Zenginliğimizi paylaşabilsek…

Pek çok konuda maddî sıkıntı çekenlerimiz olsa da, umumî anlamda ‘babalarımız’dan daha zengin olduğumuz da bir gerçek. Fakir olanların sayısı çok, ancak bu fakirlik biraz da ‘ihtiyaç sıralaması’nın değişmesinden kaynaklanıyor. Malûm, medeniyet gerçekten ihtiyaç olmayan pek çok eşyayı ‘ihtiyaç listesi’ne yerleştirmiş durumda. Meselâ, haberleşmeyi sağlayan telefonları yeterli bulmuyor ve ‘görüntülü internet’ imkânı sunan telefonları ‘zarurî ihtiyaç’ olarak görüyoruz.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”na bakılırsa, bölgeler arasındaki gelir farkı değişmekle beraber dengelenebilmiş değil. Araştırmaya göre, yoksulluk oranı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde azalırken, Karadeniz bölgesinde artmış.

İlgili haber şöyle özetlenebilir: TÜİK’in, “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”ndan yapılan değerlendirmeye göre, İstanbul bölgesinde; bu bölge için 2010 yılı itibariyle belirlenen eşdeğer hane halkı geliri, yine o bölge için belirlenen medyan değerinin (gelirler küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortaya düşen değer) yüzde 50’sinin altında yıllık kazanca sahip kişi sayısı 1 milyon 454 bin kişi, bu kişilerin oranı ise yüzde 11,5 oldu. Bu rakamlar 2009 yılında sırasıyla 1 milyon 199 bin kişi ve yüzde 9,5 düzeyindeydi. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise yine bu bölge için 2010 yılında belirlenen eşdeğer hanehalkı geliri, bölge için belirlenen medyan değerin yüzde 50’sinin altında yıllık kazanca sahip kişi sayısı 863 bin kişi oldu. Bu rakam 2009 yılında 999 bin kişi idi. Böylece Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki yoksulluk oranı 2009 yılında yüzde 13,7 iken 2010 yılına gelindiğinde yüzde 11,5’e geriledi. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki yoksulluk oranında kaydedilen bu azalış, büyük ölçüde bu bölgeye yapılan sosyal transferlerden kaynaklandı.” (Sabah, 26 Ocak 2012)

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki yoksulluk oranının nisbeten azalması elbette sevindirici bir gelişme. Ancak bu azalmanın kalıcı olabilmesi lâzım. Açıklanan araştırmaya göre, buradaki nisbî düzelme, “bölgeye yapılan sosyal transferlerden” kaynaklanmış. Yani, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanlara ‘balık tutmak’ öğretilememiş, (gelirlerini arttıracak imkân sunulamamış) ancak ‘pişmiş balık’ takdim edilmiş.

Bu vesile ile 6 Ocak 2012 tarihli “Cumhuriyetin yoksulluk ayıbı” başlıklı yazımızla ilgili olarak TUİK’den gelen bir açıklamayı sizinle paylaşmak istiyoruz. İlgili yazıda, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Işık’ın bir tesbitini aktarmıştık. TUİK Başkanı Birol Aydemir imzalı açıklama şöyle: “Yayınlanmış olan yazınızın içeriğinden, (Çünkü TÜİK bölgesel yoksulluk rakamlarını yayınlamıyor. TÜİK’in 2009 rakamlarına göre İstanbul’da 4 milyon 922 TL’den, Diyarbakır’da ise 1700 TL’den az kazananlar yoksul olarak nitelendirilmiş. İstanbul yoksulu ile Diyarbakır yoksulunun kazancı arasında 3 kat fark var. Yoksulluğun mekânsal olarak Güneydoğu’da olması temel bir sorun. Türkiye genelinde yüzde 17 olan yoksulluk, bu bölgede yüzde 60’ı buluyor.) şeklinde ifadeler yer almaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu, 2006 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’ndan itibaren İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) Düzey 1 bazında yoksullukla ilgili bilgi yayımlamaktadır. Her bölge için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirin medyan değeri kullanılarak ayrı ayrı yoksulluk sınırları hesaplanmaktadır. Kullanılan 1.700 TL’lik değer, Diyarbakır ilinin değil Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni temsil etmektedir. İstanbul ili, İBBS Düzey 1’e göre tek başına bir bölge özelliği taşıdığı için bölge ismi olarak da il ismi kullanılmaktadır. İBBS Düzey 1’e göre İstanbul ili bir bölge olmasına karşın Diyarbakır bir bölge değildir. Diyarbakır olarak nitelenen bölge, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. 2009 yılı verilerine göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoksulluk oranı % 13.7’dir.”

Rakamların ‘hayatın gerçekleri’yle buluşması temennimiz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*