Aile hayatında modelimiz kim?

Aile yuvası kurmamızın sebeplerinden birisi, hayat yolunda birlikte yürümektir. Uzun bir sefere çıkan, mesafeye göre hazırlık, plan, program yapar. Eşler olarak, yalnız dünya değil, ebedî mutluluğun yolculuğuna birlikte çıkmaya karar verildiğine göre; hayat şartlarını bilen iyi bir kılavuz, şaşmaz ve şaşırtmaz bir rehber bulmalı, plan ve program ile gerekli hazırlıklar yapılmalı değil mi?

Kimi insanlar model, örnek olarak felsefecileri, kimi modacıları, kimi artistleri, kimi hopçu-popçuları seçer; hayat programını onlara göre ayarlar. Hatta, giyim-kuşamda da onları taklit eder.

Her Müslüman kendisine şu soruları sormak durumunda: Müslüman bir aile ferdi olarak kimi örnek almalıyım? Aile hayatımı kime göre dizayn etmeliyim? Rehberim, kılavuzum kim olmalı?

Elbette cevabı şöyledir: Dost-düşmanın ittifakıyla en güzel ahlâkta olan Peygamberimiz (asm) ve Asr-ı Saadet’in huzur ve mutluluğunun sembolü sahabileri…

“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” diyen Peygamberimiz (asm) mükemmel bir rehber ve yol göstericidir. Her hâli doğruluk üzerinedir. Söz, davranış, hâl ve mimikleri bile, “Hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin” (Kalem Sûresi: 4) beyanını ispat eder.

Aile hayatında da Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye yegâne hayat programımızdır. Ebedî şaşmaz ve şaşırtmaz kılavuzumuz Hz. Muhammed (asm) ve modelimiz Asr-ı Saadet’tir. Yolumuzu bulmak için gökteki yıldızları değil, yerden göğe yükselmiş Peygamber yıldızlarını gözlemlemek gerekir!

Zira, Peygamberimiz (asm) aynı zamanda şefkatperver bir eş, bir aile reisidir. Aileyi ayakta tutacak, olumsuz hâlleri engelleyecek bütün prensip ve kaideleri koymuştur. Hatta, en mahrem meseleleri bile, en ince detaylarına kadar açıklamıştır.

Onun tebliğ ettiği, ittiba ettiği İslâm ahlâkı; insanı ruhlar âleminden ölümüne kadar yüzlerce güzel duygu ve hasletlerle donatır. Çalışmaktan dinlenmeye, yemekten içmeye, uyumaktan gezmeye, konuşmaktan susmaya ve sâir davranışlarına kadar, kime, nasıl, hangi ölçülerde yaklaşmak gerektiğini en ince detaylarına kadar açıklar. Olumlu/olumsuz duyguları sınırlarını belirler.

Herkesin hak, sorumluluk, vazife ve yetkilerini açıklar. Başta anne-baba, eş (karı-koca), çocuk, kardeş, akraba, komşu, hattâ hayvan, çevre ve eşya haklarını sıralar.
Eşler birbirini Allah için sevmeli ve güzel şeylerde birbirini taklit etmeli. Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine, dindarlığına bakıp taklit eder; arkadaşını ebedî hayatta kaybetmemek için mütedeyyin olur. Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim’ diye takvâya girer. Yazık o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer. Ne bedbahttır o kadın ki, dindar, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder. Binler veyl o iki bedbaht karı ve kocaya ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar. (Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 199.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*