen ortak olmamalı.2

Siyasette de âdil olmak mü’minin şiârı olmalı. Birisinin hatasıyla başkalarını suçlamamak, “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez”3 âyetiyle Kur’ân adâletinin bir şartıdır. Aksi halde, “Gerçekten insan çok zâlim, çok câhildir”4 tehdid-i İlâhisine hedef olunur.
“Bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.”5
Yalan propagandadan kaçmak: Propagandada, gerçeklerin olduğu gibi anlatılması, söz kalabalığına gidilmesi,6 hissiyâtın değil, fikrin esas alınması,7 yalancılığın değil, doğruluğun tercih edilmesi,8 mü’mince davranışın gereğidir.
“Siyasetçi, ekserce tam müttakî dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttakî olanlar, siyasetçi olmazlar.”9 Nasıl olunacak ki? Zalim propaganda, bugünkü siyasetin birinci malzemesidir ve yalancılığın ta kendisidir.
Siyasetçi, politikacı ve baştakilerden çok fazla bir şey beklememek, yegâne ümitleri onlara bağlamamak, hizmetleri onlara endekslememek ve şunu bilmek lâzımdır: “(Allah) baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine imân versin, yeter. O vakit kendi kendine iş düzelir.”10
Siyasete, girilecekse, kendi adına girmek. “Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.”11
Siyaseti dine dost ve âlet yapmalıdır.12
Daima müsbet hareket etmek; menfîye, olumsuza, negatife, radikalliğe, şiddete, kuvvete, cebre başvurmamak.
Bediüzzaman, siyasî partilere şahıs odaklı değil, fikir odaklı yaklaşır. Yanlış fikre ve siyasî düşünceye hizmet eden iyi insan bilmeyerek kötülüklere ve şerlere sebep olabileceği gibi; doğru fikre ve siyasî düşünceye hizmet eden kusurlu bir adam da sonuçta çok iyi hizmetlere ve hayırlara sebep olabilmektedir. Bediüzzaman bu düşüncesini “Çok iyiler var, iyilik zannı ile fenalık ediyorlar”13 şeklinde belirtir.
Hürriyet imanın özelliğidir. Risâle-i Nur’un içtimâî sahaya taalluk eden meslek ve meşreplerinden birisi “hürriyetçilere” (demokratlara) mânen ve maddeten yardımcı olmak,14 onlarla ittifak etmek,15 ve onlara bir dayanak noktası olmaktır.16 “İnşaallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.”17

Dipnotlar:

1- Buharî, Îmân: 1.

2- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 169.;

3- En’âm, 164; İsrâ, 15; Fâtır, 18; Zümer, 7.;

4- Ahzâb 72.;

5- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 185.;

6- Sunûhat, s. 17.;

7- Muhâkemât, s. 77.;

8- Sözler, s. 466-452.;

9- Emirdağ Lâhikası-I, s. 57.;

10- Emirdağ Lâhikası-2: 145.;

11- Emirdağ Lâhikası, s. 140.;

12- Emirdağ Lâhikası-2: 145.;

13- Münâzarât, 51.;

14- Beyanat ve Tenvirler, s. 200.;

15- Age, s. 201.;

16- Emirdağ Lâhikası, s. 271.

17- Emirdağ Lâhikası, s. 267.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*