27 Mayıs’tan 28 Şubat’a Bir darbeci portresi

alt

Celal Tahir, 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren Millî Birlik Komitesi adlı cuntanın çok önemli isimlerinden biri olan ve 2004’te ölen Orhan Kabibay’ın, 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a, sonraki müdahalelerde de aktif roller üstlendiğini detaylarıyla yazmış (Star, Açık Görüş eki, 18.3.12).

Buna göre, Uğur Mumcu’nun “(12 Mart’tan önce yapılan) Çalışmalardaki payı ve etkisi ne? Hem sağ, hem sol cuntanın kilit adamı mı?” diye sorduğu Kabibay, “Madanoğlu Cuntası/İddianame” adlı kitaptaki bilgilere göre, 1969’da, içinde İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu ve İlhami Soysal’ın da bulunduğu bir ihtilâl grubu kurmuş ve Cemal Madanoğlu, evindeki toplantıda, başkan olmak şartıyla, bu grubun yaptığı teklifi kabul etmiş.

Ardından, başlangıçta ayrı olan Mucip Ataklı ve Ekrem Acuner grupları hem birbirleriyle, hem Kabibay’la birleşirken, bunların sivil kadroları da Kabibay’la irtibat halinde çalışıyormuş.

Ki, bunlar 9 Martçılar olarak anılıyor.
Yine Kabibay, bilâhare 12 Mart müdahalesini yapacak olan Faruk Gürler, Muhsin Batur, Kemal Kayacan gibi isimlerle de irtibat kurmuş.
Ve farklı cuntalar arasında mekik dokuyup kilit rol oynarken, ABD faktörünün devreye girmesiyle açıklanan bir manevra yaparak, 12 Martçılardan yana tavır alıp 9 Martçıları “satmış.”

Bilâhare, Kurtul Altuğ’un “Genelkurmay’ın Işıkları Yanıyordu” kitabında anlattığına göre, 12 Mart’ın başbakan yaptığı Nihat Erim’i de desteklediği için, Numan Esin ve İrfan Solmazer gibi 9 Martçı eski 27 Mayıs cuntacıları ile arası açılmış; dahası, bu kişiler Boğaz Köprüsünün altına bomba koyma iddiasıyla tutuklanmış ve birçok yazarla birlikte önce Selimiye Kışlasında, sonra Ziverbey Köşkünde “ağırlanmışlar.”

Kabibay, 12 Eylül’de Kenan Evren’e, Danışma Meclisinin oluşturulmasında isimler tavsiye etmiş; 28 Şubat’ta da Çevik Bir’le irtibat kurmuş.

Kabibay’ın, genlere işlemiş bir darbecilik geleneğinin en tipik örneklerinden biri olduğunu gösteren bu bilgiler şu suali gündeme taşıyor:
Acaba Kabibay gibi, darbeciliği adeta meslek edinmiş daha kaç kişi var ve son yıllarda yapıldığı söylenen darbe hesaplaşmalarında bunların ne kadarı tesbit edilip yakalarına yapışılabildi?
***
28 Şubat’ın, adı başörtüsü yasağıyla anılan simge isimlerinden, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun yardımcısı sıfatıyla “ikna odaları”nın mucidi ve uygulayıcısı olarak tarihe geçen ve bu işlevini hâlâ “Sayemde birçok kız başını açıp okuyabildi” gerekçesiyle savunan şimdinin CHP Milletvekili Nur Serter, 12 Eylül Atatürkçülüğü için de konuşmuş.

İşte Serter’in ilginç eleştirileri:
“12 Eylül’den sonra ilgili ilgisiz her kitabın içine, saçma sapan yerlere enjekte edilmiş bir Atatürk söylemi ile karşılaşılıyor. Otelcilik ders kitabında yemek tarifleri ‘Atatürk şu yemekleri severdi’ diye başlıyor. Edebiyat kitabında şiire ‘Atatürk bu şiiri çok severdi’ diye not düşülmüş. Ben okurken tepki duyuyorsam, hiç kuşkusuz, gençlerde de en azından bir bıkkınlık duygusu yaratıyor. Kızım 2-3 yaşındaydı, televizyon tek kanal, sabah akşam hep Atatürk’ü işin içine katan programlar yapılıyor. Bir gün akşam kızım yatmaya gidiyor, döndü bize ‘Hadi size iyi Atatürkler’ dedi gitti. Buna sonuna kadar karşıyım.”

Serter’in Bugün gazetesinde Seda Simşek’e verdiği mülâkatta yer alan bu sözler (19.3.12), 12 Eylül tipi Atatürkçülük dayatmasının, sıkı Atatürkçülüğünden şüphe duyulamayacak insanlarda bile nasıl bir alerji uyandırdığının örneği.
***
CHP’li Onur Öymen, Kılıçdaroğlu’nun Atatürkçülük konusundaki tavrına karşı, “ ‘Atatürk dönemini dışarıda tutuyoruz, 1940 sonrasını eleştiriyoruz’ dediğiniz takdirde sana sormazlar mı 1937 olaylarını? Dersim olaylarını eleştirdiğinizde Atatürk hayatta değil miydi o zaman?” demiş yine (Yeni Akit, 22.3.12). Haksız mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*