AB kapısında

Batı medyasını takip edenlerin müşahedelerine dayanarak ilginizi çekecek birkaç noktayı belirtmek istiyorum.
Siz de bilirsiniz ki, hac ve kurban mevsimi, bazılarına sıkıntılı günler yaşatır. Aynı dine mensup milyonların yüksek bir konferans niteliğindeki buluşması, Allah’a yönelmesi, Müslümanların arasında yeni sevgi bağlarının kurulması, temel insanî değerlere yabancı bazı çağdaş geçinenleri adeta çıldırtır.

Evvela Arap’a saldırır, akabinde hac yasağını gündeme getirir ve daha sonra da hayvanlar için gözyaşı döker. Bu kez de Mekke’de kesilecek kurbanların etlerinin heder olmasından ağlamaklı bir şekilde; bari kurbanların Türkiye’de kesilmesini istiyorlar. Milletin büyük çoğunluğu bu zihniyetin ne et, ne de kurban derdinde olmadığını bildiğinden, detay bilgilere girmeden birkaç hususu arz edeceğim.
Evvela bu beylerin bir Türkiye sevdası var mı, yok mu; bunun tesbiti lâzım.

Avrupa’da başımızı önümüze eğdiren ve omuzlarımızı çökerten “Anadolu’daki insan hakkı ihlâlleri”ni destekleyenlerin hangi Türkiye’yi veya hangi milleti sevdiğini cidden merak ediyorum. Mekke’de kesilen kurbanlara verdiğimiz dövizin on mislini fakir milletin yavan ekmeğinden çalanların, heba olduğunu iddia ettikleri kurban etinden bahsetmeleri ne kadar ciddî olabilir ki…

Türkiye hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan dâvâlardan dolayı, Avrupa’daki Türk insanı fevkalâde sıkıntılı… Açılan her dâvânın ekseriyetle aleyhimizde karara bağlanacağı endişesiyle Türkiye’nin adı son zamanlarda buralarda duyulmaz oldu.
Başka bir husus da, on binlerce kız çocuğumuzun Avrupa ve Amerika üniversitelerinde okumak mecburiyetinde bırakılması… Bir öğrencinin aylık masrafı bin euro. On binlerce öğrencinin Türkiye’ye olan yıllık maliyetini siz düşününüz. Cimri, hasud ve verdiği borç paradan dolayı iç barışımızı, millî menfaatlerimizi, izzet ve şerefimizi inciten devletlerin kapısında bizi dilenci muamelesine uğratan politikacılarda Türkiye sevdası bir yana, “insana hürmet” duygusunun varlığı tartışılır.

Düne kadar âşığı oldukları Avrupa’dan, bugün her hile ve desise ile kaçmalarının sırrı sizce ne olabilir?
Sakın İsevî Avrupa’nın insana yaptığı vurgu ile öne çıkardığı değerler olmasın… Sefih, gaddar, dessas, ırkçı ve emperyalist bir Avrupa beklentisi içindekiler doğudan-batıdan kuşatıldıklarının da farkında değiller. İslâm âlemiyle kopuk, tüm komşularıyla kavgalı, Orta Asya’yı evvelâ Rusya’ya ve 11 Eylül’den sonra ABD’ye bırakan politikalarla 1930’lu yılları yaşamak üzere kafayı kuma gömmenin faturasını maalesef evvela millet ödüyor.
Avrupa Birliğine uyum adına değiştirilen kanunların mevcudun da gerisine düştüğünü gören AB yetkililerinin dudaklarında ya acı bir tebessüm veyahut müstehzi bir gülücük. Menfaatlerini milletin zararında arayanlar ise, ellerindeki imkânların gitmemesi için “ulusçuluk” şarkısını seslendirmeye devam ediyorlar.

Mevcut hükümetin kendi halkına ve AB kriterlerine karşı bir dayanışma içinde olduğu artık gizlenemiyor.
Hadiseleri dışardan seyrettiğinizde, bazılarının Türkiye ile adeta oynadığını müşahede ediyorsunuz. Meselenin aklî ölçülerle muhakemeye tahammülü yok. Dünyanın hiçbir açık rejiminde, halkını bu denli karşısına aldığı halde başta kalabilmiş bir hükümet olmadığı halde, bizdekilerin kimden güç aldığını “deşifre” etme zamanı acaba hâlâ gelmedi mi?
Ama Washington’daki bazı özel kuruluşların, IMF’nin veya Londra’nın dayatmalarına, Avrupa’nın diğer devletlerinin uzun süre seyirci kalacaklarına da inanmıyorum.

11 Eylül, dünyayı ateşe vermek isteyenleri belirlediği gibi, güçlerinin de sanıldığı kadar fazla olmadığını gösterdi. Buna Türkiye’yi sevdiklerini iddia edenlerin de inanmaları ve tepkilerini ona göre belirlemeleri gerekiyor. Mevhum korkularla zilleti normal görenlerin; başta siyasî partiler olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerinden ve dinî kuruluşlardan ayrılması hem kendilerinin, hem de memleketin hayrına olacaktır. Yoksa, zaman onları bir daha tebrie olunmamak üzere mahkûm edecektir diye endişeleniyoruz..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*