Akil adamların en büyüğünün sözlerini dinleyin

Evvelâ, şu “akil” kelimesine bir temas ederek yazıya gireyim. Osmanlıca aslından maalesef Lâtin harflerine tam olarak çevrilemeyen (en yakın “âkıl” olarak çevrilebilir her halde) bu kelime, bu günlerde revaçta. Sebebi de, hükümetin “barış süreci”ndeki son faaliyetlerinde kullanmak üzere, bazı meşhur zevâtın “akil adamlar” diye öne sürülmesi.

Aslında asırlardır bir arada yaşayan ve belki de Müslüman topluluklarda, adeta et ve kemik gibi en çok iç içe geçmiş olan Türk ve Kürt kardeşlerin arasında yakın zamana kadar hiçbir problem yokken, millet arasındaki din bağlarının zayıflatılması, ırkçılığın da tahrik edilmesi neticesinde, böyle lüzumsuz ve sun’î meseleler ihdas edilmiştir. Tabiî bundan nemalanan birçok iç ve dış şer kuvvetleri mevcuttur.

Kemalist zihniyet sahibi ihtilâlcilerin marifetiyle meydana getirilen bu sun’î mesele, özellikle 12 Eylül’ün akıl almaz işkence ve zulümlerinden sonra, onlara bir tepki şeklinde, PKK adı altında zuhur eden ve (görünürde) Abdullah Öcalan’ın idaresiyle milletin binlerce gencecik evlâtları, çoluk çocuk ve yaşlısı hebâen boş yere gitmiştir, ölmüştür. Daha önce millete zulmedilmeyip hür ve mesut yaşaması sağlansaydı, bu hadiseler zuhur etmezdi her halde. İşte inadına Kemalist kafa “asimilasyon” politikalarının gereğini yapacağız diye bir millete zulmediyor ve neticede güya o milletin hakkını alma adına ortaya “Apo” çıkıyor ve “Kürt” dâvâsı güderken, birçok Kürt ırkından olan masum insanları katletmekten de geri kalmıyor.

Şimdi bu meseleyi halletmek için takip edilen yollardan biri de, yukarıda da dediğimiz gibi meşhur bazı kimselerin “akil adamlar” adı altında memleketin her tarafında gezdirilip, milletin aydınlatılması.

Aslında akil adamların en büyüğü olan ve o topraklarda doğup, büyümüş ve oraların meselelerini çok iyi bilip, hem hastalığı teşhis eden, hem de ilâcını vererek tedavi eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri gibi bir zatın sözlerine kulak verilse, oralardaki problemin çözüm kaynağı olan Münâzarât, Hutbe-i Şamiye vs. gibi eserleri okullarda ve halk nezdinde okutulsa, anlatılsa, daha çabuk ve kolay, selâmetli neticeler alınır. Başka işlerle hiç uğraşmaya lüzum yok. Zaten nedense birileri şunu anlayamıyor: Eğer, o meş’um hadiseler orada tamamen hükümran olmamışsa, bunda, başta Nur Talebeleri olmak üzere, ırkçılık yapmayan Kürt kardeşlerimizin payı büyüktür.

Evet, vakit kaybetmeden; Nur bakışlı, hak ve hakikat sözlü, aldanmaz ve aldatmaz bir büyük zat olan, en büyük akil adam olan Bediüzzaman Said Nursî’nin görüş ve düşüncelerine müracaat etmek lâzımdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*