Afganları da, içerilere sokalım

Suriye’den Türkiye’ye ilk gelenlerden dolayı, “Suriye’ lilerin, içerilerde işi ne?” (Yeni Asya, 3 Haziran 2014) başlıklı bir makale yazmıştık. Orada, bunu işlemiş ve göç politikasının yanlışlığına temas etmiştik.

Zaten, Türkiye’ nin Suriye politikası hepten yanlıştı. Nasıl, “ hocam, bitsin bu hasret, gel artık” denilip de, hoca, sonradan düşman ilân edildiyse, “ kardeş Esad” de, birden, “ düşman Esed” oluverdi. Ve Suriye milleti de, perişan vaziyete girdi.

Tam da, bizlerin Yeni Asya olarak, beş yüz kişi ile, Kutlular Ağabeyin de içinde olduğu  bir arkadaş grubunun, “Hutbe-i Şam’iyenin yüzüncü senesi” münasebetiyle Şam’ a gideceğimiz gün (2011 tarihinde o gün, Cum’a hutbesini, Üstad Said Nursî Hazretleri’nin  irad ettikleri “ Emeviye Camii’nde” namaz kılacaktık. Grubun bir araya gelemeyişi münasebetiyle, Cum’a namazını, mecburen, Gaziantep’ te kıldık . Eğer, o gün Emeviye Camii’ne gitseymiştik, bizler de, hadisenin ortasında kalacakmıştık. Allah muhafaza etti bizleri) başlayan hadiseler neticesinde, Türkiye’ye, bir çok mülteci geldi.

Onlara tatbik edilecek muamele, hudut bölgesinde bir “tampon bölge” ihdas edip, vaziyetleri düzelene kadar orada bekletmekti. Ama ne yapıldı? Memleketin en ücra köşelerine kadar iskân edilmelerine (hem de, daimî olarak) müsaade edildi. Bu da, çok nâhoş hadiselerin meydana gelmesine sebeb oldu.

O zaman, Bulgaristan’ dan gelenlerin misâli verildi. Biz de o zaman şöyle cevab vermiştik: “ Tamam, her ikisi de Müslüman, din kardeşliğimiz var. Ama Bulgaristan’dan gelen muhacirler, millet olarak aynı. Konuşma, andlaşma kolay oluyor. Ve onların ekserisinin de, Türkiye’ de akrabaları var. Onlara misafireten geldikten sonra, zamanla iskân edildiliyorlar. Ama Suriye muhacirleri için, vaziyet aynı değil.” demiştik.

Gelelim Afgan muhacirlerine… Dünyadaki en zor şeylerden biri, vatansızlıktır. Vatanlarında barınamayıp da, başka yerlere hicret edenlere, Allah yardım etsin.

Kendisini, “dünya jandarması” yerine koyup, aslında, “dünya eşkiyası” olan Amerika, NATO ve (BM) Birleşmiş Milletler faktörünü de kullanarak, içindeki Yahudi ve İngiliz menşe’li, dünya karıştırıcıları ile, bütün dünyaya, hassaten de, Asya ve Afrika mazlum milletlerine, devletlerine el atıyor, ayar çekmeye çalışıyor. Her girdiği yerde de; kargaşa, fitne, nifâk, iftirak bırakıp; kan, gözyaşı, ıztırabla birlikte, o devletlerin kıymetli mallarını, parsalarını toplayıp gidiyorlar. Sana ne, dünyanın bir ucundaki, okyanuslar ötesi devletlerden, milletlerden…

Hep kendilerinin îcad ettiği bir takım sun’î tehlikeleri bahane ederek, oralara giriyor . İşte, Afganistan’ a da, öyle uydurma bir bahaneyle girip, senelerce orayı perişan ettikten sonra, arkalarında enkaz bırakıp, çekip-gittiler.

Hakikat-i İslâmiyeyle alâkası olmayan, kendi indî din anlayışıyla, çok yanlış yapan, Taliban isimli zalimanlar da, milletlerine acı, ıztırab ve göz yaşı döktürmeye başlayınca, oradan da kaçışlar hızlanıp, komşu memleketler olan Pakistan, İran gibi devletlerden sonra, Türkiye’ ye de gelmeye başladılar. Bir kısmının maksadı, Türkiye’ yi köprü olarak kullanıp, Avrupa’ya gitmek, bir kısmının da, eğer bizim devlet, onlara da, Suriye’lilerin muamelesini yaparsa, burada kalmak .

İşte, işin en dikkat edilecek noktası da, burası. Eğer, Afgan’ları da içerilere sokar, iskân ederseniz, “MA” plâkalı vasıta almalarına rıza gösterirseniz, o zaman olmaz. Tamam, Müslüman kardeşlerimiz, ama her şeyin  bir usûlü, yolu var. Bu vaziyete giren herkesi içerilere alırsak, çok vahim neticeler doğabilir. Neticede burası yol geçen hanı değil ki…

Eğer bir iyilik yapmak istiyorsanız, “DÜNYA LİDERİ” vasfınızla, o devletlerle iyi münasebetler ve sulh ile, vatandaşlarının, huzur ve sükûnlarının temin edilmesini sağlayın .

Allah, bu vaziyette olan, bütün mağdur insan ve milletlere yardım etsin .

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*