Ahmet Altan M.Kemal’e fena yüklendi!

Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, bugünkü yazısında Atatürk devrimlerine yönelik çeşitli eleştirilerde bulundu. O dönemde gerçekleştirilen birçok devrimin ordunun baskısıyla yapıldığını savunan Altan, gerçekleştirilen birçok devrimi ‘TUHAF‘ olarak niteledi.

İŞTE ALTAN’IN TARTIŞMA YARATACAK O YAZISI..

Acılı bir dönem sona eriyor.

Yanlış kurulmuş bir cumhuriyet şimdi yeniden biçimleniyor.

Biz cumhuriyet kurup başına Mustafa Kemal’i getirmedik, Mustafa Kemal’i başa geçirip etrafına bir cumhuriyet kurduk.

Tek partili bir diktatörlük de halktan destek alamadığı için desteğini ordudan aldı.

ORDU ZORUYLA DEVRİM

Niye yaptığımızı bugün dahi mantıklı bir şekilde açıklayamadığımız bir sürü tuhaf “devrimi” ordu zoruyla gerçekleştirdik.

İnsanların giysilerine musallat olduk.

Fes giymeyeceksin” diye tutturduk.

Alfabelerini değiştirdik.

Müziklerini dinlemelerini yasak ettik.

NE OLURDU İNSANLAR FES GİYSEYDİ?

Bunların hiçbirini halkın rızasını alarak yapmak mümkün olmadığından hep orduyu kullandık.

Ne olurdu insanlar fes giyseydi, Arap alfabesi kullansaydı, Bach yerine türkü dinleseydi?

Ne olurdu görüntü Batılılara benzemeseydi de, “halkın iradesine” dayanan bir yönetim şekli Batı’ya benzeseydi?

Bu ülkede “şapka giymiyor” diye adam asıldı.

Bunun saçmalığını dile getirmek yasaklandı.
Mustafa Kemal, Batı uygarlığının “özünü” değil, biçimini benimsedi.

Bu ülkenin aydınları da “görüntüyü” çağdaşlık olarak değerlendirdi.

DEMOKRASİ LANETLENDİ

Eğitim bir “beyin yıkama” kampanyasına dönüştürüldü, demokrasi neredeyse lanetlenip “cumhuriyet” alabildiğine yüceltildi.

Cumhuriyet, bir diktatörlük yönetimine cevaz veriyordu çünkü.
Demokrasi ise diktatörlüğe izin vermiyordu.
Gericilik-ilericilik tamamen şekil üzerinden öğretildi.
İnsanların birbirlerine nasıl hitap edeceği bile yasalarla belirlendi.
Batı’nın şapkasını aldık.
Gömleğini, ceketini, alfabesini aldık.
Felsefesini, bilimini, demokrasisini almadık.


DİKTATÖRLÜK KURDUK

Görüntüsel bir özentiye dayanan bir diktatörlük kurduk, bunun sürmesini de ordunun silahıyla sağladık.

İsmet Paşa da bu düzeni sürdürdü.
Sonra bunu değiştirmek zorunda kaldık.
Her şeyi “görüntü” sandığımızdan “demokrasinin” de görüntü kısmını benimsedik.

Seçimlere çok parti girdi ama yönetim hep orduda kaldı.

Seçilen siyasiler, yönetimi kendilerinde sandıklarında ordu devreye girip darbe yaptı.
Darbeler de bizim tuhaf cumhuriyetin bir “parçası” olarak kabul edildi.

AKP’YE DARBE HAZIRLIĞI

Soğuk Savaş sırasında, Amerika Türkiye’yi Sovyetler’e karşı kullanmak istediği için bu düzenin sürmesinden yana çıktı.

Sonra dünya değişti.
Amerika değişti.
Avrupa değişti.
Türkiye’den talepleri değişti.
Ordu bunu kabul etmek istemedi.
Son darbesini 28 Şubat’ta yaptı.
2002’de zenginleşen muhafazakâr kesimlere dayanan, dünyanın desteğini arkasına almış AKP iktidarına karşı da darbe hazırlıklarını, girişimlerini, planlarını sürdürdüler.

YENİ BİR ÇAĞ AÇILIYOR

Dünyaya öylesine kördüler ki hayatın değiştiğini fark etmediler, kendilerine olan güvenleri tamdı, hazırladıkları darbeleri kayıtlara geçirdiler.

Hayatın, zamanın, koşulların kendilerine verdiği mesajları anlamamakta direndiler.
Sonunda yakalandılar.

Halk artık darbelerden ve darbecilerden nefret ediyordu.

Kendi iradesinin iktidara gelmesini istiyordu.

Dünya da bunu destekliyordu.

Dün ilk kez muvazzaf bir orgeneral “darbe” hazırlıklarına karıştığı için tutuklandı.

Kenan Evren, darbe yaptığı için ifadeye çağrıldı.

Ordunun içindeki son cunta da şimdi temizleniyor.

Yeni bir çağ açılıyor.

Bu çarpık cumhuriyetin içinde hayat bulmuş bütün “çarpıklıklar” da temizlenecek, cumhuriyeti bu toplum yeniden kuracak.

İnsanların giyimine, diline, dinine, yaşamına karışılmayacak, karışmaya kalkan cezalandırılacak.

Kişilerin iradesinin değil, dünyayla uyum içinde yaşayacak bir toplumun iradesinin yönetime yansıyacağı bir dönem bu.

Diktatörlüğe heves etmek artık mümkün değil bu çağda, bunu da herkesin aklında tutmasında büyük fayda var.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. ihtilallerin bitmesi için jandarma’nın ismi kır polisine çevrilmelidir. kır polisi yasası çıkarılmalıdır. içişlerine bağlanması mecburi olan kır polisi’nin eğitim atama ve özlük yönünden genel kurmay ilişiği olmamalıdır.
    liselerdeki 1961 ihtilali kalıntısı olan lüzumsuz milli güvenlik dersi kaldırılmalıdır. okullarımızda hiçbir öğretmenlik formasyonu olmayan üniformalı subay (sözde eğitimci) istemiyoruz. gerekli bir ünite var ise bu mutlaka liselerdeki ”demokrasi ve insan hakları” dersi içine konmalıdır. eğer askeri devletten demokratik devlete geçmek istiyorsak bu bir zarurettir.
    eğer ihtilal, müdahele ve postmodern müdahele istemiyorsak askeri liseler ve harb okullarının müfredat proğramını (eğer ülkede demokrasi varsa) milli eğitim talim terbiye kurulu belirlemelidir. törenlerde halkın oylarıyle seçilen belediye başkanlarının önüne komutanlar geçmemelidir. yine genel kurmay başkanları seçilerek gelen bakan ve milletvekillerinin önüne geçmemelidirler.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*