Ahmet Gürsel ile Sufi müzik üzerine görüştük

Image
Klâsikleşmiş eski parçaları alıp yeniden yorumlamak yerine artık yeni şeyler üretilmesi gerektiğini düşünen Sufi müzik san’atçısı Ahmet Gürsel, “İnsanlar kendileri bir şeyler üretebiliyorsa üretsin, o eski eserler ise orijinal halleriyle seslendirilsin” dedi.

“Gül Kokulu Rüzgârlar” adlı albümüyle sufi müzik piyasasına atılan Sufi müzik san’atçısı Ahmet Gürsel ile albümü ve müzik dünyası üzerine görüştük.

 
*Gül Kokulu Rüzgârlar adlı albümünüz nasıl ortaya çıktı?

Bu bizim ilk albümümüz. Fakat başka yerlerde belirttiğimiz gibi albüm çıkarmak gerçekten kolay bir iş değil. Bazen bakıyorsunuz hiç ehil olmayanlar 4-5 albüm çıkarıyor bu ülkede. Uzun yıllardır böyle bir albüm çıkarmayı planlıyorduk. Söz ve beste bazında çalışmalarımız hep vardı. Besteler ve sözlerin bazıları hazır olduğu halde aceleye getirmedik. Bu konuda ehil olanlarla çalıştık. Türkiye’nin bir numaralı müzisyenleriyle çalıştık. Aşağı yukarı 25-30 kişilik bir orkestra eşliğinde de kayıtlarımızı gerçekleştirdik.

*Albümden önceki süreçte müzik hayatınız nasıldı?

Ben Türk müziği Devlet Konservatuarı’nda akademik olarak müzik hayatına başladım. Ses eğitiminde bir yıl okuduktan sonra beş yıl temel bilimler bölümünde öğrenim gördüm. Hem ses san’atçılığı üzerine hem de neyzenlik üzerine eğitildik. Buradan 1996’da mezun oldum. TRT’nin o yıl açtığı sınavı kazanarak 1996 ile 2004 yılları arasında TRT İstanbul Radyosu’nda neyzen olarak görev yaptım. Ama bu arada ses san’atçılığım ve beste çalışmalarım sürekli devam ediyordu. 1996’da yine İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans yaptım. Bu arada 99’dan bugüne kadar da çeşitli kolej ve okullarda müzik öğretmenliği de yaptım. Çocuklarımıza, gençlerimize Türk müziğini meşrû daire ve ölçülerde sevdirmeye çalışıyoruz.

Image*Albümünüz, Sufi müzik tarzında bir albüm. Bestelere bakınca bir çoğunun size ait olduğunu görüyoruz. Kaç besteniz var albümde?

Yalnız ilk parça, ‘çekilip nuru hidayet’ malûm Hasan Feyzi Abiye ait sözler. Bestesini ise yine çok değerli abimiz Kültür Bakanlığı san’atçısı Mehmet Emin Altıntop yaptı. Bir de son beste, Medine’de hâlâ yaşayan Muhammed Sıddık Efendi’ye ait. Bir de Arap saz semaisi olan bir parça var. Bu da yıllarca anonim olarak kullanılmış ülkemizde. Bu Arapça olarak okunan bir ilâhî, “Sen yokken dünya bomboştu” diye.. Buna da sözleri biz yeniden yazdık. Onun dışında ise bütün söz ve besteler kendime ait.

*Albümün ismi “Gül Kokulu Rüzgarlar”… Neden böyle bir isim seçtiniz?

Buradaki “Gül” Peygamberimizi (asm.) temsil ediyor. Hicaz makamında bir eser zaten. Hicaz da biliyorsunuz o kutsal bölgeleri temsil ediyor. Bütün bunlar bir bütünlük arz etti albümde.

*Bundan sonra albüm çalışmalarınız olacak mı?

Bundan sonra bir sufi müzik albümü daha düşünüyorum. Bir de özgün müzik formatında, Türk müziği nağmelerinin ağırlıkta olduğu, tamamen beste ve sözleri bize ait olacak. San’at müziği albümümüz olacak yine tamamen yepyeni bestelerle yapacağız bunu. Ayrıca bir de pek bilinmeyen eski parçalarımızı kullanacağımız bir nostalji albümü planlarımız da var.

*Pop kültürü karşısında durumunuzu nasıl görüyorsunuz?

Pop müziğe baktığımızda bir dinamizm ön plana çıkıyor. Bizim eserlerimizde de popu aratmayacak bir dinamizm olduğunu düşünüyorum. Klâsik müziğin makam ve usul ilkelerinden de ödün vermeden gerçekleştirmeye çalıştık bunu tabii ki. Çok seslilik de var armoni de var. En son stüdyo tekniklerini kullandık. Yani teknoloji de var müziğimizde. Şimdi bu eserlerin hemen hepsi kendi söz ve bestelerimiz olduğu için, yorumlama konusunda sıkıntı çekmedik. Zira istediğimiz şeyi katabildik müziklere. Ancak şimdi bakıyoruz, eski bir besteyi alıyorlar, kafalarına göre hiç usul göz etmeden yeni bir şekilde yorumlamaya çalışıyorlar. Bu pek doğru ve iyi olmuyor. Ben diyorum ki, insanlar kendileri bir şeyler üretebiliyorsa üretsin, o eski eserler ise orijinal halleriyle seslendirilsin.

*Albümü nerede bulabilirler dinlemek isteyenler?

Moral Prodüksiyon’un “www.moralproduksiyon.net” sitesinden alınabiliyor. Buradan satın alındığı zaman, yanında bir de kitap hediye ediliyor. Ayrıca NT mağazalarında da bulmak mümkün.

Ahmet Gürsel kimdir?

Ahmet Gürsel İstanbul’ da doğdu. İlk müzik öğrenimini aynı zamanda neyzen, hanende, bestekâr olan babası Nevzat Bey’den aldı. 1989 yılında İ.T.Ü Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi Bölümüne girdi. Bu bölümde bir yıl eğitim gördü. 1991 yılında ise Temel Bilimler “Ney” bölümünde dört yıl eğitim gördükten sonra 1996 yılında mezun oldu. Aynı yıl kazandığı İ.T.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Müziği Bölümünde başladığı yüksek lisans çalışmasını 2000 yılında tamamladı. Ahmet Gürsel dördüncü sınıf öğrencisi iken TRT’ nin açmış olduğu sınavı kazanıp, 1996–2004 yılları arasında bu kurumda 8 yıl ney san’atçısı olarak çalıştı. San’atçının “Altaylardan Endülüse Müzik Yolculuğu” isimli yayınlanmış bir kitabı bulunmakla beraber müzik hakkında kitap çalışmaları devam etmektedir. Ahmet Gürsel, 1999 yılından beri Galata Mevlevihanesinde, neyzenbaşı olarak görev yapmaktadır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. sevgili ahmet kardeşim internetten tevafuken biyografini okudum yaptıkların çok güzel çalışmalarında sana başarılar diliyorum özellikle muhammed sıddık hocamızdan bahsetmen bir vefa örneği geldiğin nokta karşısında ancak düğme iliklenebilir musiki zor ve sabır isteyen uğraş acizhane senin o güzel ney üflemenin lezzetini sıddık hocamızı ziyaretimiz esnasında ara ara dinleme bahtiyarlığına erdim ney beni çok etkiledi bir yıldan beride bende emre tombul hocayla çalışıyorum ve dualarınızı bekliyorum.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*