Yazmayalım diyoruz…
Bu konuyu tarihe bırakalım, hakperest tarihçiler karar versin diyoruz…
Şu an için gereği ve zamanı değil diyoruz…
Yok…
İlla ki birileri meseleyi kaşıyor.
Yılların kuyruk acısını bu yolla çıkarmaya çalışıyor, ucuz ve sahte kahramanlık peşinde koşuyor, takmış şapkaya üfürdükçe üfürüyor…
Biz de mecbur kalıyoruz iki kelam etmeye.
Üstelik Demirel gibi bir demokrasi kahramanını…
Bir vatansever insanı…
Aksi tabirlerle itham etmeleri yok mu?
Bizi büsbütün yazmak zorunda bırakıyor.
Başlayalım o zaman:
Önce 28 Şubat?
Nedir 28 Şubat?
Bir bela, bir musibet, doğrudan dindarları hedef almış bir yangın, üniversiteleri susturmuş, bürokrasiyi köşeye kıstırmış, yüksek yargıyı tümüyle etkisi altına almış, doğrudan Meclis ve millete karşı yapılan bir baskı ve zulüm harekatı.
Bizler ve sizler bire bir yaşadık…
Demirel o zaman cumhurbaşkanı.
Erbakan ise başbakan.
Tanklar sokaklara inmiş, toplar ta milletin sinesine çevrilmiş.
Demirel ise enteresan bir manevra ile ta milletin kalbine yönelmiş olan ve dehşetli tahribata sebep olacak olan bir hadiseyi üç beş sıyrık, az biraz yara ve bere ile atlatmasını başarıyor.
‘Başarıyor’ tabirini bilhassa kullanıyoruz.
Dikkat ediniz:
Bu dehşetli süreçte Meclis açık kalıyor.
Meclis içinden bir hükumet kurulabiliyor.
Ardından bir seçim yapılabiliyor.
Ve yine ardından bir seçim daha yapılarak mevcut siyasi yapıya (AKP’ye) iktidar yolu açılabiliyor.
Bunlar basit olaylar değil.
Bunlar ancak siyasi bir zeka ve dehanın idare edebileceği olaylar.
İlginç bir hadise:
Üstad Bediüzzaman Kosturmada esaret hayatı yaşamaktadır. Bir zaman sonra esir koğuşlarında kargaşa çıkmaya başlar. Huzursuzluk vuku bulur. Bu hali gören Üstad bir kaç subaya vazife vererek der ki: ”Gidin, nerede bir kargaşa görseniz haksıza yardım edin.” Vazifeli subaylar söyleneni yaparlar ve gerçekten de bir süre sonra asayiş temin edilir.
Sonra Üstada sorarlar: “Niçin böyle haksız bir uygulamayı tatbik ettiniz?”
Üstad cevap verir: “Haklı adam insaflı olur, haksız ise ekseriyetle enaniyetli olur, gürültü çoğalır. Asayiş bozulur.”
Enteresan bir tedbir, enteresan bir prensip değil mi?
Demek ki bazen umumun asayişini temin için haksıza bir miktar taviz verilebilir…
Belki de bir miktar yardım edilir…
Ki umumun asayişi temin edilisin.
Şahsi kanaatimiz Demirel’in bu 28 Şubat sürecinde yaptığı zahiri hatalar bu kabildendir.
Demirel umumun menfaati için, Meclisin ve demokrasinin sürekliliği için, dindar milletin bu süreçten daha fazla zarar görmemesi için haksıza bir miktar yardım etmiş ve demokratik sürecin günümüze dek bu şartlarda gelebilmesinin yolunu açmıştır.
Belki kendini ve partisini yakmıştır, ama vatanı ve demokrasiyi kurtarmıştır.
Bu bizim kanaatimiz.
Belki bu yazıya hiç gerek yoktu.
Belki bazı dostlar bu ifadeleri hissiyat ve mübalağa olarak görecekler.
Ancak…
28 Şubat sürecinin geldiği noktaya dikkat eden ehl-i vicdan sözlerimizi tasdik edecektir.
Evet, değerli dostlar!…
Yıllarca hak, hukuk ve demokrasi için mücadele etmiş, Risale-i Nur gibi azim bir davaya açıkça sahip çıkabilmiş Demirel gibi bir zata, eski dostluğun hatırına, müspet bakmak bir vicdan borcu olsa gerektir.
Benzer konuda makaleler:
- 28 Şubat ve Demirel
- Asayişi temin etmek mesleğimizin icabı
- 28 Şubat ve AKP
- Süleyman Demirel külliyesinde, Yeni Asya niye yok?
- Demirel olsaydı…
- Muhalefetin rol modeli Demirel mi?
- Demokrasi mücadelesinin bedelini Demokratlar ödedi
- “Menderes ruhu”na doğru
- Demokrat kadrolara ihtiyaç var
- Vazifeniz ele bakmaktır, kalbe bakmak değildir
Hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra feda edilmez!
Bu yazınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum. Öyle bir siyasi tutulma yaşıyoruz ki düşman başına. Sanki tarih 10 sene önce başladı. Sanki islam 10 sene önce geldi. Sanki müslümanlık bunlarla var oldu. Aman Allah’ım olamaz böyle bir şey. Bu ülkede Bediüzzaman gibi bir deha yok muydu. Amansız bir mücadeleden sonra, yeniden bir dirilişi Said Nursi, bu topraklarda gerçekleştirmedi mi? Bana göre bu siyasi tutulmaya bizim de kapılmamız Bediüzzaman’ı inkar anlamı taşır. Bari biz yapmıyalım.
Elbette ki biz sayın Demirel’e olan desteğimizle birlikte, sadece biz değil kahir ekseriyetle islami camianın da desteğiyle Demirel siyasi anlamda bir çok enğelleri aşmıştır. Ekonomik olarak ta, hukuksal açıdanda elbette ki büyük mesafeler katetmiştir.
Şimdilerde elimizde bir sopa, milli görüşçülerle beraber bizde vurmaya başladık Demirel’e; yazık.
Allah sizi Demirel ile haşr-u neşr edip buluştursun
Demirel döneminde ,TRT de ilk defa cuma akşamları Kur’an okunmaya başladığında kıyameti kopardılar.Ve Demirel bunlara göğüs gerdi.Ayasofya’nın bir bölümü Demirel döneminde ibadete açıldı.Bunlar az şeylermi ? Demirel tam tamına Menders Merhumun devamıdır.Demirel’in başbakanlığı dönemlerinde yapılan manevi kalkınmayı göz ardı etmemiz mümkün değildir.Bu gün yetişmiş olan dindar kadroların hepsinin temelinde Demirel’in onları sahiplenmesi vardır.Darbeler ve muhturalar hep Demirel hükümetleri zamanında olmuştur veTürkiye’de yapılan ihtilallerin , verilen muhturaların baş gerekçesi ” irticaya tavizdir” Bu bize bir şey söylemiyorsa pes doğrusu.Ve bizim açımızdan en önemlisi belki de; ” Demirel’in o günün şartlarında söylediği; ” Said Nursi’ye alim demeyenin alnını karışlarım” sözüdür. Ve tarihlere geçen ; ” Bu ülkede herkes göğsünü gere gere ben müslümanım diyebilmelidir.” sözüdür.
Turgut Özal’ın ölümünden sonra daha ”seçilmişliği” nedeniyle yüzü topluma dönük olan Demirel Çankaya’ya yerleşir ve misyonunu açıklar ”Ben devleti kurtarmaya geldim.”
Sonrasında Genelkurmay’ın MGK’nın altında olduğunu söylerken, 93 yılında Genelkurmay’ın MGK’ya bağlanması yasa tasarısını reddeder.
28 Şubatta yazarlar cezaevlerine giderlerken, siyasiler yıılar önce yaptıkları konuşmalardan mahkum olurlar. Şimdiki Başbakanımız devletin yayınladığı kitaplarda geçen eski bir şiiriyle mahkum edilirken, Demirel şöyle der: ”Hiçbir kesim kendini yıkacak düşmanları yaşatmaz.”
Haziran 1996’da Türkiye’ye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman, Refah Partinin hükümet olmasını istememekte ve şöyle demektedir: ”Demirel, yakın dostum. Bunu engellemek için elinden geleni yapacağına eminim. Ordu da sessiz kalmayacak.”
Konuşmalarında sıklıkla Türkiye’nin sorununun ”kravatlılar” ile ”çarıklıların” çekişmesi olduğunu söyleyen Demirel, bu tespitiyle Türkiye gerçeğini ifade etmesine karşılık, siyasal duruşlarıyla da Türkiye gerçeğinin ”siyasal seçkinler” açısından geçerli olan biçimini gözler önüne serer.
Demirel, 1970 ve 1980’lerde ”çarıklılar’ a göz kırparken ve bu nedenle ”çobanlaşıp” ”nurlanırken” , 28 Şubat sürecinde ”kravatlıların” safında yer almakta sakınca görmez.
Yine Demirel, ”1960 halkın elinden devleti alma hareketidir” diyerek yıllarca ”kenar”a yaslanırken, 28 Şubat sürecinde ”Bakanlar Kurulu siyasi bir müessesedir. Ama MGK devlettir.” sözü ile yeni tercihini açıkça belli etmekten kaçınmaz; nasıl olsa Demirel’in temel felsefesi; ”Dün dündür, bugün ise bugündür.”
[b]EDİTÖRÜN NOTU:[/b] Değerli yorumcumuz eleştiri ile hakaret ayrı şeyler. Lütfen yorumlarınızda buna dikkat edelim.
1.000.000 kişinin öldürülme planı yapıldığı bir ortamda , sayın demirel yapılması en ehveni şeri yapmıştır.zaman bunu gösterecek
çok isabetli bir yazı olmuş.. ama garazkar ve hazımsız insanlar daha okumadan yorumu yapıştırıyor. yazık bu insanlara ne kadarda körler.. akılları akp nin cebinde.. özellikle kosturma örneği çok yerinde olmuş. demirel harika bir deha idi ve hala öyle.. son sözü mutlaka söyleyecek. o zaman utanan sıkılan biz olmayacağız elbette.. tıpkı 12 eylülde olduğu gibi..
yazıdaki tahlilden ayrı olarak bilinmeyen bazı gerçekler de şöyle: o hengame içinde bildiğiniz gibi erbakan istifa etti. demirel ona:”neden istifa ettiniz, size istifa edin diyen olmadı” der. ama erbakanın da içinde olduğu bir planda asıl istenen, yerine çillerin gemesi ve darbeci askerlerel yine her zamanki gibi demokatalrın yüzyüze bırakılarak, onlar makamdayken darbe indirmiş olmaları. tabi bu planı demirel farkediyor ve hep bilinennin asi olarak partisini ve de meclisi hem de milletin reylerini korumak adına fitili yakılıp çillerin kucağına konulmaya hazırlanmış dinamiti mesut yılmazın eline vereerk söndürüyor. sonrası malum, kendi reyleriyle seçtikleri hükümetlere adam gibi sahip çıkamama özürlü olan milletimiz ecevit gibi birini aynı reyleriyle başbakanlığa taşıdılar. hem de kimlerin destekleriyle. yani aslında 28 şubatın asıl ve baş sorumlusu ve de failleri reylerinde dengesz davranan millettir. erbakanı seçen millet, eceviti seçen millet, ardından, akpyi seçen millet, tam bir denge kaybı.
bizim abiler neden demirelin 28 şubatta hata yaptıklarına inanmıyorlar artık şu tezide bırakıp geçelim yok demirel sıcak darbeyi engellemiş 28 şubat cuntasının zaten böyle bir niyeti yokmuş ki demirel de bunların ekmeğine yağ sürdü batı çalışma gurubu deşifre edildiği halde gereğini yapmadı
hükümeti mesut yılmaza verdi kemal gürüz gibi allah düşmalarını atamış anayasa mahkemelerine kemalistleri atadı
Ölçülü olmak,Muktesit Siyaset
Malumunuz olduğu üzere nur talebeleri oy verdikleri siyasi partileri ehvenüş şer olarak kabul ederler.Bu kısaca kötünün iyisi demektir.Dolayısıyla elbette geçmişte oy verdiğimiz birilerinin her hareketinin ve yaptıklarının doğru olduğunu savunamayız.Demirel ve 28 şubat sürecide böyledir.Maalesef Demirel bu süreçte demokrasi mücadelesi vermeyi bıraktı ve kızgın olduğu Çilleri bitirmeye çalıştı.Bu da elbette büyük bir hatadır.Bu konuda onu savunmanında bir anlamı yoktur kanaatindeyim.Selamlar
Ülke TV sinde konuşmacı Gazeteci ve yazar İlnur ÇEVİK.in açıklamaları.
İlnur Çevik refah partisine yakınlığı ile bilirim.
28 Şubat süresince Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı görevi yapmış birisi.
Tesbtleri Şu:
28 Şubat Dehşetli kanlı bir darbe olarak planlanmış tır.
Demirel ,Zamanın başbakanı Erbakana durumu iki ay öncesinden ilnur Çevik aracılığı ile bildirmiş ve Erbakan durumu hafife almış daha sonra Olayın vehametini kavramıştır.
Demirel kanlı ve dehşetli bir darbeyi hasarı en aza indirerek önlemiştir.
Bu tesbitler ilnur çevik e ait.
Benim şahit olduğum.Basın yayın aracılığı ile:
Dönemin deniz kuvvetleri komutanı Güven Erkaya Demirel için ”Ne biçim adam bu bizleri birifinklerle oyalıyor ” sözleri..
Demirelin ”Önemli olan askerin kışladan çıkmamasıdır. Asker kışladan çıkarsa ne zaman döneceği belli olmaz ” Sözleri ile askeri kışladan çıkartmamıştır.
Yazarında beyan ettiği gibi ihtilalcileri çıkartmamıştır ama onların da bazı taleplerini yerine getirerek siyaseten ”Kötü ”olmayı göze almıştır.
28 şubatın en çok eleştirilen bir tarafıda Demirelin başbakanlığı çillere vermemesi.
Olayın bir yönü Bu süreçte Askerin Mesut Yılmaz başbakanlığını çok istemesi.Namık Lemal Zeybegin beyanı ile Küresel sermayenin işine refahyolun yapmış olduğu havuz sistemi hiç işine gelmemiştir. Dolaysı ile asker üzerinden, gerek çankaya ya gerekse siyasilere baskı yapılarak çillere başbakanlık verilmemiştir. Başbakanlık Mesut yılmaza verilince de ilk iş bu havuz sistemini kaldırmak olmuş ve hala bu sistem yenilenememiştir.
Bu baskılar sonucu Demirel böyle bir görevlendirme yapınca ”Kötü ” sıfatını yemiştir.
Aslında yapılan bu iş Siyaseten ve demokrasi bakımından işin gereği dir.
Şöyle ki. Bu gün mecliste üç parti var,MHP,CHP ve AKP
Diyelim ki MHP %25 CHP % 30 AKP %45 oy alsa. CHP ile MHP anlaşsa dese ki bizim oy oranımız %55 Anlaştık, Yarı yarıya başbakanlık yapacağız dese ve Abdullah gül de başbakanlığı AKP ye değil de bu ikiliye verse ne olur?Türkiyede yasa gereği Başbakanı cumhurbaşkanı atar, anlaşma ile başbakanlık olmaz.
Millet vekilini Halk seçmesi lazım halkın seçmediği kişiler mecliste olmaması gerekir.Fakat kemal derviş ile başlayan Davutoğlu ile devam eden bu sakat anlayışta yakında sakat semeresini ortaya koyar. Çünkü atanarak gelenler halka hesap vermezler.
allah allah,demirel hatasızdır diyen mi var,28 şubatı demirel planlamıştır ve yönetmiştir diyen bir sürü siyasi fanatik laf arasında hala demirele oy verdik diye laf sokup duruyorlar,ahaa da biz de diyoruz ki adam siyasetçidir binlerce hata yapmıştır ama milletin günahsız addettiği siyasetçilerin yanında yaptığı işler hafif kalır,yiğidi öldürüp hakkını vermek diye bir şey var kimse duymamış galiba,bu dünyada televizyonla ekonomi ile birtakım güçlerle her şeyi speküle edbilirsiniz ama öbür taraf var,elhamdülillah müslümanız ahiret inancımız var şükür
demirelin kim olduğunu iyi araştırın kardeşler okumuş insanlar olarak at gözlüğüyle olaylara bakmak bize yakışmaz diye düşünüyorum
Demirelin ruhuna binler fatiha…