Adliye memurları çok dikkat ve ihtiyata muhtaç

altİkinci Madde:

Menemen Hâdisesinin bir yalancı taklidini yapıp, millete dehşet verip, serbestî kanunları kolayca tatbik etmek desisesiyle hükûmeti iğfal ederek, güya “Hükûmetin serbestî kanunlarını kabul ettirmesine yardım ediyoruz” entrikasıyla, beni Barla’dan Isparta’ya cebren celb ettiler. Baktılar, ben öyle fitnelere alet olamıyorum ve öyle her cihetçe vatana, millete, dine zararlı olan akim teşebbüslere hiçbir meylim yoktur anladılar ki; o vakit, plânlarını değiştirdiler. Benim beğenmediğim bir şöhret-i kâzibemden istifade edip, hiç hatır ve hayalimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hâdise-i mazlûmesinin bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete, hem masum, mevkuf birçok efrad-ı millete büyük zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev’inden bahaneleri bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu meselede çok dikkate ve ihtiyata muhtaç olduklarını müdafaa-i millîye hukukum noktasında hatırlatıyorum. Asıl ittiham edilecek onlardır ki, hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında, bazı safdil masumları, bîçareleri tehyîc ederek küçük bir hâdise çıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip, hükûmeti şaşırtır, çok masumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati başkalara yükler. İşte bu meselemiz aynen böyledir.

B.S.N. Tarihçe-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 243

LÛ­GAT­ÇE:
erkân: Temel azalar, önemli kişiler.
hâdise-i mazlûme: Zulüm yoluyla gerçekleşmiş hadise.
iğfal: Aldatma.
memurîn-i adliye: Adliye memurları.
mevhum: Vehmî, gerçekte olmayan, kuruntulara dayanan.
mevkuf: Tutuklu.
müdafaa-i millî: Millet müdaafası, millete ait ve milleti ilgilendiren müdafaa.
serbestî: Hürriyetle ilgili.
şöhret-i kâzibe: Yalancı şöhret.
tehyîc: Heyecana getirme.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*