43 yaşında bir delikanlı “Yeni Asyam!”

Bütün Yeni Asya sevdalılarına ve mensuplarına 43. yıl, hayırlı ve bereketli olsun inşallah.
Gerçek mânâda Yeni Asya ekolüne bağlı, candan onu seven, hatasıyla sevabıyla Yeni Asya’mı kabullenen can dostlara selâm, saygı ve muhabbetler olsun.

Her türlü zorluğa karşı “tavizsiz istikrar çizgisi; Yeni Asya’sına sahip çıkan o samimiyet kahramanlarını bütün kalbimle tebrik ediyorum. Kıyamete kadar bu kudsî dâvâda omuz omuza, nefes nefese devam etmeyi Rabb-i Rahimden niyaz ediyorum.

Yeni Asya ruhunu, inancını, mesleğini, meşrebini, misyonunu devam ettirmek için her türlü fedakârlığa katlanan, her türlü saldırı, tenkit, hakaret, baskılara rağmen hiç aldırmadan hizmetlerine devam eden fedakâr ve cefakâr kahraman mensuplarını ve okuyucularını, yurt ve dünya sathına yayılmış muhterem temsilcilerini ve nihayet her kademede hizmet veren bütün personelini tebrik ediyor, takdir ediyor, sağlık ve afiyet içerisinde yaptıkları kudsî hizmet ve manevî cihadlarından dolayı duâlar ediyorum.

İnsanları hayata bağlayan unutulmaz arkadaşları vardır.  Onlar istikrarın, vefanın, fedakârlığın, cesaretin, kahramanlığın ve asaletin sembolleridirler. Onlar unutulmazlar. Çünkü topluma, insanlığa ufuk açıcıdırlar. Birçok konuda toplumun rehberleridirler. Yardımcısıdırlar. Hâmisidirler. Ama işleri, dâvâları, meslekleri, yolları kolay değildir. Onlar çileye taliptirler. Meşakkat çekerler. Zorluklara arkadaş ve yoldaştırlar.

Bazan dışardan, bazan da içeriden “hançer yaralarıyla” sarsılmaya çalışılır. Çünkü bu inancın, inançlının, Mü’min olanın kaderidir.

Hele Türkiye gibi bir ülkede ayakta kalabilmek, istikametle yol alabilmek o kadar kolay değil. Anadolu stepleri asırlardan beri maalesef Avrupa zalimlerinden gelen maddî ve manevî “Haçlı Seferlerinin” merkez üssü haline gelmiş. Avrupalı’nın; İslâmiyet’ten dolayı Osmanlıyla beslediği kin, düşmanlık ve nefretin gereği, içimize sinmiş olan gizli komitelerinin o kirli elleri hep oyun oynadı ve hâlâ oynamaya devam ediyor. İşte bu tuzaklı yollardan geçip menzil-i selâmete erişmek için birlikte mücadele verdiğin kitlelerle uzun süre yürümek, doğru ve istikamette kalmak maalesef her zaman kolay olmuyor.

Bin yıllık tarihin şehadetiyle bu asil milletin İslâm’a yaptığı hizmetin her zaman bir bedeli olmuştur. İslâm’ın Avrupa’yı aydınlatan nurlu ışığından rahatsız olan ifsat komitelerinin bu millet ve vatan üzerindeki tuzakları ve oyunları hiç bitmedi bitmeyecek.

“Yeni Asya nedir?” diye akla gelen bir sorunun tam cevabı şu olmak gerekir: Kur’ân ve iman dâvâsının bu zaman ve zeminde en zorlu ve mukaddes mücadelesinde ön safta yer alan bir dâvânın adıdır “Yeni Asya!”

Savrulmalara karşı bir pusula, bir kale, bir sur, yıkılmaz bir duvardır “Yeni Asya!”
Kaymalara, yıkımlara, baskılara, yönlendirmelere karşı bir savunmadır “Yeni Asya!”
Zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, keyfiliğe, sapmalara karşı bir pusuladır “Yeni Asya!”
Zorluğa, çileye, imkânsızlığa, çaresizliğe karşı bir umuttur “Yeni Asya!”
Şaşıranlar, heyecanla hareket edenlere, hissine mağlûp olanlara bir rehberdir “Yeni Asya!”

Enaniyetin, egonun, benliğin, bireyselliğin değil “meşveretin” hâkim olduğu bir sistem ve sembolün adıdır “Yeni Asya!”

Asrın manevî sultanına: “Mekke’de de olsam buraya gelmek lâzımdı. Çünkü en fazla burada ihtiyaç var!” dedirten bir ülkenin fertleriyiz.

Bu nurlu ve değerli cemaatin bir ferdi olarak, içimizden çıkmayan bir yara ve ıztırap vardır. O da; 12 Eylül dönemini ve 1982 Anayasasını kabullenmediğimiz için otuz yıl önce içeriden hançerlendik. Anayasaya; “Evet” demek, “Hayır” demek tercihi konusunda çok büyük bir ihtilâf ve fitne içimize atıldı. Bunun neticesinde maalesef çok büyük bir kırılma ve savrulma yaşadık. Hayatını “hürriyet-i şer’iye ve demokrasi” mücadelesiyle geçirmiş bir dâvâ adamına bağlı olduğunu iddia eden, şuurlu, tahkiki imana sahip olduğundan şüphe etmediğimiz çok değerli Müslüman ve mü’min kardeşlerimize bu darbeyi alkışlatmayı ve tercihi maalesef çok müthiş bir fitne rüzgârı ve havasıyla yaşattılar. Şimdi bütün Türkiye bu nedameti yaşıyor. Ama 43 yaşındaki Yeni Asya ve gerçek manadaki onun ekibi bunda pay sahibi değil elhamdülillâh! Bu inanç ve istikamette devam ettiğimiz müddetçe de pişmanlığımız olmaz inşallah. İşte biz böyle garip bir ülkede ve böyle garip bir toplumda yaşıyoruz.

İslâm’ın kök saldığı, yeşerdiği ve meyve verdiği son kalesi olan Anadolu topraklarında Avrupa zındıkları ile Asya münafıklarının sömürge zihniyetinin bitmeyen oyunlarına şahitlik ettik ve ediyoruz. İşte bütün bu kargaşa ve keşmekeş içerisinde ayakta kalmak, sağlıklı düşünmek, istikameti muhafaza etmek, muhakemeyle muvazene ve ölçüyü tutturmak kolay olmuyor.

Yeni Asya 43 yıldır Hak namına, bir kudsî dâvâ uğruna “Matbuat Lisanıyla” tek başına bunun bayraktarlığını yapmaya çalışıyor.

“Yeni Asya,” “Risâle-i Nur’un medyadaki dili olma” dâvâsından sapmadan devam ediyor. Bunu da meşrûiyet içersinde kalarak devam ettirmeye gayret ediyor. Hakkı hak bildiği için bir manevî cihad veriyor. Meşverete dayalı sistem ve düsturlar içerisinde bunu en güzel şekilde yapmaya çalışıyor. Kırmadan, dökmeden, hisle hevesle değil, akıl ve mantıkla dâvâsını müdafaa etmeye ve devam ettirmeye çalışıyor.

Ama bu iş o kadar kolay olmuyor. Zira bir fazilet işi. Hazım işi. Sabır işi. Bedel ödeme işi. Fedakârlık ve feragat işi. Oyunları fark edip onlara düşmeden, onları deşifre etmek işi. Ve de ustalık işi.

Hissiyatın hâkim olduğu yer ve mekânlarda savrulmalar, kırılmalar, yalpalamalar, makas ve ray değiştirmeler çok hızlı ve ani gelişir. Taşlar yerinden oynar. Dikişler sökülür. Tutkallar gevşer ve bozulur. Vidalar dağılır, perçinler yumuşar ve gıcırtılar başlar.

İşte böyle ortamlarda ortada sadece “yiğitler” kalır. Toz duman arasında, kararsızlıkların, yalpalamaların, savrulmaların, kırılmaların ve kaymaların yara yapmadan bertaraf edilmesi yine fedakârlığı şiar edinen bahtiyarlara nasip olur.

Yerinde sabit kalabilmek, oyun ve tuzakların farkına varıp gerekli tedbiri almak herkese nasip olmaz.
İşte 43 yaşındaki bahadır, alperen, mücahit Yeni Asya dar imkânlarıyla yıllardan beri bu ağır mücadeleyi vermeye çalışıyor. Çizgiyi muhafaza etmeye çalışıyor. Onun yolu, gayesi; Hakkın fazileti, demokrasinin adaleti, hukukun üstünlüğü, insanın şerefli yaratılışı ve sultanlığının tescil ve teyididir.

Manşetlerinde bunu söyler.
Haberlerini buna göre tasarlar, şekillendirir.
Yorumlarını bu gayeden sapmadan yapmaya çalışır.
San’ata bu açıdan değer verir.
Makaleler bu istikamette yazılır.

Eğitim, diplomasi, ekonomi, iktibas, röportaj, karikatür, çizgifilm, fotoğraf, sağlık, spor, reklâm, ilân… Daha ne varsa hep bu açıdan bakılıp değerlendirilir.

Bunun sırrı ise; Yeni Asya’ya hâkim olan “meşveret ve şûrânın” marifeti ve faziletidir. Allah’a binlerce şükürler olsun ki: Bu camiada her kademede en önde gelen tatbiki sünnetlerden olan “meşveret sistemi” tam mânasıyla yerleşmiştir. Hâkim olan da odur.  

Bu münasebetle affınıza sığınarak tahdis-i nimet olarak bir hususun altını çizmeden geçemeyeceğim. O da şudur; her yıl 21 Şubat ve 23 Mart tarihlerinde Antalya genelinde binlerce gazete dağıtılmasına vesile olan; bu senede 9000 (dokuz bin) gazete dağıtarak hem kendi, hem de Türkiye rekorunu kıran en başta Antalya Meşveret Heyeti üyesi arkadaşlarımı, bütün Antalya Yeni Asya okuyucularını ve özellikle de büyük ölçüde bu faaliyete maddî, manevî katkıda bulunan Toptancı Hali esnafımızı tebrik ve takdir ediyor ve hizmetlerinin ve gayretlerinin devamı için duâ ediyorum.

Nice kırklı yıllara “Yeni Asya’m!” diyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*