Affın formülü

Image

Sual: “İnsan kendini nasıl kurtarabilir? Dinimiz bizden öz olarak ne istiyor? Emirler ve yasaklar, haramlar ve helâller var, biliyorum. Bunları, dinimizin istediği gibi yaşayınca kurtuluyor musun? Hayatını bu emir ve yasakların zıddıyla şekillendirmiş, daha doğrusu bu emir ve yasaklara gereğince uyamayan birisi için kurtuluş ümidi yok mudur?”

 

İslâmiyet’te ümitsizlik yoktur. Her günahkârın en hayırlı işi, Allah’tan ümit kesmemektir. Çünkü kişinin günahları yerlerle gökler kadar çok olsa da, affedilmeyen günah yoktur. İşte âyet-i celîle: “Ey îmân edenler! Allah’a tam bir ihlâs ile tevbe edin. Umulur ki, Rabb’iniz günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan Cennetlere koyar.”1 Bir diğer âyet ise şöyle buyuruyor: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 2
“Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir” buyuran Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde de, “Her insan hata eder, günah işler. Günah işleyenlerin en hayırlısı, tövbe edenlerdir” buyurmak suretiyle günahkâr ümmetini tövbe ve bağışlanma konusunda cesaretlendiriyor.
Keza Hazret-i Enes (ra) Peygamber Efendimiz’den (asm) bir hadis-i kudsîyi şöyle naklediyor: “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Ey Âdemoğlu muhakkak sen Bana duâ ettiğin ve Ben’den ümid ettiğin sürece senden meydana gelen günahlara rağmen seni affederim, günahlarına aldırmam. Ey Âdemoğlu şayet günahların semadaki bulutlara ulaşsa, sonra Bana istiğfar etsen; seni istiğfar eder, günahlarına aldırış etmem. Ey Âdemoğlu şayet sen Bana yerler dolusu hatalarla gelsen, sonra Bana hiçbir şeyi şirk koşmadan gelsen, sana yer dolusu bağışlam ayla gelirim.” 3
Bediüzzaman Hazretlerinin kısa af formülü şöyledir: “Kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur.” 4
Dinimiz bizden kısaca Allah’tan ümid kesmememizi, amellerimize güvenmememizi, kusurumuzu görerek tövbeye devam etmemizi istiyor. Bu davranışları gösteren inşâallah kurtuluyor.

Îsâr hasletinin azamî derecesi
İstanbul’dan Âdem Tekle: “Hazret-i Ebû Bekir’in ‘Bedenimi o kadar büyüt ki, Cehennem’de kimseye yer kalmasın’ sözünün kaynağı nedir? Bu sözü Allah’ın adaleti ile ve rahmeti ile nasıl bağdaştırabiliriz?”

Bazı hakikatleri vurgulamak amacıyla kinayeli olarak söylenmiş kimi sözler vardır ki, her yönüyle hikmet aranmaz. İstisnaları vardır. İstikameti vardır. Vermek istediği mesajları vardır ve bunları anlamakla yetinilir. Öyleyse sözün vurgu yaptığı hedefi kavramaya çalışalım: Amelî hüküm ihtivâ etmeyen, İslâm’ın inanç estetiği ile ters düşmeyen ve ümmet nezdinde umumî kabul görmüş sözleri, vurgu yaptığı hedef çerçevesinde kavramak yeterli olur.
Bu sözü, Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lâhikası’nda şu şekilde naklediyor: “Mü’minler Cehenneme gitmemek için Allah’tan isterim, benim vücudum Cehennemde büyüsün ki, onların yerine azap çeksin.” 5 Bu sözde Cennetle müjdelenmiş Hazret-i Ebû Bekir’in (ra) mü’minler lehine derin bir şefkat hissi duyduğunu, bütün mü’minlerin bağışlanmasını temennî ettiğini, îsâr hasletini azamî derecede kullanarak ahirete de şamil kıldığını ve mü’minleri sadece Cennete lâyık gördüğünü vurguladığını anlıyoruz. Bu sözü başka sıfatlarla tartmamalı. Buna benzer bir sözü Bediüzzaman da söylemiştir. Demiştir ki: “Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistan olur.” 6
Keza Bediüzzaman, “İman ile Cehennemden birkaç adamın kurtulmaları için Cehenneme girmeyi kabul ederim” 7 diyerek, mü’minleri cennete lâyık görmek sûretiyle îsâr hasletinin azamî derecesini gösteriyor.

DUA
Ey Hâmi-i Rahîm! Bağışlanmayan günahtan, affedilmeyen kusurdan, setredilmeyen ayıptan, mağfiret edilmeyen isyandan, tokat getiren şükürsüzlükten, gazabına uğrayan amelden, azabına götüren tuğyandan, ateşe dokunan ihanetten sana sığınırım! Âmîn!

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*