Âhirzaman hadiseleri ile ilgili hadislerin mânâları

Hz. İsa(a.s) ve İslâm

Biliyorum ki bir kısım dinde sathî muhâkeme-i akliyede nakıs veya enâniyeti kavî, itikadı zayıf bazı vatan kurtaran gafiller ne âlâka diyeceklerdir, onun için önce bazı âlâkaları belirtelim.

1- Öncelikle Hz. İsa (as) bir peygamber olarak, ona inanmak imânın şartlarından biridir.

2- Bir önceki peygamber olarak İslâm’a daha yakındır.

3- Kitabı olan İncil’in adı bile “müjde” anlamında olup son Peygamber olarak Efendimiz’i (asm) ve adâlet Kur’ân-ı Kerîm’i müjdelemektedir (Yuhanna incili ikinci bölüm ve Barnabas İncilinden birçok meseleler gibi)

4- Hz. İsa’nın âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammed’e (asm) ümmet olarak indirilmek için duâsı vs…

5- Bizzat 13 Âyet-i Kerime ve 84 Hadis-i şerif, Hz. İsa’nın ineceğini ve deccalizmin âlem-i İslâm’ı istilâsı hengâmında ona mâni olarak âlem-i İslâmı onun şerrinden kurtaracağı da haber verilmektedir. Bu gibi meselelerde inanmayanlar zâten muhatabımız değildir.

Fakat şu inandığı halde kafası karışıklara ne dersin denilirse biz de deriz ki: Bu günün en mühim meselesi bahse konu bu olay ve buna bağlı olarak kıyametin diğer âlametlerinin zuhur edip etmediğidir. Biz şayet diğerlerinin de en son ve zirvesi olan bu olayın olduğunu isbat edersek hâli ile diğer deccal ve mehdi beklentilerinin ne kadar anlamsız olduğu anlaşılır.

Bu konuda Bediüzzaman, konu ile ilgili Hadis-i Şeriflerde çıkardığı doğru mânaları âhirzaman insanlarına bildirmiştir.

İşte Bediüzzaman’ın konu ile ilgili tesbitleri:

“Âhirzamanda Hazret-i İsa (as) nüzulüne ve Deccalı öldürmesine ait ehâdis-i sahihanın mânâ-yı hakikîleri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler veya sıhhatini inkâr edip, veya hurafevâri bir mânâ verip, âdeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avâm-ı Müslimîne zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri serrişte ederek hakaik-i İslâmiyeye tezyifkârâne bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehâdis-i müteşâbihenin hakikî tevillerini Kur’ân feyziyle göstermiş.

Şöyle ki:

Hazret-i İsa (as) Deccalla mücadelesi zamanında, Hazret-i İsa (as) onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıcı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücutça o derece Deccalın heykeli Hazret-i İsa’dan büyüktür” diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâmdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lâzım gelir. Bu rivayetin zâhirî ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi, nev-i beşerde câri olan âdetullaha muvafık düşmüyor. Halbuki bu rivayeti, bu hadisi,—hâşâ—muhal ve hurafe zanneden zındıkları iskât ve o zahiri, ayn-ı hakikat itikad eden ve o hadisin bir kısım hakikatlerini gözleri gördükleri halde, daha intizar eden zahirî hocaları dahi ikaz etmek için, o hadisin, bu zamanda da aynı hakikat ve tam muvafık ve mahz-ı hak müteaddit mânâlarından bir mânâsı çıkmıştır.

Şöyle ki:

İsevîlik dini ve o dinden gelen âdât-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükûmetle, resmî ilânıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden diğer bir hükûmet ki, yine hasis, pis, menfaati için İslâmlarda ve Asya’da dinsizliğin intişarına taraftar olan fitnekâr ve cebbar hükûmetlerle muharebe eden evvelki hükûmetin şahs-ı mânevîsi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarları da bir şahs-ı mânevîsi tecessüm eylese, üç cihetle bu müteaddit mânâları bulunan hadisin bu zaman aynen bir mânâsını gösteriyor. Eğer o galip hükûmet netice-i harbi kazansa, bu işârî mânâ dahi bir mânâ-yı sarih derecesine çıkar.”1

İnsanlık tarihini eğitim sistemine benzetecek olursak, Hz. Adem dönemini anasınıfı, Hz. Nuh’dan itibaren ilkokul; Hz. Musa dönemi ortaokul, Hz. İsa ile Hıristiyanlığı lise dönemi, en son Hz. Muhamned (asm) İslâmı da yüksek tahsil veya üniversite olarak değerlendirebiliriz. Zaten bütün semavî kitaplar aynı hakikatleri haber vermektedir. Bediüzzaman’ın tesbiti ile, Tevrat Efendimiz’den (asm) “Ahmed” diye bahsederken, İncil’de “Ahyed,” Kur’ân-ı Kerîm’de de Muhammed (asm) olarak tebeyyün etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm ise diğer dinlerin İslâma konumunu, adeta bir bütünün parçaları gibi belirtir. Mealen

“ Bugün sizin dininizi tamamladım ve din olarak İslâm’a razı oldum”2

buyurmakla, İslâm’ın üniversal ve tamamlayıcı bir din olduğunu çok açık ilân etmektedir. Ancak göz göre göre bu güneş gibi hakikatler gözardı edilmektedir.

Hz. İsa (as) Hz. Muhammed’den (asm) önceki son peygamberdir. Dolayısıyla Efendimizden (asm) bahseden ve müjdeleyen çok sözleri vardır.

Barnabas İncil’inde, Hazret-i İsa’nın, son Peygamberin (asm) geleceğini, isminin Muhammed (asm) ile aynı manadaki “Ahmed” olacağını bildirdiği açıkça yazılıdır.

Bu İncilde Hazret-i İsa diyor ki:

“Ben, Allah’ın resulünün yolunu hazırlamak için geldim. Bu Resul, sizden birkaç yıl sonra, İncil tahrif edilip hakikî inananların 30 kişi kadar kalacağı bir zamanda gelecektir. O zaman, Cenâb-ı Hak, elçisini gönderecektir. Onun başının üzerinde beyaz bir bulut bulunur. O, putları kırar. O’nun (asm) sayesinde, insanlar Allah’ı tanır ve ben de hakikî olarak tanınırım.” (72. bab),

Bir de meseleye Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerifler cephesinden bakarsak, 13 Âyet-i Kerime’nin ve 80‘den fazla Hadis-i Şerif’in, Hz İsa’nın nüzulundan bahsettiğini görürüz. Ne yazık ki, Müslümanların da, Hıristiyanların da büyük bir kısmı, Hz. İsa’nın nüzulu konusunda yanlış bir beklenti içindedirler. Halbuki, aslında Hz. İsa da, Hz. Mehdi de gelmiştir ve vazifesini ifa etmiştir. Şöyle ki; Muhiddini Arabi Hazretleri, Hz. İsa’nın Mehdi’nin doğumundan 30 sene sonra nüzul edeceğini söyler. Hz. Bediüzzaman, doğumundan 30 sene sonra, Hz. İsa’nın ineceği Suriye’nin Emevi Camii’nde hutbe okuması, acaba ne mânaya geliyor?

Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası s. 99.
2- Maide Sûresi, 3.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*