Zübeyir Gündüzalp’ten kalan 43 yıllık miras: Yeni Asya

Bir gazete var. “Asya’yı Avrupa’ya bağladık” diyen ilk manşetiyle 21 Şubat 1970’te neşir hayatına başlayan bir gazete. Sloganı; “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır.” Müjdesi; “Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır.” Vazifesi; “Risale-i Nur’u matbuat lisanıyla tüm dünyaya yaymak.”

“Bir lahana yaprağı kadar da olsa…” idealiyle başlayan, şimdi ise dolu dolu 16 sayfa olan bir gazete.

Gazetemizin 43. yılına girdiğimiz şu günlerde onun mazisini, kuruluş aşamasını ve mücadelesini araştırıyorum. Çoğuna basit bir gazete gibi gelen “Yeni Asya” gerçekten bir dâvânın ve bir misyonun adıydı. Çok zor şartlarda kuruldu ve çok zorlu mücadeleler verdi. Bugün 42 yıl oldu ama bugüne o kadar kolay gelinmedi. Yeni Asya “Davam!” diyen insanların binbir türlü gayretleriyle ve emekleriyle ortaya çıktı. Başka gazeteler gibi devleti yada güçlü holdingleri arkasına almadı. Reklam uğruna para için ilkelerini satmadı. Devletten menfaat ummak adına dalkavukluk yapmadı. Daima Risale-i Nur’u esas alıp, “Hak budur” dedi ve susmadı. İşte “tavizsiz çizgi” dediğimiz istikrarı 42 yıl boyunca hiç bozmadı. Biz de âcizane minnetimizin bir göstergesi olarak bir iki satır yazmak istedik. Yeni Asya’yı anlatmak hiç de kolay değil ama tevfik Allah’tan…

Gazetenin kurucusu şüphesiz Zübeyir Gündüzalp’tir. Üstad, onu mükemmel bir dâvâ adamı olarak yetiştirmiş. Gazeteleri kimseye okutmazken ona okutup “Bu camid, taş kafadır! Sizin gibi değil. Siz duygularınızla okursunuz” dermiş ve ona okutup hatta dinlermiş.

Mustafa Nezihi Polat’ı da unutmamak lâzım. Onun gayretleri de asla unutulmaz. Biz yeni neslin onu pek tanıma şansı olmadı, en azından şahsım adına. Çok genç yaşta vefat etmiş, Allah rahmet eylesin. Yetişmiş, gerçek bir gazeteciymiş. Yeni Asya “vatan sathını mektep yapmak” ideali ile kendi kadrosunu, kendi yazarını yetiştiren bir gazete. Çalışanlarının pek çoğu, sonradan işi mutfağında öğrenerek yetişmiş ve yetişiyor. Bugün bu yetişenlerin pek çoğu başka gazetelerde yada yayınevlerinde çalışıyor.

Gazetemiz yayın politikasını tek bir şahısla belirlemiyor, meşveretle karar alınıp ona göre çıkıyor. Her gün manşetleri ve yayın politikası bu esas üzere devam ediyor ve bunda da isabet ediyor. Zira attığı her manşet gündeme damga vuruyor ve hatta gündeme yön veriyor. Bu sene özellikle bunu bilmüşahede gördük. Son örneği “Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması” oldu.

Yeni Asya’nın mücadele tarzına baktığımızda daima müsbet ve temkinli olduğunu görürüz. Buna da örnek “Kaddafi, Humeyni…” gibi insanlara ve bunların içinde olduğu olaylara yaklaşımıdır. Kaddafi’yi yıllar önce en dindar çevreler kahraman ilân ederken, Yeni Asya temkinli olmuş ve bugün bunun neticesi görülmüştür. Üstadın “Cihad dahilde kılıçla olmaz” sözünü daima örnek almış, buna mukabil Asya münafıklarının ve dikdatörlerinin tavrının yanlışlığını da söylemiştir. Ve yine yakın bir örnek olarak, “Arap Baharı” adı altında cereyan eden hadiselerin perde arkasını da görmemizi sağlamıştır.

Yeni Asya’nın eski yazarlarından Hekimoğlu İsmail, 1974’te Yeni Asya’nın yıldönümünde yazdığı bir yazısında şöyle der: “Artık harfler savaşı başlamıştır. İnsanlar beyinlerinden vuruluyor, kalplerinden esir alınıyor.” Çok yerinde bir tesbit ve gerçekten de ‘dördüncü kuvvet’ diye tâbir edilen medyanın yeri artık inkâr edilemez bir hâle gelmiştir. Ancak gönül isterdi ki, bütün gazeteler doğru neşriyat yapsın, halkı irşad etsin, devlete ve hükümete çekidüzen versin ve doğru-dürüst davransın. Ama ne yazık ki durum böyle değil. Ve altını çizerek söylüyorum ki, Yeni Asya bu konuda türünün tek örneği. Diğerlerini butlana çıkarmıyorum, iyi işler yapanlar da var elbette. Ama benim kastettiğim; doğru, tarafsız, ilkeli, temiz haber yapan tek gazete Yeni Asya. “Hak yalnız benimdir” demiyorum ama “En hak benim gazetemdir” diyorum. Gazetelerin genelde tarafsızlığı ve ilkeselliği siyasetle alâkalı meselelerde ortaya çıkar. Ve yıllarca Türk basınının ve Yeni Asya’nın tüm siyasî çalkantılardaki duruşunu birlikte gördük ve görmeye devam ediyoruz. Bu konuda Yeni Asya hep eleştirilmiş, türlü ithamlara maruz kalmış, defalarca kapatılmış, yazar çizerleri hapse atılmış vs. Hangi gazete bu kadar hücuma maruz kalmış ve hiç şaşmadan yoluna devam etmiş, aynı fikirleri ısrarla savunmaya devam etmiştir? İşte bu yüzden Yeni Asya farklı. İşte bu yüzden Yeni Asya türünün tek örneği diyoruz.

Sözün tam burasında Yeni Asya’ya gönül vermiş ve “Dâvâm!” demiş olan sevdalılarına bir hatırlatma yapmak isterim: Hepimizin bildiği o bazı diğer gazeteler, onca yanlışlarına rağmen tiraj üstüne tiraj yaparken; benim Yeni Asya’mı neden sevenleri sahiplenmez ki! Size göre, bir yanlışla(!) hemen silip atmak yada aboneliği bırakmak mıdır erdem? Biz yeni nesil, kırk yıllık okuyuculardan sahiplenmeyi örnek alacakken, oldu mu şimdi bazılarının yaptığı? Vicdanen bir hatırlatma yapmak, kardeşiniz olarak vazifemdir diye hüsnüzannınıza binâen yazdım bu satırları. Ve şunu belirtmeliyim ki; dünyada bir tane Yeni Asya abonesi kalsa, bilinsinki o benimdir. Yeni Asya’yı doğrusuyla yanlışıyla sahiplendim ve ölene kadar da bundan şaşmayacağım inşaallah.

Son söz olarak; iyi ki varsın Yeni Asya’m! Tavizsiz istikrar çizginle daha nice yıllara istikametle devam etmeni ve etmemizi Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. 43. yılımız mübarek olsun Yeni Asya’m!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*