7 yaşındaki kız çocuğunun başını açmak

Yunus Emre’nin “Bir ben vardır, benden içeru” dediği gibi, “aydın”larımızın bazı tavırları karşısında “Aydın var, aydınlardan içeru” demek icap ediyor.

Sabancı Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, ilkokulda da başörtüsünün serbest olması gerektiğini hatırlatmış ve bu açıklaması umumî anlamda destek görmüştü.

Fakat bu tesbitten, beklendiği üzere rahatsız olanlar da olmuş. Elbette her haklı tesbite itiraz eden başka ‘aydın’ların olması mümkündür, ancak bu itirazı dile getirenlerin makul gerekçeler ileri sürmesi mümkün olmuyor.

İsterseniz önce Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü ve TÜBİTAK eski Başkanı Prof. Tosun Terzioğlu, kendisine sorulan “Peki hocam sizce ilkokula başörtülü de gidebilir mi çocuklar?” sorusu karşısında verdiği cevabı hatırlayalım: “Tabiî. Neden gitmesinler? (Bu bir sorun oluşturmaz mı?) Neden oluştursun? Aklı açıksa, öğrenmek istiyorsa, okula devam etmek istiyorsa, neden olmasın! Sorun ne bilmiyorum ki!” (Konuşan: Mine Şenocaklı, Vatan, 27 Şubat 2012) [Konu ili ilgili yazımız: http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay2.asp?id=5547]

Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüşen bu cevaptan rahatsız olan “aydın”lardan biri de Zülfü Livaneli olmuş. Çoğu zaman “özgürlükçü” yorumlara imza atan Livaneli, sıra “ilkokulda başörtüsü”ne gelince en yüksek perdeden bu teklife itiraz etmiş. “Yedi yaşındaki kız çocuğunun başını örtmek” (Vatan, 30 Mart 2012) başlıklı yazısında öyle bir itiraz etmiş ki, bu öneriyi “insanlığa karşı suç” olarak gördüğünü beyan etmiş.

Nasıl oluyor da, başı örtülü olduğu için uzun yıllar üniversite kapılarından geri çevrilenlere ve günümüzde de yine başı örtülü olduğu için ilköğretim okullarının kapısından döndürülen kız öğrencilere yapılanlar “suç” değil de, böyle bir teklifi gündeme taşımak, “insanlığa karşı suç” olarak görülüyor?

Livaneli gibi “aydın”larımızın elindeki “ölçü” yanlış. Çünkü onlara göre “başı açık olmak” doğuştan hak, “başı kapalı olmak” ise zorlama ve dayatma ile olan bir tercih. Peki, böyle bir kanaate nasıl varılıyor? 7 yaşındaki çocuk kendi tercihiyle başını örtmezse, başının açık olmasının “7 yaşındaki çocuğun kendi tercihi” olduğunu nasıl anlayacağız? Ailelerin bu hususta hiç bir tercih hakkı yok mu? Tercih hakkı, sadece “başı açık olmaktan yana” mı kullanılmalıdır?

Livaneli, bir adım daha ileri çıkıp, “İlkokulda da başörtüsü serbest olsun” diyen Prof. Dr. Tosun Terzioğlu üzerinden dolaylı olarak da olsa Sabancı Holding’i de, bu konuşmaya tepki göstermediği için suçluyor. Bilmânâ diyor ki, “Böyle bir kişiye üniversitenizde nasıl yer verirsiniz?” Bununla da yetinmiyor ve “Daha sonra, çocukları Sabancı Üniversitesi’nde okuyan ailelerin bu sözlere tepki gösterip göstermediğini merak ettim. Belli başlı bir tepkiye de rastlamadım” demek suretiyle çocukları Sabancı Üniversitesi’nde okuyan ailelere de “tepki göstermedikleri için” kırılmış görünüyor.

Bir de Avrupa’dan misâl getirmeye çalışarak, “Bu sözleri Sorbonne, Oxford, Cambridge, Harvard, Princeton gibi üniversitelerin rektörlerinden duyabilir misiniz?” diye sormuş. Kanaatimizce duyabiliriz, çünkü Fransa dışında Avrupa ülkelerinde (ve tabii Amerika’da) ilköğretim dahil başörtüsü yasağı yoktur. Adını zikrettiği üniversite rektörleri “İlkokulda başörtüsü serbet olsun” dememişse bile, hiç değilse “Olmasın” demediği anlaşılıyor. Çünkü o ülkelerde başörtülü öğrenciler ilköğretim okullarına çok haratlıkla gidebiliyorlar.

Yedi yaşındaki kızların başlarının örtülü olmasını istemek, ‘saç’larının ‘sapık kafa’ları tahrik etmesi meselesi değil. Ki, öyle ‘sapık kafa’ların da var olduğu bir gerçektir. Medyaya yansıyan “çocuk istismarı” ile ilgili haberlerin de her halde anlattığı bir gerçek vardır.

“Başı açık olmak” tek doğru değil, bir tercihtir. Aksine, fıtrata uygun olan, tesettürü tercihtir. ‘Yanlış’ı doğru, ‘doğru’yu yanlış diye takdim etmek bizim ‘aydın’larımızın temel ‘yanılgı’sı olsa gerek, vesselâm…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*