237 sayılı taşıt kanunu…

Geçenlerde, gözüme şöyle bir haber temas etti.

“Önümüzdeki yıl Hazine’ye cins ve fiyat sınırlamasına tabi olmayan 100 yeni araç alınacak. Cumhurbaşkanlığı filosuna 47 yeni araç eklenecek.”

Bunu okuyunca aklıma, Avrupa’nın çeşitli memleketlerindeki devlet idarecilerinin (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan) sosyal medyaya akseden, bu mevzuu ile alâkalı haberlerini hatırladım. Orada, bu zatların; kimisi toplu taşıma, kimisi bisiklet, kimisi de buna benzer şekilde işlerine gittikleri anlatılıyordu. Tabii, bu haberlerin altına da, vatandaşların çoğu, “darısı bizimkilerin başına” diye yorum yapmış.

Devlet memurluğumuz boyunca bu işlerin içinde olup, vasıtaların sevk ve idaresiyle meşgul olduğumuzdan, şükür bunları iyi biliyorduk.

Bir defa, devlet dairelerindeki kullanılan vasıtalar, 1961 senesinde çıkarılmış, ama sonradan bazı değişiklik ve ilaveler de yapılmış, “237 sayılı taşıt kanunu”na göre yapılır. Kanunda, kimlere makam arabası tahsis edileceği açıkça yazılıdır, isteyen bakabilir.

Hükümet merkezi olan Ankara’da; Cumhurbaşkanından başlayıp, aşağı doğru, kimlere tahsis edileceği liste hâlinde verilmiştir. Taşraya gelindiğinde ise, yani vilayetlerin çoğunda, (aklımızda kaldığına göre); Vali, Rektör, Garnizon kumandanı dışında, kimseye makam vasıtası tahsis edilemez. Kaymakamlara dahi, köylere vb yerlere gidebilmesi kolay olsun diye arazi vasıtaları (dört tekerden çekerli) tahsis edilir. Ama gelin görün ki, “hizmet vasıtası veya havuz” kılıfına uydurularak, neredeyse şefler bile makam arabası kullanır hâle gelmiştir. Normalde, il emniyet müdürlerinin bile makam arabası tahsisi yokken, en alttaki rütbeliler bile, dediğimiz gibi, kılıfına uydurup kullanır. Hele askeriyede, neredeyse teğmenlerin bile altında araba vardır.

Otuz beş sene evvel çalıştığım bir vilayette,  il müdür, muavin ve şube müdürlerinin hepsinin altında araba vardı. Şube müdürleri, o senelerde, siyah renkli ve plâkalı Renault station araba kullanırdı. Bir ara, şube müdürünün birinin bu arabası arızalanmış ve tamir için atölyeye almıştık. Bir gün, arazi kontrolüne gidecekmiş, bizi aradı ve araba istedi. Kendisine bir pick-up (pikap) tahsis ettik. “Ben ona binmem, bana siyah araba verin” dedi. Olmadığını ve veremeyeceğimizi söyledik. Biraz münakaşa ettik.

Lojmanımız şehir dışındaydı ve toplu taşıma arabaları da çalışmıyor gibiydi. Mesai saati dışında bir gün lojmanın camından bakıyordum. Dairenin kamyonlarından biri, lojmana yanaştı, bir baktım, o “pick-upa binmem” diyen adam, kamyondan iniyordu. İçimden, “Ah, dedim, taksiye para vermemek için, araba beğenmeyen adam, kamyona biniyor” dedim.

Evet, maalesef bu kanun, nizam tanımamazlığın en bariz misali, bu araba kullanmalarında yaşanıyor. Bunlara nasıl bir usûl getirilir, bu işler nasıl rayına oturur, Allah bilir. Hele de,  “adalet” ile iş yapacağını beyan eden idarecilerin iş başında olduğu böyle bir dönemde, bunun önüne geçen olmazsa, sonrası nasıl olur bilinmez. Ne zamanki bu milletin başına “hazret amir” değil de,” Hazreti Ömer”’ler gelirse, bu işler  (haksızlıkların hepsi de tabiî) düzelir inşâallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*