Âkil insanlar asrın âkilini dinlemeli

Risale-i Nur Enstitüsü Adıyaman temsilciliği ile Adıyaman Kültür İlim Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ‘Bediüzzaman’ın Milliyet Anlayışı’ konulu panel yapıldı.

Âkil insanlar asrın âkilini dinlemeli

Risale-i Nur Enstitüsü Adıyaman temsilciliği ile Adıyaman Kültür İlim Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ‘’Bediüzzaman’ın Milliyet Anlayışı’’ konulu panel TPAO Kültür Merkezinde yapıldı. M. Ali Koyuncu’nun sunuculuğunu yaptığı panel Furkan Çabuk’un  Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle başladı. Ardından panelin açış konuşmasını yapan eğitimci – yazar Sefer Akgül, milliyetçilik adına yapılan yanlış uygulamalardan örnek vererek, radikal hareketlerin ırkçılığı beraberinde getirdiğine değindi ve şöyle konuştu:  “Geçen asır unsuriyet ve milliyet asrı olabilir, ama zamanı geçiyor. Fakat Bediüzzaman’ı anlamadılar veya anlamak istemediler. Milliyetçilik bize Avrupalı devletler tarafından içimize atılan bir illettir. Bir zaman bir kısım insanlar milliyetini üstün tutmak adına yanlış hareket etmişlerdir. Bir kısmı demiş; ‘Ne örümcek, ne yosun, ne mucize, ne füsun; /Kâbe Arab’ın olsun, Çankaya bize yeter!’ Öbür tarafta bazı kimseler Kürtçe demiş ‘Kıble me Cûdiye’ yani kıblem Cudi’dir gibi söylemler olayın vehametini anlatıyor.’’

ASRIN AKLINI DİNLEMEK

Sefer Akgül’ün açış konuşmasından sonra eğitimci Nureddin Gürsoy, Osman Yüksel Serdengeçti’nin Tarihçe-i Hayat’ta geçen ‘Said Nur ve Talebeleri’ adlı mektubunu okudu. Daha sonra konuyla ilgili hazırlanmış olan sinevizyonun gösteriminin ardından sıra panelistlerin konuşmalarına geçildi. Sözü alan panel yöneticisi Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, “Sıkıntıların had safhaya ulaştığı insanların problemlere çözüm arayışlarının sıklaştığı, yeni anayasa çalışmalarının yoğunlaştığı bir ortamda, ‘akil’ insanların bu arayışlarla bir araya getirildiği bir zamanda ‘asrın âkılı’nı dinlemek için burada toplanmak büyük şans olsa gerektir” diyerek, akil adamların asrın âkılına kulak vermek mecburiyetinde olduğunu söyledi,

Türkler ve Kürtler hiçbir zaman kavga etmemişlerdir

Daha sonra söz alan panelist Prof. Dr. M. Kâzım Yılmaz, milliyetçiliğin ve ırkçılığın İslâmiyette yeri olmadığını ifade ederek, bir çok ahlâk-ı rezilede olduğu gibi, “Müslümanların arasına girişi Avrupalılar tarafından olmuştur” diyerek şöyle konuştu: “Bediüzzaman’ın ifadesiyle Frenk illeti olan milliyetçilik adeta başımıza belâ olmuştur. Cumhuriyet dönemiyle beraber tek etnik unsur kabul edilerek diğer etnik unsurlar yok sayılmaya çalışılmış, Şeyh Said ve Dersim olaylarına zecri tedbirlerle müdahele edilmiş, Kürt meselesinin tamamen kapandığı düşünülerek devlet adeta bayram etmiştir. Devletin bir çok konuda tabuları vardır. Bunlar laiklik, komünizm, inkılâp, şeriat gibi. Bunların temelinde de milliyetçilik yatmaktadır. Meselâ Atatürkçülük’e kimse toz konduramaz. Meselâ şeriat yıllardır yanlış anlatılarak korkulacak bir şey olduğu akıllarda yer ettirilmiştir. Kürt meselesinde de yakın bir zamana kadar Kürtlerin varlığı tamamen görmezden gelinmiştir. 90’lı yıllarda Amerika’nın Körfez harekâtı zamanında ülkemize sığınan Iraklı Kürtleri, Kuzey Irak vatandaşı olarak tanımlamışız. Kürtçe ve Türkçe taban tabana zıt olmasına rağmen Kürtçe diye bir dilin olmadığını, ordaki kelimelerinde Türkçe’den geçtiği iddiası ciddî ciddî savunulmuştur.”

Bu noktadan bakınca Üstad Hazretlerinin görüşlerine de değinen Prof. Yılmaz, “Ama Üstad diyor ki ‘tebeddül-ü esma ile hakikat değişmez’ Kürt kavramına başka bir isim vererek inkâr etmemiz mümkün olmamaktadır. Eğitimli Kürt gençlerimiz zararlı ideolojilerin kucağına itilmektedir. Dil ve tarih adeta değiştirilmiştir. Değişim sosyal bir olgudur, ama değiştirilme zorla yapma anlamı taşımaktadır. Ne yazık ki milliyetçilik ve laiklik devletin iki temel unsuru haline getirilmiş ve her şey bu iki kavram üzerinde bina edilmiştir. Kendisini Kürt olarak tanımlayan bir kişi ‘ben Kürdüm’ dediğinde veya Kürtçe konuştuğunda başına gelebilecekleri az çok tahmin edebiliyordu. Türkler ve Kürtlerin en büyük sermayeleri aynı tarih ve toprakları paylaşıyor olmalarıdır. Bugünün dünden hiçbir farkı yoktur. Devlet doğu insanının dine bağlılıklarını tanımlayamamıştır. Bu topraklarda yaşayan Türkler ve Kürtler hiçbir zaman kavga etmemişlerdir. Bunu bozmak için çeşitli oyunlara başvurulmuştur.”

Devlet helâllik dilemeli

Son olarak söz alan Doç. Dr. Atilla Yargıcı ise sözlerine M. Âkif’in şu mısralarıyla söze başladı.
“Arab’ın Türk’e, Lâz’ın Çerkez’e yahud Kürd’e,
Acem’in Çinliye rüçhanı mı varmış, nerede?
Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer?
Fikrî kavmiyyeti tel’in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır rûh-u Nebî tefrikanın,
Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın.’’

“Ben de birbirine düşmeyen bu milleti hangi ‘kaltaban’ birbirine düşürdü merak ediyordum” diyen Doç. Yargıcı,

“Bediüzzaman Hazretleri bu kaltabanın kim olduğunu bize tam olarak tarif ediyor. Üstad diyor ki ‘dessas Avrupa zalimleri bir Frenk illeti olarak bu ırkçılığı içimize atmış. Demek ki bu kaltaban ilk olarak Avrupa da doğmuş bunu iyi bilelim” dedi.

Doç. Dr. Yargıcı, Darwinizmin maymun fikrinden sonra getirdiği kavramlardan biri de güçlü olanın diğer insanları ezebileceği anlayışı olduğunu, zalim Avrupa devletleri bunu sömürgelerinde bir dayanak olarak kullandıklarını belirterek, şöyle konuştu:

“Baktılar ki sömürecekleri milletlerin içine bu ırkçılık fikrini atarak parçalamak daha da kolaylaşıyor. Osmanlı’yı parçalama yöntemleri de bununla örtüşüyor. Bunu bir ‘semm-i katil-öldürücü zehir’ olarak içimize atmışlar ve birçok milletten oluşan Osmanlı devletini küçük parçalara ayırarak yutmaya çalışmışlardır. Kaltaban yapacağını yaptı. Bizim ülkemizde de Darwinizmi ve pozitivizmi eğitimin içine atmışlardır. Bir başka husus milletin din ile bağının koparılmasıdır.

Aradaki uçurumun kaldırılması ve kardeşliğin tesisi için devlet tarihiyle yüzleşmelidir. Hakkını yediği, zulmettiği, işkence ettiği kesimlerden helâllik dilemedikçe, bir iade-i itibar vermedikçe bu meselelerin yatışması mümkün değildir. Kur’ân’da mü’minler kardeştir, denmiş. Türkler, Kürtler veya Araplar kardeştir, denmemiş. İslâmiyet birbirine düşman olan kavimleri barıştırmayı başarmış. Onları kardeş kılmış muhacir ve ensar gibi.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*