Abartıyor muyuz?

Risale-i Nur’a bandrol engeliyle başlayan ve kanun maddesi çıkararak yayın haklarını Bakanlar Kuruluna, yani devlete veren çalışmalara itiraz etmemizi bazı dostlar anlamakta zorlanıyormuş. Onlara göre Yeni Asya, bu meseleyi abartıyormuş…

“Tekrar güzeldir” kaidesince hadiseyi bir defa daha özetlemeye çalışalım ve insaf ehli karar versin: Biz ne diyoruz? Diyoruz ki, yıllardan beri devam eden uygulamayı bir anda durdurup “Bandrol vermiyorum” demek yanlıştır. Hele hele bir adım daha atıp, “Risale-i Nur eserlerinin yayın hakkını ben devlet olarak üzerime alıyorum. Kimin basacağına ben karar veririm” demek, bin defa daha yanlıştır. Risale-i Nur’un yayın haklarına devletin el koyması yanlıştır diyor ve buna haklı olarak itiraz ediyoruz.

Bu itirazlarımızda yanlış olan nedir, abartma nerededir? “Bandrol veriliyor” da biz “verilmiyor” mu diyoruz? Devlet, Risale-i Nur’un yayın haklarına “el koymuyor” da biz “el koyuyor” mu diyoruz? Bizim dediğimizde bir yanlış, bir abartma var mı?

Ayrıca, “Devlet ya da Diyanet Risale-i Nur’u basmasın” da demiyoruz. Aksine, böyle adımları alkışlıyoruz ki Risale-i Nur’u okuyan ve bilen hiç kimse aksini de düşünemez. İtirazımız, bu işi “sadece devletin yapması” niyeti ve ihtimalinedir.

Bakınız, bu tartışma başladığında Yeni Asya itiraz etti ve konuyu gündeme taşıdı. İlk günlerde “bandrol” meselesi vardı ve o gün, “devletleştirme” gündemde yoktu. “Bandrol” meselesinin içinden çıkamayınca, daha kötü bir adım atıp Risale-i Nur’un yayın haklarına kanunla el koymaya niyetlendiler. Peki, Risale-i Nur’u bilen ve okuyanlar eserlerin “devletleştirilmesi”ne itiraz etmesi gerekmez mi? Devletin Risale-i Nur’a sahip çıkması ile “yayın haklarına el koymak” aynı şey midir, söyleyin?

Hiç kusura bakılmasın; “Hükümet, bakanlar, başbakan ‘iyi’dir. Ağabeylerin de haberi var, yanlış bir şey olmaz” demek kuru bir avunmadır. Bugün böyle olmuş olsa bile, 30 sene sonranın ne getireceğini kim hesap edebilir? Daha önce de ifade etmiştik, tekrar hatırlatalım: Meselâ, Risale-i Nur’da îmâ edildiği şekliyle önümüzdeki muhtemel “mağlûbiyet” yıllarında bu iş nasıl olacak? O günkü ‘devlet’ “Durun bakalım, bu kadar baskı yeter” derse kim ne diyecek? Bu yola tevessül etmek, bunun önünü açmak, bu yanlışa destek vermek nasıl haklı görülebilir?

“Baskıyı yasaklasalar, kalemi ele alır, elle yazarız. Zaten eskiden ağabeyler de böyle yapmıştı” demenin kendini kandırmaktan başka bir anlamı olabilir mi? İnşaallah ihtiyaç olmaz, ama elbette ihtiyaç olduğunda kalem de ele alınır; ama bugün bu yanlış bu bakış açısıyla savunulabilir mi?

“Devlet”te bu işlerin nasıl yürüdüğüne bakalım: Biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı Risale-i Nur eserlerinden “İşaratü’l-İ’câz”ı bastı. “Nümune baskı”ların yapıldığı tarih Ocak 2014’dür. Biliyorsunuz, o ‘nümune baskı’lar seçim meydanlarını da gezdi… Ancak aradan 7 ay geçmek üzere ve İşaratü’l-İ’câz satışta değil! Bizzat sordum, araştırdım, aradım, öğrendim… Niçin? Hukukî ve haklı bir gerekçe olabilir, o da bizi doğrudan ilgilendirmez.

Bir Allah’ın kulu çıksın ve desin ki “Bu bilgi doğru değil.” diyebilirler mi? Sebebi ne olursa olsun basılan kitap şu anda satışta değil! (Belki siz bu yazıyı okuduğunuzda satışta olur, onu bilemem!)

O halde bu mesele “devlet”e bırakılacak bir mesele değil. Elbette devlet de sahip çıksın, o da yayınlasın… Tebrik ederiz. Ama inhisar altına almasına, tekelleştirmesine, devletleştirmesine itiraz ediyoruz ve insaf ehli herkesin itiraz etmesi lâzım.

Müşahhas deliller ortada olduğu halde “Abartıyorsunuz, maddî sebeplerle bu itirazı yapıyorsunuz” diyenleri bu mübarek Ramazan gününde Allah’a havale ediyoruz… Kimin haddine ki Risale-i Nur’u yasaklayacak? Muaraza etmek isteyenlerin eli değil, belinin kırıldığını Üstad zaten yıllar önce haber vermemiş mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*