EURONUR ÖZEL

Ahiretteki nurani bedenimiz

Cenab-ı Hak insanı arzın halifesi olarak yaratmış. Bu hilafet vazifesini de yerine getirip icra etmek için çeşitli kabiliyetler ve istidatlar vermiş. Bu kabiliyetler ve istidatların inkişafı ise en üst seviyede peygamberlerde görülür. Peygamberlere verilen yetenek ve kabiliyetler ise insanın zaman ve mekan üzerinde tam bir yetkiye sahip olunduğunu gösterir.

Mucizeler denilen harika haller bunun en açık göstergesidir. Mesela Peygamberimiz(asm) taşa gel demiş, gelmiş; çakıl tanelerine konuş demiş, konuşmuş; ağaca toplan demiş, toplanmış; ay’a işaret etmiş ikiye ayrılmış; güneşe dur demiş, durmuş. İşte bu ve benzeri mucizeler de gösteriyor ki insan bu dünyadaki zaman ve mekan üstünde hakiki bir tasarruf yetkisine sahiptir.

Bunun için de tam bir nurani mahiyete sahip olmak gerekiyor. Peygamberler ise tam bir nurani beden sahip olduğu ve maddi bedeni de tam bir nuraniyet kazandığı için zaman ve mekan üstüne çıkıp beşeri hallerden muaf olabiliyorlar. Mesela İsa Aleyhisselam iki bin yıllık bir süre semada yaşamaya devam edebiliyor ve Peygamberimiz (asm) ise miraç yolu ile milyarlar sene sürecek bir mesafede seyahat edebiliyor.

Peki bu yetenekler diğer insanlarda nasıl tezahür ediyor?

Bir insanda bulunan bir özellik ve yetenek tüm insanlarda da vardır. Bu nedenle peygamberlerde tezahür eden kabiliyet, yetenek ve istidatlar potansiyel olarak tüm insanlarda vardır. Peygamberlerde ihsan-ı ilahi olarak ani ve defi bir surette bu yetenekleri inkişaf ederken, diğer insanların çalışma ve gayretleri ile o gizli yetenekleri inkişaf eder.

Mesela Abdülkadir-i Geylani hazretleri o harika kerametlere yirmi beş yılı aşkın bir süre sonunda mazhar olmuştur. İşte bu nedenle bu dünya şartlarında tam bir nurani bedene sahip olmak da öyle kolay bir şey değildir. Uzun yıllar eğitimden geçmek gerekmektedir.

Peki ahirette nasıl bir beden sahip olacağız?

Bu dünya hayatı sona erdiğinde, kıyamet sonrası haşir meydanı açıldığında insanlar iki türlü bedene sahip olacaklar. Müminler nurani, kafirler ise zulmani bir bedene. İşte her bir mümin haşir meydanına çıktığı zaman imanı cihetiyle nurani bir bedene sahip olacaktır.

Haşir meydanında elli bin sene gibi çok uzun zamanlardan söz ediliyor. Peki bu kadar uzun bir sürede ne yeyip ne içilecektir? Nasıl bir hayat sürülecektir? Bu suallerin cevabı da nuraniyet sırrında saklı. Zira bir mümin imanı vesilesiyle tam bir nurani mahiyet kazandığından daha yemeye içmeye ihtiyaç kalmaz.

Demek ki hem bu dünyada, hem ahirette insan için en önemli mesele nur kazanmaktır. Böylece nurani bir mahiyete sahip olarak ebedi bir hayatın levazımatını tedarik etmektir. Nur kazanmak ve nurani bir mahiyete sahip olmak insan için en büyük saadet ve kazançtır.

İman bir nurdur, İslam bir nurdur, maddi ve manevi hayat-ı Muhammediye (asm) bir nurdur, Kuran bir nurdur, ibadet, zikir bir nurdur, Allah yerlerin ve göklerin nurudur, Risale-i Nur bir nurdur.

Peygamberimizin(asm) şu duası ne kadar da güzel açıklıyor nur meselesini:

“Allahım! Kalbime bir Nur, kabrime bir Nur ver; önüme bir Nur, arkama bir Nur ver; sağıma bir Nur, soluma bir Nur ver; üstüme bir Nur, altıma bir Nur ver”

Benzer konuda makaleler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu