AİHM ve tesettür

Mahkemenin kararını yorumlayan yazarlarımız, Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğunu ifade ediyorlar. Hak veriyoruz. Doğrudur. Bizce bir nokta mütemadiyen gözden kaçıyor. Kemalizmin mengenesinde sıkışan mağdur Anadolu, yaşayan Avrupa’yı tanıyamadığı gibi, Avrupa’yı temsilen Müslüman Türk insanının dâvâsını ele alanlar da İslâmiyeti, İslâm gelenek, tarih ve kültürünü bilmiyorlar.

 

Aynı tarih, kültür, din ve geleneğe bağlı AB ülkeleri içindeki “dahilî hukuktaki” farkları, henüz tam çözemeyen AİHM’in İslâm hukukunu anlamasını ve bin beş yüz senelik İslâm pratiğini bilmesini beklemek yanlış olur, kanaatindeyiz. Birileri bin sene önce de bugünkü AİHM’den daha hür, bağımsız, insanî ve hukukî mahkemelerin İslâm coğrafyasında asırlarca adalet dağıttığını söylese, Kur’ân’ı ve İslâm tarihini bilmeyen Avrupalılar ve bizdeki Avrupaperestler mutlaka inanmayacaklardır. Halbuki tarih kitaplarında bunların binlercesi mevcuttur. Hem de Kurtuba, Sicilya ve Budin’den tâ Yemen’e kadar… Hakperest şarkiyatçılar da eserlerinde bu örneklere yer vermiş. Halbuki Avrupa tarihindeki vahşet, cehalet, taassup ve tarafgirlikten dolayı mahkemeler doğru dürüst adalet tevzî edememişler.

İnsaniyetin bu küçük kıtadaki inkişafı bizce İkinci Dünya Savaşı felâketinden sonra başlar. Avrupa ilk olarak “insanî değerlerin” inkişâfına çalışır. Geniş yelpazeli “hürriyet” anlayışının tatbikiyle iyi ve kötü birlikte harekete geçer. İnsanî değerlerin inkişafına çalışan şahıs, kurum ve dindarların yanı sıra; ahlâksızlığı, insana zarar verecek alışkanlıkları ve ilmen yanlış kullanımını da sistematik olarak destekleyenler Avrupa’da imkân bulmuşlar. Dine karşı en şiddetli ve kapsamlı mücadeleyi veren “dinsiz, sefihler” Hıristiyanlık dininde yasak olan şeyleri, medya ve siyasetin de yardımıyla neredeyse kurumsallaştırmaya çalışır: Nikâhsız beraberlik, kürtaj, eşcinsellik, fuhuş, çıplaklık ve uyuşturucu gibi…

Müslümanlar bugünkü Avrupa’yı tanımıyorlar. Ya tarihteki vahşî ve emperyalist Avrupa’yı veyahut yalnızca insanî değerleri esas almış mazbut bir Avrupa hayal ediyorlar. İnsaniyetperver Avrupa ile dinsiz ve sefih Avrupa arasındaki şiddetli çarpışmaları maalesef bilmiyorlar. Buradan da ya düşmanlık veyahut teslimiyet çıkıyor. Dünya çapında organize olmuş dinsiz ve sefih medeniyet toplumu tesîri altına aldığı gibi, hukuku da—nisbeten—rengiyle boyuyor. İslâmiyetin ne inanç, ne de kültür olarak anlaşılmadığı Avrupa’nın yargıçları elbette “tesettüre” bir insanî hak olarak bakmazlar. İran’ın kamusal alandaki zorlamaları “hak gasbı” olur, ama üniversite kapılarındaki yüzbinlerce genç kızımızın feryadı duyulmaz. Eşcinsel evlilik denilen yaratılışa ve insanlığa başkaldırıyı cemiyette normal gören bir yargıç “iffet, kötülükten korunma ve dinin bir sembolü” olarak tesettürü hakikaten anlayamaz. Dinsiz medya, dinozorların Afganistan müdahalesine zemin hazırlamak üzere Afgan kadınlarının resimlerini Avrupa’da neşrederken de aynı şeyi söylemiştik. Kandahar’da halkın arasında on gün yaşayan Parisli burkalı Afgan kadınını az çok anlar. Afgan geleneğinin Talibandan değil, coğrafyadan koptuğunu öğrenir… Afganlıya da AB’nin en önemli iki metropolünün belediye başkanlarının eşcinsel olduğunu izah edemezsiniz. Hatta sosyaldemokrat başkanın “eşcinsel evlilikleri” iyileştirme yolunda çalışma yaptığını da anlayamaz. Zorladığınız zaman karşınızda bir Avrupa düşmanı bulursunuz.

AİHM’in yargıçlarına “tesettürü” anlatabilecek iki sınıftan ses çıkmayınca, hakperest hukukçular meseleye kıyıdan köşeden dokunmaya çalışıyorlar. Dinsiz sefih Avrupa’nın birinci hasmı İslâmî değerler değildir. Tüm Amerika, Avustralya ve Avrupa’da ne kadar Müslüman var ki… Asıl hasmının “Hıristiyan değerler” olduğunu, beyanatlarından öğreniyoruz. Tesettür meselesinde Avrupa’da kilise bizi yalnız bırakmamalı… Tesettürün İslâma göre dinî bir vecîbe olduğunu bilhassa Katolik kilisesi anlatmalı… Türkiye’nin diyanet, ilâhiyatçıları ve dinî cemaatleri de üzerlerine düşeni yapmalılar… Ortada yalnızca Kemalistlere âlet olmuş birkaç fetvazen hocanın sesi çıkıyor… Gerisi sükût… AİHM fetva makamı değil, ama kiliseden ve Müslüman âlim ve cemaatlerden yiğit sesler çıkacak olursa, karar elbette düzelir… Zira AİHM yargıçları Hıristiyanlık kültürüyle büyüdüler… Almanya, Avusturya veya İtalya gibi yerlerde dinî bayramlarda özel giysileriyle kortej tutmuş papaz, rahibe ve kilise mensuplarının şehir turlarına “laiklik” adına birileri müdahaleye kalkıştığında, Strazburglu hakimler hemen harekete geçerler… Onlar din hürriyetini şimdilik yalnızca Avrupaî tarzda anlıyor, uyguluyorlar.

Gerçi başörtümüze musallat olmuş Kemalizm de Avrupaîdir. Sömürgeci ve emperyalist Avrupa’nın bize olan bu hediyesine bugün birçok AB politikacısı sahip çıkmıyor. Kemalizme sahip çıkanlar yalnızca dinsiz ve sefih Avrupalılar… Birilerinin insaniyet adına AB’ye müracaat ederek bu çocuğunun şerrinden Türkiye’yi muhafaza etmesi gerekiyor. Açıkçası başörtüsü probleminin çözüm yeri İstanbul ve Ankara’dır, Strazburg değildir. Yüzük nereye düşmüşse orada aranılır. Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan ve bin senelik tarihinde başörtüsünü şerefle taka gelmiş bu coğrafya; mertlerin, sebatkârların, hakperest ve hikmetle hareket edenlerin yardımıyla bu yasağı aşacaktır. Tesettür; tarihimiz gibi, sanatımız gibi ve diğer değerlerimiz gibi kültürümüzün de bir parçasıdır. Türk milletine zerre kadar sevgi ve saygısı olan her fert, Avrupa yolunda bayrağına ve Kur’ân’ına sahip çıktığı gibi, başörtüsüne de sahip çıkmalı değil mi?

“Sefih dinsizden” hak ve hürriyet beklemek; hırsızdan emniyet ve arsızdan fazilet beklemekle eşdeğerdir. Zira Avrupa’da tesettüre en çok düşman olan eyalet başkanının eşcinsel olması da buna bir delil olsa gerek… Bu satırlarla türban meselesinde karar veren yargıçlara elbette ki dinsiz demiyoruz. Yalnız, Avrupa içinde ki “dinsiz Avrupa´yı” bilemeyen bazı temiz yürekli Müslümanlar kararı yadırgıyorlar. İnsaniyet adına İslâmiyetin yüzlerce meselesine sahip çıkmış bir Avrupa’nın da bulunduğu bu diyarda çok dehşetli bir mücadeleden habersizler. Bu mücadeledeki yerimizi ve müttefiklerimizi öğrenmek zorundayız. Aksi takdirde hayat inkisarlarla devam edebilir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*