12 Eylül Hesaplaşması

Tarih 4 Nisan 2012.

Tam 32 yıl sonra 12 Eylül için mahkeme var.

Ankara adliyesinin önü ana baba günü olmuş.

Sağdan soldan yüzlerce mağdur hak aramak için orada. Binlerce insan mağdur olmuş, hakları elinden alınmış, kimi işkence görmüş, kimi hayatını kaybetmiş, kimi de izi yıllarca kalacak ağır baskılara maruz kalmış.

Elbette haklarını arayacaklar.

Suçluların hak ettiği cezayı almaları için uğraşacaklar.

Sadece kişiler mi?

Başta TBMM, Başbakanlık, olmak üzere partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları da orada.

Davaya müdahil olmak istiyorlar.

Umumun hukuku adına hak dava ediyorlar.

Bu noktada…

Gözler birini arıyor, siyasiler onu soruyor:

Demirel nerede?

12 Eylülün en büyük mağdurlarından birisi, iktidarı elinden alınmış, hükumeti düşürülmüş, meclisi kapatılmış, Hamzaköylere sürgünlere gönderilmiş bir insan şimdi nerede?

Demirel’in de davaya müdahil olması gerekmez miydi?

Aynı soruyu Sayın Fikret Bila soruyor:

Siz niçin müdahil olmadınız?

Demirel hissiyatın üzerini örten bir mantıkla cevap veriyor:

“Ben, 12 Eylül’le hesaplaştım. 12 Eylül’le siyasi olarak hesaplaşmak gerekiyordu, ben de bunu yaptım. Nasıl yaptım? 12 Eylül’de ben Başbakan’dım. Başbakanlık elimden alındı. Siyasi yasak getirildi. 1987’de siyasi yasakların kaldırılması için yapılan referandumda meydanlara çıktım, 12 Eylül’le meydanlarda hesaplaştım. Sonra bu halk benim yasağımı kaldırdı. Bu halk beni önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı yaptı. Böylece 12 Eylül’le hesaplaştım ve beni yeniden Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçen halk, 12 Eylül’ü tekzip etmiş oldu. Hesaplaşma budur.”

Ve ardından toplumun en mühim bir yarasına parmak basıyor:

“Şimdi mahkeme görülüyor. 12 Eylül benim elimden Başbakanlığı aldığında, halk alanlara alkış tuttu. 12 Eylül idaresinin yaptığı anayasaya yüzde 92 oy verdi. Anayasayı kabul etti, ondan sonra kanunlar çıkarıldı. Hükumetler kuruldu. 12 Eylül’ü yapan Kenan Evren’i Cumhurbaşkanı seçti. O da 7 yıl Cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. 12 Eylül’ü destekleyenler şimdi mahkemeye sevk edilen Evren ve Şahinkaya’dan ibaret değil. Yani 12 Eylül’ü hâlâ destekleyen iki kişi değildir. Hâlâ o zamanın şartlarında gerekliydi, başka çare yoktu diyen bir halk kesimi var.”

Demek ki bu noktada yapılacak iki mühim husus var:

Birincisi:

12 Eylül hukukunu ortadan kaldırarak bu hesaplaşmayı yapmak.

İkincisi ise vicdanları tam olarak demokratikleştirerek darbelere karşı önlem almak.

Aksi halde samimiyet sınavını geçemeyiz.

Ama yine de, ne olursa olsun bu önemli bir hadisedir.

Yıllarca cemiyete ağır bedeller ödetmiş olan bir sürecin iki şahsı mahkemeye çıkıyor.

Mahkeme sonucu nasıl tecelli eder belli değil.

Ancak 12 Eylül ve malum zatların vicdanlarda cezalandırılması büyük bir hadise.

 

Benzer konuda makaleler:

4 Yorum

  1. Kardeşim belki haddim değil, fakat bırak bu işleri adalet mekanizması halletsin. Sayfanızda Risale’i Nur’dan esintiler olsa daha güzel olmaz mı?

  2. evet siyaset nurlarla ilgilenenlerin işi deyil bizim mesleğimiz gayemiz sadece nurlardır

  3. isabetli siyasetin yolunu göstermek üç vazifeye hakim mehdinin talebelerine düşer.. euronur yeni asya bu noktada isabetli paylaşımlar yapıyor.. tebrikler… diğer meseleleri ve bilhassa imani meseleleri zaten herkes paylaşıyor.. bu kadarını yapma cesaretini ise çok az bi grup yapıyor.. köstek değil destek olmak lazım..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*