Adetten ibadete

Peygamber Efendimiz (asm) en güzel âhlak ile ahlâklanmış her bir hâli, fiili ve sözleriyle insanlığa mükemmel bir rol model olmuştur.

Buna binaen bütün nev-i beşer Peygamber Efendimizi (asm) örmek almalıdır. Her kim “Allah’ı gerçekten seviyorum” diyorsa mutlaka Allah’ın Habibine benzemeye çalışmalı.

Evet, benzemek demek Peygamber Efendimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesine ittiba etmek demektir. Yani yaptığı şeyleri yapmak, yapmadığı şeyleri yapmamak. Yeme, içme, uyuma, temizlik, ibadet, dua, insanî ilişkiler gibi aklımıza gelen her ne konu, her ne hareket ve fiiliyat varsa Peygamber Efendimiz (asm) bizlere örmek olmuş ve ders vermiştir. Bizlere düşen bunları sahih kaynaklardan okuyup öğrenmek ve hayatımıza tatbik etmeye çalışmaktır. Çünkü içinde bulunduğumuz zaman çok tehlikeli bir zaman. Böyle tehlikeli bir zamanın fitnelerinden sakınmak, günahlarından kaçınmak ve haramlarından uzak durmak için Sünnet-i Seniyyeye ittiba çok büyük bir önem arz ediyor. Zira Peygamber Efendimiz (asm) “Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim Sünnetime temessük etse (sıkıca sarılsa), yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.”1 buyurmuştur.

Peygamber vârisleri olan âlimler Sünnet-i Seniyyeye çok önem vermiş ve ihyası için çok çaba sarf etmişlerdir. Hiç şüphesiz bunlardan biri de Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir. “Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır”2 buyuran Said Nursî, hayatı boyunca Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmiş ve Risale-i Nurda Sünnet-i Seniyyenin ne kadar kıymettar olduğunu izah etmiştir.

Peki, bid’aların istilâsı ve günahların her taraftan hücum ettiği bir zamanda Sünnet-i Seniyyeye ittiba neden bu kadar büyük bir mükâfat kazandırıyor? Çünkü “Fesâd-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına mürâât etmek (gözetmek), ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir îmanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselamı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hâtıra, bir huzur-u İlâhî hâtırasına inkılâb eder.”3

Sünnete ittiba etmek ise çok basit. Her gün yaptığımız rutin şeylerde mesela yemek, içmek ve yatmak âdâbında hatta en küçük bir muamelede Sünnet-i Seniyyeye göre hareket ettiğimiz dakikada, o âdi muamelemiz ve o fıtrî amelimiz sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Peki, yaptığımız o âdi muamele nasıl ibadet oluyor? Cevabı Said Nursî’den dinleyelim: “Çünkü o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselama ittibaını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve şeriat sahibi O olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî (şeriatın asıl sahibi) olan Cenâb-ı Hakka kalbi müteveccih olur (yönelir). Bir nevi huzur ve ibadet kazanır. İşte, bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını (sürekli yapılan âdetler) ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar (meyveli) ve sevabdar yapabilir.”4

Ne mutlu o kimseye ki en küçük bir muamelede dahi Sünnete ittiba eder ve böyle güzel bir neticeyi elde eder.

Dipnotlar:

1. Lem’alar, Said Nursi, S. 127, Yeni Asya, Ocak-2017.
2. A.g.e, s. 127.
3. A.g.e, s. 127-128.
4. A.g.e, s. 128.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*